Allah korkusu, bir insan için hem imanının çok keskin bir göstergesi hem de onun ebedi hayatını belirleyecek çok önemli bir özelliktir. İnsan, ancak ve ancak Allah`tan korkup sakınırsa kurtulacaktır.
Herşeyden önce iyi bilinmelidir ki, Allah korkusu birtakım cahil insanların sandıkları gibi, yalnızca peygamberlere ya da evliyalara has özel bir üstünlük değil, tüm iman edenlerin kalplerinde taşıdıkları ve diğer tüm insanların da taşımaları gereken büyük bir nimettir. Yüce Rabbimiz Kuran`da şu şekilde emretmiştir:
"Ey iman edenler, Allah`tan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allah`tan korkun. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. " (Haşr Suresi, 18)
Mümin her konuda olduğu gibi Allah`ın bu emrini de kayıtsız şartsız yerine getirmeye çalışır. Allah`tan korkmanın, tıpkı namaz kılmak, oruç tutmak gibi ``farz kılınmış`` bir ibadet olduğunu bilir ve bu ibadeti en güzel biçimde yerine getirmeye çalışır. Bununla birlikte, Allah Kuran`da insanın neden Kendisi'nden korkması gerektiğinin hikmetlerini de ayrıntılı olarak bildirmiştir.
Gücünün Yettiği Kadar Allah`tan Korkmak
Allah Kuran`da insanlara sonsuz kudretini, makamının yüceliğini ve üstünlüğünü, iman etmeyenler için hazırladığı azabın şiddetini ve büyüklüğünü detaylı olarak anlatmıştır. Artık bundan sonra kişiye düşen bu gerçekleri samimi olarak ve derin derin tefekkür etmesi, niyetinde ve yaptığı işlerde hep bu gerçeklerin bilincinde bir tavır göstermesidir. Bunu da ayette bildirildiği gibi gücünün yettiği derecede yapmaya çalışmalıdır.
"Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah`tan korkup-sakının, dinleyin ve itaat edin..." (Tegabün Suresi, 16)
Her insan gücünün yettiğince Allah`ın büyüklüğünü takdir etmeli, gücü yettiğince Rabbimiz'in azabının -cehennem azabının- büyüklüğünü ve boyutlarını tefekkür etmelidir. Bunun sonucunda kalbinde doğal olarak Allah korkusu oluşacaktır. Böylece mümin Kuran`da emredilen ibadetleri yapmamaktan, haram kılınan şeyleri ise yapmaktan gücü yettiğince korkup sakınacaktır.
Burada belirtilmesi gereken çok önemli bir nokta daha vardır: Allah korkusu, elde edilmesi zor olan, birtakım aşamalardan geçerek kazanılacak bir his değildir. Aksine şuuru açık, düşünen her insanın, aksi mümkün olmayacak şekilde derinden hissettiği bir duygudur. Bir insanın gerçek Allah korkusunu elde edebilmesi için tek bir samimi tefekkürü bile yeterli olabilir. Kişi yalnızca bir an ölümü, ölümden sonra karşılaşacaklarını düşünüp, Allah`a karşı saygı dolu bir korku hissedebilir. Bu, tamamen insanın düşünmesine ve aklını kullanmasına bağlıdır.
İçi Saygı ile Titreyerek Korkmak
Allah korkusunun diğer dünyevi korkularla karıştırılmaması gerekir, Yüce Rabbimiz, Kuran`da Kendisi'nden korkan bir müminin hislerini ve ruh halini detaylı olarak bildirmiştir. Müminin Allah korkusu başka hiçbir korkuya benzemeyen, son derece içli ve saygı dolu bir korkudur. Bu korku diğer korkular gibi insana sıkıntı ve azap veren bir korku türü değildir. Tam tersine, insana kulluğunu ve aczini hatırlatan, onun aklını ve şuurunu açıp geliştiren, insanı çok üstün bir ahlak seviyesine ulaştıran bir korkudur.
Bu korku müminin ahirete olan özlemini artıran, ümit ve şevkini körükleyen bir korkudur. Allah korkusu, müminin Allah`a olan yakınlığını ve sevgisini kat kat artıran, ona büyük manevi hazlar yaşatan asil bir duygudur. Kuran`da iman edenlerin taşıdıkları bu içli ve saygı dolu korkudan pek çok ayette bahsedilir:
"Gerçek şu ki, Rablerinden gayb ile (O`nu görmedikleri halde) içleri titreyerek-korkanlara gelince; onlar için bir bağışlanma ve büyük bir ecir vardır. " (Mülk Suresi, 12)
"... Rablerinden içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar. " (Rad Suresi, 21)
"Ki onlar (o peygamberler) Allah`ın risaletini tebliğ edenler, O`ndan içleri titreyerek-korkanlar ve Allah`ın dışında hiç kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter. " (Ahzab Suresi, 39)
Umutla Beraber Korku Duymak
Mümin Allah`tan korkarken Allah`ın şefkatini, merhametini, bağışlayıcılığını, O`nun lütfeden, tevbeleri kabul eden olduğunu da hatırından çıkarmaz. Bu da onun korkarken, bir yandan da içinde çok şiddetli bir umut taşımasına sebep olur. İçindeki Allah korkusu, Allah`ın bu sıfatlarını da çok derin ve geniş bir biçimde tefekkür etmesine, Allah`ın üstünlüğünü ve büyüklüğünü çok daha iyi takdir edebilmesine, dolayısıyla Allah`a daha fazla yakınlaşmasına vesile olur. Allah`ın merhametinin, şefkatinin, bağışlamasının büyüklüğünü daha iyi idrak eder.
İşte gerçek mümin Allah`a korku ve umut dolu bir ruh hali içinde yönelir ve dua eder:
"Onların yanları yataklarından uzaklaşır. Rablerine korku ve umutla dua ederler ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. " (Secde Suresi, 16)
Bu da Allah korkusunun hiçbir zaman ümitsizliğe, karamsarlığa düşürmeyen bir duygu olduğunun göstergesidir. Müminlerin sürekli bir umut içinde olmaları gerektiği Kuran`ın pek çok yerinde şu şekilde bildirilmiştir:
"... O`na korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allah`ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır. " (Araf Suresi, 56)
Umutsuzluğun ise inkar edenlerin bir vasfı olduğu bir Kuran ayetinde şöyle bildirilmiştir:
"Allah`ın ayetlerini ve O`na kavuşmayı ‘yok sayıp inkâr edenler`; işte onlar, Benim rahmetimden umut kesmişlerdir; ve işte onlar, acı azab onlarındır. (Ankebut Suresi, 23)
Hesap Gününden Önce
Hesap günü yaşanacak olayları düşünüp de korkuya kapılmamak mümkün değildir. Fakat bu korku yalnızca iman edenlere özgü bir korkudur. Çünkü Allah`ın pek çok ayette tarif ettiği imtihan ortamının, yazıcıların, şahitlerin ve herkesin biraraya getirilip toplanacağı hesap gününün kesin bir gerçek olduğuna ancak müminler kayıtsız şartsız inanırlar ve kötü bir sonla karşılaşmaktan korkarlar. Sizin de yaptığınız herşey, her an kayda geçiyor; bunları okuduğunuz an da buna dahil. Hızla Allah`a hesap vereceğiniz güne doğru yaklaşıyorsunuz. Gelin siz de Allah`tan korkun ve Allah`ın hoşnutluğunu kazananlardan olun.