Tarihin her döneminde insanlar evrenin ve canlıların kökeni üzerinde düşünmüş ve bu konuda çeşitli fikirler ortaya atmışlardır. Bu fikirleri, evreni materyalist bakış açısıyla açıklayanlar ve Allah'ın tüm kainatı yoktan var ettiğini yani 'yaratılış gerçeğini' görenler olmak üzere iki başlık altında toplamak mümkündür.
Materyalist bakış açısı, evreni oluşturan maddenin, var olan yegane varlık olduğunu iddia eder. Bu inanışa göre; madde sonsuzdan beri vardır ve maddeye hakim olan bir başka güç yoktur. Materyalistler, evrenin tesadüfler sonucunda kendiliğinden şekillendiğini, canlılığın ise zaman içerisinde yine kör tesadüfler sonucu cansız maddelerden evrimleşerek meydana geldiğini kabul ederler. Bu anlayışa göre, yeryüzündeki tüm canlılar doğal etkiler ve tesadüfler sonucu ortaya çıkmışlardır.
Materyalist bakış açısının karşısında ise yaratılış gerçeği yer alır. Yaratılış gerçeğine göre; madde sonsuzdan beri var değildir, başıboş da değildir; Allah, maddeyi yoktan yaratmış ve düzenlemiştir. İnsanın akıl ve gözlem yoluyla kavrayabileceği yaratılış gerçeği, tarihin başından bu yana din yoluyla insanlara anlatılmıştır. Bütün İlahi dinler, Allah'ın tüm kainatı yoktan, "Ol" emri ile yarattığını ve kainattaki kusursuz işleyişin Allah'ın üstün yaratma sanatının bir delili olduğunu bildirmiştir. Kuran'ın pek çok ayetinde de bu gerçek bizlere bildirilmiştir. Yüce Allah, "Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "ol" der, o da hemen oluverir." (Bakara Suresi, 117) ayetiyle kainatı yoktan ve mucizevi biçimde yarattığını bildirmektedir. Enam Suresi'nde ise şu şekilde buyrulmaktadır: "O, gökleri ve yeri hak olarak yaratandır. O'nun "ol" dediği gün (herşey) oluverir, O'nun sözü haktır. Sur'a üfürüldüğü gün, mülk O'nundur. O, gaybı ve müşahede edilebileni bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibi olandır, haberdar olandır." (Enam Suresi, 73)
Günümüzde bilim, materyalist-evrimci iddianın geçersizliğini göstermekte ve Allah'ın varlığını ortaya koymaktadır. Çevremizi saran her bir yaratılış delili kainatta tesadüfe asla yer olmadığını bizlere göstermektedir. Göklerin, yeryüzünün ve tüm canlı varlıkların incelenmesi ile ortaya çıkan her detay, Allah'ın büyük güç ve kudretinin birer delili niteliğindedir.
Materyalizm ile Allah inancı arasındaki fikri ayrılık, din ile dinsizlik arasındaki en temel farktır. Allah, Kuran'da inkar edenler için, "Yoksa onlar, hiçbir şey olmaksızın mı yaratıldılar? Yoksa yaratıcılar kendileri mi?" (Tur Suresi, 35) buyurarak, onların yaratılış karşısındaki iddialarına dikkat çeker. İnkarcılık, tarihin başından bu yana, evrenin ve insanların "yaratılmamış" olduklarını iddia etmiş, bu saçma iddiayı bir şekilde makul gösterebilmek için çeşitli yollar aramıştır ve 19. yüzyılda Darwin'in evrim teorisi ile, bu konuda en büyük girişimini yapmıştır.
Bu konuda fikri bir "uzlaşma" aramak, Müslüman için söz konusu değildir. Elbette insanlar istedikleri gibi düşünebilir, istedikleri teoriye inanabilirler. Ama ortaya atılma sebebi Allah'ı ve yaratılışı inkar etmek olan bir teori ile "uzlaşmak" mümkün değildir. Böyle bir çabaya girmek, dinin temelinden taviz vermek olur ki bu durumun kabul edilmesi mümkün değildir.
Nitekim böyle bir girişimin dine zarar vermek anlamını taşıdığını bilen evrimci çevreler, dindarları bu girişime zorlamak için çaba göstermektedirler.
Evrimcilerin, canlılığın tesadüfler sonucunda cansız maddelerden kendiliğinden oluştuğunu iddia etmeleri, ABD'deki Hürriyet Anıtı'nın, denize düşen yıldırımlar sonucunda tesadüfen biraraya gelen kum ve çakıllardan oluştuğunu iddia etmek kadar akıl ve mantık dışıdır. |
"Evrimci Yaratılış"ı Darwinistler Teşvik Etmektedir
Evrim teorisini körü körüne savunan bilim adamları, bilim alanında yaşanan ilerlemeler karşısında her geçen gün daha büyük bir açmaza girmektedirler. Çünkü her yeni bilimsel gelişme, evrim teorisinin aleyhinde olmakta ve yaratılış gerçeğini tasdik etmektedir. Öte yandan en önde gelen evrimci bilim dergileri dahi evrim teorisinin çıkmazlarını itiraf etmek zorunda kalmaktadırlar. Bilimsel tartışmalar yaratılış gerçeğine inanan bilim adamlarının kesin zaferleriyle sonuçlanmakta, evrimcilerin çaresizliklerine dünya tanık olmaktadır.
İşte bu noktada evrimsel yaratılış görüşü, materyalist çevrelerin imdadına yetişmektedir. Evrimci çevreler, inanç sahibi kişilerin desteğini alabilmek ve onların evrim teorisi karşısında yaptıkları fikri mücadeleyi zayıflatabilmek için "evrimsel yaratılış fikri"ni el altından destekleyerek farklı bir yol denemektedirler. Nitekim Amerikalı evrimci bir biyoloğun kendisiyle aynı görüşü taşıyan bir bilim adamına yaptığı şu tavsiye oldukça dikkat çekicidir:
"Yaratılışçılar, tartışmalarda hep üstün gelirler. Çünkü onlar evrimi dinin karşısına koyarlar. Bu adil ve doğru değil. Onlara evrimin Allah'ın canlıları yaratma yöntemi olduğu fikrini telkin edin. Bana söylendiğine göre bu fikir şu aralar Avrupa'da oldukça popülermiş."
Yukarıdaki sözlerden de açıkça anlaşıldığı gibi, Allah'ın tüm kainatın Yaratıcısı olduğuna iman edip, bilimin ortaya koyduğu gerçekleri göz ardı ederek evrim teorisine destek vermek, üstelik Kuran'daki açık izahları görmezlikten gelerek evrimin Kuran'a uygun olduğunu iddia etmek çok hatalı bir yaklaşımdır. Böyle bir yaklaşımı benimseyen dindarlar, gerçekte materyalist felsefe yararına ortaya atılmış bir düşünceye destek vermekte olduklarını fark etmeli ve bundan vazgeçmelidirler.
Evrimi Reddetmek Bilimi Reddetmek Değildir
Günümüzde tüm canlıların evrimsel bir süreç sonucunda meydana geldiklerini savunan Müslümanların sayısı azımsanamayacak kadar fazladır. Bunun nedeni ise bu kişilerin bilgi eksiklikleri, hatalı bakış açıları ve özellikle bilimsel konulardaki bazı yanılgılarıdır. Bunların en başında ise evrim teorisinin bilimsel ve kanıtlanmış bir gerçek olduğu yanılgısı gelir.
Oysa bu kişiler kesin olarak bilmelidirler ki; evrim teorisi, günümüz bilimsel gelişmeleri karşısında tüm dayanaklarını yitirmiştir. Gerek moleküler düzeyde, gerekse biyoloji veya paleontoloji alanlarında yapılan bilimsel araştırmalar, canlıların evrimsel bir süreç sonunda meydana geldikleri yönündeki iddiaları tamamen geçersiz kılmıştır. Bilimsel gerçeklere rağmen evrim teorisinin bu kadar gündemde tutulmasının altında yatan neden ise evrimcilerin yaptıkları demagojiler, yanlış örneklendirmeler, kelime oyunları, kullandıkları çarpık mantık örgüleri ve hatta kimi zaman sahtekarlıklarla halkı yanıltmaya çalışmalarıdır. Evrimcilerin, halk tarafından anlaşılmayan bilimsel terimleri kasten yoğun olarak kullandıkları konuşma ve yazıları analiz edildiğinde, aslında hiçbir delil öne süremedikleri görülür.
Darwinist yayınlar dikkatle incelendiğinde bunu görmek mümkündür. Bu yayınlarda somut bilimsel delillere dayalı bir anlatım yok gibidir. Evrim teorisinin temel açmazları birkaç cümle ile geçiştirilir, öte yandan doğa tarihi konusunda pek çok masalsı senaryo yazılır. İlk canlılığın cansız maddelerden nasıl meydana geldiği, fosil kayıtlarındaki büyük boşluklar, canlılardaki kompleks sistemler gibi temel konuların üzerinde hiç durmazlar. Çünkü açıklayacakları her ayrıntı amaçlarına ters düşecek ve kendi teorilerinin çürüklüğünü gözler önüne serecektir.
İşte Müslüman evrimciler de evrim teorisinin bu sözde bilimsel görüntüsünden etkilenirler. Özellikle de Darwinistlerin kullandıkları "evrim teorisine inanmayan dogmatiktir", "evrim teorisine inanmayan bilimsel değildir" şeklindeki asılsız sloganlardan tedirgin olur ve inandıkları gerçekten taviz verirler. Bilim dünyasında yaşanan gelişmeleri, evrim teorisindeki çelişkileri ve bu teorinin iddialarının tüm geçerliliğini yitirdiğini bilmediklerinden din ile evrimi bağdaştırmaya çalışırlar.
Yaratılış gerçeğini kabul eden bilim adamlarından bazıları (yukarıdan aşağıya): Harvard Üniversitesi'nde astronomi ve bilim tarihi profesörü olan Prof. Owen Gengerich, Almanya Max-Planck Üniversitesi'nde fizik profesörü Prof. Carl Friedrich von Weizsacker, Oregon State Üniversitesi'nde kimya profesörü Prof. Dr. Donald Chittick, Oxford Üniversitesi fizik profesörlerinden Prof. Robert Matthews, Lehigh Üniversitesi'nde biyoloji profesörü Prof. Michael J. Behe, Washington Üniversitesi'nden Anatomi Profesörü Prof. David Menton. |
Yaratılış Gerçeği ile Evrim Teorisi Birbirleriyle Zıttır
Evrim teorisi ve yaratılış gerçeği birbirinin zıttı olan iki ayrı görüştür. Buna bağlı olarak birinin geçersizliğinin ispatı diğerinin doğruluğunu ispat etmektedir. Daha açık bir ifadeyle, evrim teorisinin geçersizliğinin ortaya konması, yaratılış gerçeğini kabul etmeyi zorunlu kılmaktadır.
Bu nedenledir ki, evrim teorisi ile ilgili tartışmalar, materyalistler için bir tür "savaş alanı" durumundadır. Konuyla ilgili tartışmaları bilimsel bir yaklaşımla değerlendirmez, doğrudan ideolojik bir mücadele olarak görürler. Yaratılış gerçeğini savunanları engelleyebilmek için her türlü yönteme başvururlar.
Örneğin evrimci paleontolog Dr. Alex Ritchie yaratılış gerçeğiyle mücadele edilebilmesi için, bir başka evrimciye şu yöntemleri uygulamasını tavsiye etmektedir:
"Evrimcilerin yaratılışa karşı mücadele etmek için hem duygusal hem de mantıksal olarak düşünen kişiler için işbirliği yapabileceği birçok yol var. Ancak genel olarak yaratılışçıları devlet eğitim sisteminin (hem organizasyonlar hem de eğitim çerçevesinde) dışında tutmaya konsantre olmalısınız..."
Bu sözlerden de anlaşıldığı gibi, ortada bilimsel bir "evrim-yaratılış tartışması" değil, evrimciler tarafından belirli "stratejiler" çerçevesinde yürütülen bir fikri mücadele vardır. Evrim teorisini savunan Müslümanların, bu fikri mücadelenin farkına varmaları gerekmektedir. Darwinizm, herhangi bir bilimsel tez değil, insanlara Allah'ı inkar ettirmek için kurgulanan ve savunulan bir düşünce sistemidir. Bilimsel hiçbir dayanağı bulunmamasına rağmen, sırf taraftarlarının propagandalarına aldanarak bu teoriyi benimsemek, bir Müslümanın asla düşmemesi gereken bir yanılgıdır.