Son 5 yıl içinde dünya çapında mülteci sorunu büyük oranda artış gösterdi. Bunun çoğu da Türkiye'nin hemen yanı başında, Arap Baharıyla birlikte yaşanan halk hareketlerine gösterilen sert karşılıklar sonrasında gelişti. Yemen, Libya, Irak, Afganistan, Eritre ve Suriye'deki iç savaşlar neticesinde milyonlarca sivil evlerini, yurtlarını, ailelerini, dostlarını, mallarını, mülklerini geride bırakıp yabancı ülkelere sığınmak durumunda kaldı.
Aralarında küçük çocuklar hatta bebekler, kadınlar ve yaşlılar bulunan bu mazlum insanların kimi soğuk havaya, yağmura ve çamura rağmen hayatını kurtarmak pahasına arkasına bakmaksızın kaçtı, kimi yanına tek bir eşya almadan, yalnızca üzerindeki giysiyle köhne teknelere, botlara binerek bilinmeyene doğru yolculuğa çıktı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin (UNHCR) tespitine göre dünyadaki toplam mülteci sayısı 2014 yılı sonundaki rakamlara göre 60 milyonu bulmuş durumda.[i]
Öz vatanlarını, doğup büyüdükleri toprakları ve alışık oldukları her şeyi geride bırakarak bambaşka topraklara göç etmek zorunda kalmış 60 milyon insan...
Hiç kuşku yok bugün mülteci dendiğinde aklımıza hemen yaklaşık beş yıldan bu yana iç savaşın hız kesmeden devam ettiği Suriye'den göç eden 4 milyon insan geliyor. Bu sayının %75’ini kadınlar ve çocuklar oluşturuyor. Evlerini bırakıp başka bir şehre göç etmek zorunda kalan, diğer bir ifadeyle kendi yurtlarında mülteci konumuna düşen 7 milyondan fazla Suriyeliyi de göz önünde bulundurursak, savaştan önce 22 milyon nüfuslu ülkenin neredeyse yarısının zorunlu göçe maruz kaldığını söylemek mümkün. Bu durum Suriye'yi dünya çapındaki en büyük mülteci krizinin baş aktörü haline getiriyor.[ii]
İç savaş ve açlık nedeniyle yurtlarını terk eden bir diğer halk da Somalililer. Çeşitli ülkelere dağılmış olan Somalili mültecilerin sayısı bir milyonu aşıyor. Savaştan kaçarak birçok ülkeye sığınmış olan Afganlı mültecilerin sayısı ise 2.4 milyon.
Myanmar'ın Arakan bölgesinde yaşarken gördükleri zulümden kaçan 1.5 milyon Rohingya Müslümanı Bangladeş’te açlık sınırında hayatta kalma mücadelesi veriyor. 240 binden fazla Rohingya Müslümanı da milyonlarca Suriyeli gibi kendi vatanında mülteci konumuna düşen bir topluluk. Ülkenin Tayland sınırında ise 120 bin mülteci bulunuyor. Pakistan, Suudi Arabistan, Malezya, Tayland ve bazı Avrupa ülkelerinde de yüz binlerce Rohingya, mülteci statüsünde yaşıyor.
Mülteci sorununun Suriye, Afganistan, Somali, Myanmar dışında Irak, Sudan, Yemen ve daha pek çok ülkede giderek arttığı biliniyor. Zulüm, baskı ve şiddet yüzünden sonu bilinmeyen bir yolculuğa çıkmak zorunda kalan milyonlarca insanın bir kısmı yollarda hayatını kaybederken, hedeflerine varan az bir kesim de hiç hak etmedikleri insanlık dışı muamelelerle karşılaşabiliyorlar. Dalgalarda boğuşurken botları mızrakla deliniyor, bebekler, küçük çocuklar gecenin karanlığında, soğuk sularda dehşet yaşıyorlar, minik bedenleri kıyılara vuruyor.
Ortadoğu'daki savaşlardan kaçmaya çalışan yüz binlerce mülteci, Akdeniz ve Ege Denizi üzerinden Avrupa'ya ulaşmaya çalışıyor. Ancak bu yolculuklar sırasında binlercesi hayatlarını kaybediyor. Resmi rakamlara göre 2015 yılında aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 3601 mülteci Akdeniz'de boğularak hayatını kaybetti.[iii] Gerçekte ise hayatını kaybedenlerin sayısı bu rakamların çok üzerinde.
Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, mülteci sorunu konusunda artık daha fazla sorumluluk almak durumunda. AB, kriz derinleşmeden önce denizde yakalanan mültecileri Avrupa Adalet Divanı’nın aldığı kararları hiçe sayarak Avrupa Birliği Sınır Güvenliği Birimi’nin (Frontex) yaptığı operasyonlarla Kuzey Libya gibi iç savaşın devam ettiği ülkelere geri gönderiyordu. AB bu dönemde Frontex operasyonları ile adeta etrafına yeni bir Berlin Duvarı inşa ederek, Birliği yüksek güvenlikli duvarlarla çevrili bir kaleye dönüştürmeyi amaçlayan bir politika izlemekteydi. Bugün gelinen noktada bütün bu önlemlerin bir işe yaramadığı ortaya çıkmış durumda. Yasal yollardan AB ülkelerine iltica etmeleri engellenen mültecilerin çok daha pahalıya mal olan, çoğunlukla da insan kaçakçılarının yardımıyla Akdeniz’i geçmeye çalışmaları sonucu trajedilerin yaşandığını ve bu durumun insani ve ahlaki bir krize dönüştüğünü görmekteyiz.[iv]
Oysa dinleri, mezhepleri, kökenleri ne olursa olsun herhangi bir sebeple yeryüzünde zayıf düşmüş insanlara sahip çıkmak, onları korumak ve dünyadaki zulmün sona ermesi için gayret etmek bir insanlık görevidir. Tek yapılması gereken, ölüm korkusuyla yurtlarından çıkan ve güvenli bir barınak arayışında olan mazlum insanlara sevgi ve şefkatle kucak açmak, eldeki tüm imkanları onlarla paylaşmaktır. Başkalarının can güvenliği söz konusu olduğunda onların kurtuluşunu, onların rahatını kendi rahatından, kendi huzurundan evla görmek erdemli olmanın bir koşuludur. Dahası mültecilere sadece sınır kapılarını açmak değil, onları kendi evlerindeymiş gibi ağırlamak, rahat ettirmek de İslami ve ahlaki değerler çerçevesinde üzerimize düşen bir sorumluluktur.
Bu noktada hem devletlere, hem sivil toplum kuruluşlarına, hem de dünya medyasına büyük bir görev düşmektedir. Mülteci meselesine insani bir mesele olarak bakıldığında, ait oldukları vatandan, evlerinden, ailelerinden, mallarından, mülklerinden ayrılmak zorunda kalan bu zavallı insanlara sevgi ve şefkat temelli bir yaklaşım benimsendiğinde sorunun kökten çözüleceğine şüphe yoktur. Unutulmamalıdır ki sevgi tüm zorlukların çözümüdür. Dünyanın dört bir yanında yardımlaşma ve fedakarlığı diriltecek bir sevgi kampanyası başlatmak, mülteci sorununu çözmede en önemli adım olacaktır.
Gerçek şu ki yaşadığımız devir adaletsizliklere ve şiddete sessiz kalınacak, milyonlarca insan zulüm altındayken hiçbir şey yokmuş gibi davranılacak bir devir değildir. Mülteci konusu da hiçbir şekilde sessiz kalınmaması gereken bir konudur. Zulme rıza göstermenin zulüm olduğu gerçeğini unutmadan, vicdan sahibi herkes mazlum mülteci kardeşlerimizin kurtuluşu için üzerine düşen görevi yerine getirmelidir.
[i] Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Küresel Eğilimler Raporu, Basın açıklaması 18 Haziran 2015, http://www.unhcr.org.tr/?content=640
[ii] Updated Overview: 2015 Syria Response Plan and 2015-2016 Regional Refugee and Resilience Plan, Kuwait 31 March 2015, Sayfa 2
[iii] http://missingmigrants.iom.int/
[iv] Türkiye, Almanya ve Ab Üçgeninde Mülteci Krizi, SETA Yayınları, Enes Bayraklı, Kazım Keskin, Kasım 2015, Sayı 143, Sayfa 9
Adnan Oktar'ın Ekurd Daily & The Burma Times'da yayınlanan makalesi:
http://ekurd.net/welcoming-refugees-open-arms-2016-01-01
http://www.burmatimes.net/welcoming-refugees-with-open-arms/