Kış mevsimi birçok canlı için hayatın adeta durduğu bir dönemdir. Kış boyunca çoğu bitki büyümeyi durdurur. Yaşamlarını sürdürebilmeleri için bu gerekli bir tedbirdir. Sıcakkanlı hayvanlar içinse durum daha farklıdır. Onlar, bir anlamda hayatlarını durdururlar.
Sıcakkanlı canlılar, vücut sıcaklıklarını belli bir aralıkta tutmak zorundadırlar. Ancak vücut sıcaklığını korumak oldukça büyük bir sorundur çünkü memeli hayvanlar ortam sıcaklığından daha yüksek bir vücut sıcaklığına sahiptirler.
Bu yüksek sıcaklığı elde edebilmek için de fazladan enerjiye ihtiyaçları vardır ve bunu ancak yiyeceklerden elde edebilirler. Fakat kış mevsimi hayvanlar için yiyeceğin en zor bulunduğu mevsimdir. İşte bu nedenle pek çok kuş türü, Yüce Allah’ın ilhamı ile sonbaharda sıcak iklimin yaşandığı güney bölgelerine göç ederek bu sorunu çözerler. Kuşlar gibi bazı büyük otçul memeli hayvanlar da göç ederler. Ama bazı memeliler için bu tip yolculuklar imkansızdır. Bu nedenle de oldukça farklı bir yöntemle kendilerini korumaya çalışırlar. Bu yöntem, Allah’ın canlıları korumak için yarattığı kış uykusudur.
Aylar süren kış uykusu boyunca hayvanların bedenlerinde son derece detaylı işlemler gerçekleşir. Tüm bunları canlıların kendilerinin akletmeleri imkansızdır. Bu canlılara, bu hayranlık uyandıran davranışları alemleri yoktan var eden, sonsuz merhamet sahibi Yüce Allah ilham etmektedir.
Kış uykusu, vücut sıcaklığının normalin altına (örneğin 38oC’den 10oC’ye) düştüğü ve kalp atışının yavaşladığı (4 saniyede bir kalp atışı gibi) derin bir uyku halidir. Bu uyku sırasında bazı hayvanlar neredeyse nabızları durmuş gibi görünürler.
Kutuplarda yaşayan canlılar kalın kürklere sahiptirler, bu onları soğuktan korur. Ancak bazı küçük memeliler kalın kürkleri olmasına rağmen çabuk ısı kaybeder ve sonuç olarak da besinlerini hızla yakmak zorunda kalırlar. Ayrıca bu canlıların sahip olabileceği kürk kalınlığı sınırlıdır. Bu nedenle söz konusu canlılar vücutlarını sıcak tutacak kovuklara, toprak altında oluşturdukları tünellere sığınırlar. Sıcak bir mekanın yanısıra besine de ihtiyaçları vardır. Bazı fare türleri bunun için yiyeceğin bol olduğu dönemlerde vücutlarında yağ biriktirirler. Ancak özellikle böceklerle beslenen canlıların böyle bir imkanı yoktur ve yaşayabilmek için enerji tüketimini en aza indirmek zorundadırlar. Bu zor işlemi ise, yalnızca kış uykusu sayesinde başarabilirler.
Kış uykusuna yatan hayvanların mucizevi davranışlarından biri, bütün yaz boyunca, sanki kış için bir hazırlık yaptıklarının bilincindeymiş gibi hareket etmeleridir.
Hazırlık olarak, öncelikle kendi kilolarının iki katı kadar kilo alırlar. Kışın vücutlarının ne tip zorluklarla karşılaşacağını, uzun uyku dönemi boyunca hiçbir şey yemeden canlı kalmaları gerektiğini hesaplar gibi hareket ederler.
Doğdukları andan itibaren ilk karşılaştıkları kış ayında, sıcaklığın düşeceğini;
Yağan karın bütün bitki örtüsünü kaplaması nedeniyle yiyecek hiçbir besinin kalmayacağını ve
Tüm bu nedenlerden ötürü de ilk kez karşılaşacakları yaz ayları boyunca kilo alarak besin depo etmeleri gerektiğini bilir gibi hareket etmeleridir.
Bunu bir bebeğin doğduğu anda karşılaşacağı tüm zor şartları bilerek bunlar için tedbirler almasına benzetebiliriz. İnsanlar için böyle bir durum imkansızdır. Ancak hayvanlar, Allah’ın ilhamıyla hareket ederek bu mucizeyi ilk doğdukları andan itibaren gerçekleştirir.
Şuur sahibi olan insanın dahi, vücut sıcaklığı veya kalp atışı hızı gibi vücut fonksiyonlarını, kendisinin kontrol altında tutması mümkün değildir. Bu ancak, son derece teknolojik ve oldukça detaylı cihazlarla ve kısmen mümkün olabilmektedir. Oysa kış uykusuna yatan hayvanların çoğunluğu, sanki yapmaları gerekenin ne olduğunu biliyormuş gibi, kendi vücutlarını, fazla enerji harcamaktan kurtarmaya çalışırlar.
“Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz?” (Nahl Suresi, 17)
Bu uzun uyku sırasında canlıların vücut sıcaklığı neredeyse yarı yarıya düşmektedir. Kalp, karaciğer ve diğer organların çalışması için az enerji gerekeceğinden, solunum ve kalp atımları iyice yavaşlar. Ancak bazı hayvan türleri zorlu kış koşullarında bu tedbirlere rağmen, soğukta donma tehlikesi geçirirler. Bu durumda hemen uyanarak, vücut sıcaklıklarını artırır ve daha sonra tekrar uykuya dalarlar.
Kış uykusu sırasında bazı kurbağaların vücutlarında buz kristalleri oluştuğu keşfedilmiştir. Bu kurbağalardan gri ağaç kurbağası ve ilkbahar kurbağası gibi türlerin hepsi, kışları don olaylarının görüldüğü coğrafi bölgelerde yaşarlar. Kış uykusuna yattıklarında bu canlılarda hiçbir hayat belirtisi görülmez. Kalp atışları, nefes alış-verişleri ve kan dolaşımları tamamen durur. Ağaç kurbağası ve diğer canlılardaki en önemli özellik ise, bol miktarda glikoz üretebilmeleridir. Glikoz, hücrelerden su çekilmesini önler, bu sayede büzülme olayı da engellenmiş olur. Böylece kurbağanın hücreleri bu donma olayından hiçbir zarar görmez.
Ekim ayından itibaren havalar soğudukça ve yiyecekler azaldıkça kaplumbağaların bedensel aktiviteleri azalır ve kendilerini korumak için uyku haline geçerler. Kalp atışları ve solunumları da yavaşlar. Ekim’le Mart arası kış uykusuyla geçer.
Anne adayı kutup ayısının, kış uykusuna yattığı dönemde hiç enerji harcamaması ve yavrularının daha iyi beslenmesinin sağlanması için metabolizmasının hızı düşer. 7 ay boyunca canlının metabolizmasındaki yağ proteine çevrilir ve yavruların beslenmesi sağlanır. Bu 7 aylık süre boyunca kendisi hiç beslenmez. Kalp atışı oranı dakikada 70’ten 8’e kadar iner ve metabolizması yavaşlar. Bu dönemde yemek yemediği gibi diğer ihtiyaçlarını da karşılamaz. Böylelikle yavrularını doğuracağı dönemde fazla enerji harcamamış olur.
Sibirya boz ayısı sonbaharda şişmanladıktan sonra, yuvasına çekilir ve aylarca (4 ila 7 ay) süren bir uyku dönemine girer. Ayının 37 derece olan vücut ısısı, kış uykusu sırasında 5 ila 6 derece azalır. Buna rağmen, kalp atışı ve nefes alma ritmleri daha yavaşlar. Bu nedenle genel metabolizmalarında yüzde 50 ila yüzde 60’a varan düşüşler gözlenir. Ayı, bu devre boyunca yemek-içmek dahil hiçbir hayati fonksiyonunu yerine getirmez. Bununla birlikte su kaybı belirtisi de göstermez. Çünkü uyku esnasında kendi yağını (lipitlerini) başlıca enerji ve su kaynağı olarak kullanır.
Gece kuşları olan yarasalar, kış mevsimini mağaralarda ya da maden yataklarında geçirirler. Çünkü bu mekanlar, kış uykusu için gerekli olan donma noktasının üzerinde bir ısıya ve nemli ortama sahiptir.
İri köpek balıkları da denizlerdeki pek çok canlı gibi planktonlarla beslenirler. Kuzey Denizi’nde her Kasım ayında plankton yoğunluğu azaldığı için köpek balıkları besin ararken her zaman harcadıklarından çok daha fazla enerji harcamak zorunda kalırlar. Bu nedenle bir süre sonra güçsüz kaldıkları için yemek aramayı bırakıp, dibe çökerler ve kış uykusuna yatarlar. Okyanusun derinliklerinde aylarca hareket etmeden ve hiç beslenmeden yaşayabilirler. Bu sırada kalpleri sanki çalışmıyormuş gibi oldukça yavaş atar.
Ayılar, yazın günde yaklaşık 20.000 kalori alırlar. Normal şartlarda günlük aldıkları kalorinin 4000 kaloriyi aşmadığı dikkate alındığında bu oranın ne kadar yüksek olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. Özellikle kış uykusuna yatmadan önceki son günlerde reçineli bitkiler gibi hazmı oldukça zor besinler yerler.
Kış uykuları boyunca vücut ısılarını belli bir seviyede tutmak ve rahat uyuyabilmek için kurumuş çim ve yapraklardan kendilerine bir yatak yapmaktadırlar. Yatış pozisyonları da bu ısıyı korumaya yöneliktir.
Yazımız boyunca okuduğunuz kış uykusuna yatan tüm hayvanların ortak özelliği, bu mucizevi davranışları sergileyecek bir bilinçlerinin bulunmamasıdır. Oysa bu hayvanların çoğunluğu, adeta yapmaları gerekenin ne olduğunu bilir gibi kendi vücutlarını, fazla enerji harcamaktan kurtarmaya çalışırlar.
Elbetteki bu canlıların kış uykusuna yatmadan önce bu döneme bir sistem dahilinde hazırlanmaları, Yüce Rabbimiz’in ilhamı ile gerçekleşmektedir. Sonsuz merhamet ve ilim sahibi Yüce Allah, canlılar üzerindeki ilmini ayette şöyle bildirmektedir:
“Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vardır…” (Nahl Suresi, 66)