İman edenler birbirlerini koruyup kollamakla, her koşul altında birbirlerine destek olmakla yükümlüdürler. Allah iman edenlerin, Allah yolunda ``birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak`` hareket ettiklerini bildirmiştir.
Allah rızası için birlik içinde hareket etmek, müminlerin zorluklar karşısında başarı elde etmesinde önemli bir imani sırdır. Müslümanların tarih boyunca yaşadıkları olaylara baktığımızda da zorluk ve sıkıntıların hep bu şekilde aşılabildiğini görürüz. Başta, Allah'ın tüm insanlara örnek kıldığı Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) ve sahabeler olmak üzere, Müslümanlar bu ahlakı en güzel şekilde yaşamış, gösterdikleri üstün tesanüd ve fedakarlık örnekleriyle İslamiyet'in ve Kuran ahlakının tüm dünyaya yayılmasına vesile olmuşlardır.
Kuran Ahlakını Yaşamak Konusunda İttifak Etmek Müslümanların Bir Sorumluluğudur
İman edenlerin arasındaki birlik ve ittifak son derece önemli bir konudur. Nitekim inkar edenler ve dinsizliğin yayılmasını hedefleyenler, farklı görüş ve yöntemlere inansalar da, bu amaçları doğrultusunda gerektiğinde birlik olabilmekte, ittifak halinde hareket edebilmektedir. Aynı şekilde iman edenlerin de ittifak halinde olmaları gerekir. Çünkü müminlerin dünya hayatında yerine getirmeleri gereken çok önemli bir sorumlulukları vardır. Müminler Allah`ın varlığı ve birliğini tüm insanlara anlatmak, din ahlakını yaymak ve güzel ahlakı öğretmekle yükümlüdürler. Üstelik herşeyden önemlisi bu, Kuran`da Allah`ın iman edenlere tavsiye ettiği bir ahlaktır:
"İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. " (Enfal Suresi, 73)
Görüldüğü gibi yeryüzünde fitne ve fesada son vermeyi kendisine görev bilen salih müminlerin, o veya bu nedenle diğer müminlerle dostluk ve kardeşlik içinde olmamasının sonuçları çok tehlikeli olabilir. Nitekim Allah, iman edenlerin birbirlerine dost ve veli olmamaları durumunda, yeryüzünde fitnenin artacağını bildirmiştir.
Dünya Müslümanlarının içinde bulunduğu durum düşünüldüğünde, müminler arasında birlik ve ittifakın ne kadar önemli olduğu daha net anlaşılacaktır. Dünyanın dört bir yanında, sadece ``Rabbimiz Allah`tır`` dedikleri için çok çeşitli zorluk ve sıkıntılara maruz kalan Müslümanlara uygulanan zulüm sisteminin devam etmesinin ana nedeni dünya genelinde dinsiz ideolojilerin ve materyalist felsefelerin yaygın olmasıdır. Bu koşullar altında tüm iman edenlerin asıl yönelmeleri gereken husus, bu ideoloji ve akımlara karşı yürütülecek olan fikri mücadele olmalıdır. Bunun için de birlik ve beraberlik asıl olan husustur.
Büyük alim Bediüzzaman Said Nursi, kardeşliğe ve ittifaka verdiği önemle de tüm Müslümanlara örnektir. Bediüzzaman'ın yaşadığı dönemde de Müslümanların birbirlerine olan bağlılıklarını zayıflatmak, aralarındaki dostluğu zedelemek için çeşitli girişimler olmuş, ancak Bediüzzaman bunların hiçbirine fırsat vermemiştir. Asıl fikri mücadelenin inkar edenlere karşı yapılması gerektiğini bilen Bediüzzaman, diğer Müslümanlara karşı her zaman şefkat, hoşgörü ve hüsn-ü zanla (güzel zan ve tahmin) yaklaşmıştır. Talebelerine ve çevresindekilere de tavsiyesi hep bu yönde olmuştur. Bediüzzaman'ın yakın talebeleri bu konuyla ilgili şahit oldukları olayları anılarında şöyle dile getirmektedir:
Üstadımız katiyyen gıybet ettirmezdi. ``Üstadım falan böyle söyledi`` desek, ``Siz yanlış anlamışsınız, o benim dostumdur, O Risale-i Nur`a dosttur. O öyle söylemez, sen benim kardeşimle aramı açacaksın`` derdi. Bazı yerlerden ``Filan hoca Risale-i Nur`un aleyhinde, Üstadımız'ın aleyhinde`` diye mektup gelirdi. Üstadımız da, ``O zat ehl-i ilimdir. Bize dosttur`` der sustururdu. Daima hüsn-ü tevile (güzel yoruma) çalışır ve ``Biz hüsn-ü zanna memuruz`` derdi. (Son Şahitler Bediüzzaman Said Nursi`yi Anlatıyor, 3. Cilt, s 99)
Günümüzde de Müslümanların en çok üzerinde durması gereken konulardan birisi, Bediüzzaman'ın dikkat çektiği gibi, birlik ve beraberlik olmalıdır. Güzel söz ve hüsn-ü zan tüm yanlış anlaşılmaları, hoşgörüsüzlükleri ortadan kaldıracak mühim bir sırdır. Bunun bilinci ve şuuruyla iman edenler ittifak etmeli, Allah yolunda kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak ilmen mücadele etmelidirler.
Tesanüdü Korumada Dikkat Edilmesi Gerekenler
Müslümanlar arasındaki tesanüdün bozulmaması ve zedelenmemesi için özel ihtimam ve dikkat göstermek gerekir. Salih Müslümanlar karşılarına nasıl bir olay çıkarsa çıksın, hiçbir zaman tevazu, fedakarlık, hoşgörü ve affedicilik gibi Kuran ahlakının kendilerine kazandırdığı güzel özelliklerden taviz vermezler. Yüce Rabbimiz Kuran'da, müminleri, tesanüdü bozucu tavırlar konusunda uyarmıştır:
"Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır." (İsra Suresi, 53)
Şeytanın, müminlerin arasındaki tesanüdü bozmak için en çok başvurduğu yollardan biri ise rekabet duygusudur. Müminler hiçbir zaman makam, mevki gibi konularda rekabet hissine kapılmaz, diğer müminleri geçmeye, kendini onlardan daha ön plana çıkarmaya çalışmazlar. Aynı şekilde kendisinden daha ön plandaki bir mümine karşı da kıskançlık hissetmezler. Allah Kuran'da şu şekilde bildirmiştir:
"Yoksa onlar, Allah'ın Kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar..?" (Nisa Suresi, 54)
Ayette bildirildiği üzere, insanlara verilmiş olan tüm nimetler Allah'tandır. Bu gerçeğin farkında olan salih müminler, mümin kardeşlerinin sahip oldukları güzel özellikler veya imkanlar için üzülmez, tam tersine bundan sevinç ve kıvanç duyarlar. Allah'a, tüm mümin kardeşlerine olan nimetini artırması için dua ederler.
Sonuç olarak, nefsin ve şeytanın oyunlarına düşmeyip tesanüdü yani müminler arası birlik ve beraberliği korumak önemlidir. Çünkü rekabet ile makam ve mevki için kardeşliği zedelemek hem müminlere yakışmaz hem de bu kötü davranışta bulunanı yüceltmez, tersine küçültür. Eğer bir yarış olacaksa bu ancak müminlerin Allah rızası için hayırlarda yarışması olur. Tesanüdü zedeleyecek haraketler Allah'ın rızasına uygun değildir, üstelik ayetin hükmüne göre müminlerin gücünün azalmasına sebep olur:
"Allah'a ve Resulü'ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir." (Enfal Suresi 46)
Bu nedenle çekişme ve rekabetten şiddetle kaçınmak gerekir. Müminler için daima mütevazi, alçakgönüllü bir tavır en güzelidir. Bu, hem tesanüdü, hem müminlerin inkar edenlere karşı gücünü arttırır.