Kuran ahlakını yaşamayan insanların çektiği acıların ya da birbirlerine yaptıkları eziyetlerin başlıca nedenlerinden biri, genellikle mülk kavgasıdır. Hatta Kuran ahlakından uzak yaşayan insanların yaşamları ``mülk sahibi olma`` hırsına dayanır. Bu tip kişiler sürekli daha fazla mala sahip olabilmek için uğraşır, bu tutkuyu yaşamlarının en büyük amacı haline getirirler.
Oysa bu tür kişilerin yaşamlarının temelini teşkil eden bu ``çoğalma tutkusu`` (Hadid Suresi, 20), tam manasıyla bir aldanıştır. Çünkü yeryüzündeki tüm mülkün sahibi Allah`tır. İnsanlar, ``mal sahibi`` olduklarını sanmakla kendilerini aldatırlar. Sahip olduklarını sandıkları şeyleri kendileri yaratmamışlardır, bunları yaşatmaya güçleri yetmez. Yok olmalarını da engelleyemezler. Dahası, bir şeye ``sahip`` olacak bir durumları yoktur; çünkü kendileri bir başka varlığın ``mülkü``dürler; ``İnsanların sahibi`` (Nas Suresi, 2) olan Allah`ın kontrolü altındadırlar. Kuran`da, tüm varlıkların, kendilerini yaratmış olan Allah`ın mülkü olduğu şöyle bildirilir: ``Göklerde, yerde, bu ikisinin arasında ve nemli toprağın altında olanların tümü O`nundur``. (Taha Suresi, 6)
Bir başka ayette ise şöyle bildirilir:
Göklerin ve yerin mülkünün Allah`a ait olduğunu bilmiyor musun? O, kimi dilerse azaplandırır, kimi dilerse bağışlar. Allah, herşeye güç yetirendir. (Maide Suresi, 40)
Allah, sahip oldukları malları insanlara dünya hayatında ``emanet`` olarak vermiştir. Bu emanet, belli bir vakte kadardır ve elbette günü geldiğinde hesabı sorulacaktır. İnsana sorulacak olan hesap, kendisine ``emanet`` olarak verilen mülkü nasıl ve hangi mantıkla kullandığıdır. Eğer o mülkü kendisinin saymış, sahiplenmiş ve o mülkü nasıl kullanması gerektiğini kendisine anlatan resullere karşı ``... Mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin namazın mı emrediyor?...`` (Hud Suresi, 87) diye cevap vermişse, büyük bir azaba müstahak olur. Kuran`da, bu kişiler için şöyle bildirilmektedir:
Allah`ın, bol ihsanından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu, onlar için şerdir; kıyamet günü, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır. Göklerin ve yerin mirası Allah`ındır. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır. (Al-i İmran Suresi, 180)
Ayette belirtildiği gibi, Allah`ın bol ihsanından insanlara verilen mallar, o insanlar tarafından ``cimrilik`` yapmadan harcanması içindir. İnsan, malı sahiplenip onu muhafaza etmeye çalışmak yerine, malın gerçek sahibinin Allah olduğunu bilmek ve malı Rabbimiz'in emrettiği biçimde harcamakla yükümlüdür. Kendisine emanet verilen mallardan, kendi ihtiyaçları için gerekli olan makul bir kısmını kullanacak, ``ihtiyaçtan arta kalanı`` (Bakara Suresi, 219) ise Allah yolunda harcayacaktır. Eğer Allah yolunda harcamak yerine, bu malları ``biriktirmeye`` kalkarsa, onları sahiplenmiş olur. Bunun ahiretteki cezası ise çok ağırdır. Bu kimseler hakkında Allah Kuran`da şöyle buyurmaktadır:
... Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar... Onlara acı bir azabı müjdele. Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve:) ``İşte bu, kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır; yığıp-sakladıklarınızı tadın`` (denilecek). (Tevbe Suresi, 34-35)
İslam'da Malı Yığma Yoktur
İslam`da ``iktisat`` vardır, fakat ``malı yığma`` yoktur. Müminler, yığılacak mallara değil yalnızca Allah`a güvenirler. Allah da bu tevekküllerine karşılık onların bereketini artırır. İnfak ettikleri (Allah yolunda harcadıkları) mallara karşılık, onlara çok daha fazlasını verir. Ancak onlar bunu da infak ederler, Allah üzerlerindeki nimetini daha da artırır. Bir ayette, infakın bereketi şöyle ifade edilir:
Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat artırır. Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir. (Bakara Suresi, 261)
Malı sahiplenen ve onu hayır yolunda harcamayıp biriktirenin durumu ise şöyle bildirilir:
... O, mal yığıp biriktiren ve onu saydıkça sayandır. Gerçekten malının kendisini ebedi kılacağını sanıyor. Hayır; andolsun o, ‘hutame`ye atılacaktır. ``Hutame``nin ne olduğunu sana bildiren nedir?
Allah`ın tutuşturulmuş ateşidir. (Hümeze Suresi, 2-6)
Allah Rızası İçin Zenginlik ve İhtişam
Bir Kuran ayetinde Hz. Süleyman'ın şu şekilde dua ettiği bildirilmektedir:
``Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz Sen, karşılıksız armağan edensin.`` (Sad Suresi, 35)
Hz. Süleyman -ayette bildirildiği üzere- malı, Allah rızası için sevmekte ve O`nun yolunda harcamak için Allah`tan kendisine büyük bir mülk nasip etmesini istemektedir. Bu ayetle Müslümanların da Allah yolunda harcamak için dünya hayatında benzersiz bir zenginlik ve mülk isteyebileceklerine işaret edilmektedir.
Ayetlerden anlaşıldığı gibi, Müslümanlar zenginliğe, gösterişli mülklere, hayranlık uyandıran sanat eserlerine sahip olabilirler. Nitekim Müslüman devletler tarih boyunca son derece görkemli sanat eserleri ortaya koymuş, zenginlikleri ve güçleri ile tüm dünyaya nam salmışlardır. Asırlar boyunca İslam`ın bayraktarlığını yapan Osmanlı İmparatorluğu bunun en açık örneğidir. Bu büyük imparatorluktan geride kalan eserler hala üç kıtanın dört bir yanını süslemektedir.