Darwin’den beri Darwinistlerin anlatıp durdukları canlılık senaryosu kendi kendine oluştuğu iddia edilen hayali bir “ilk hücre” ile başlar. Bu hayali ilk hücre;
Ardından 20. Yüzyılda müthiş bilimsel keşifler yapıldı ve hücrenin yapısı tam olarak görülüp anlaşıldı. Anlaşıldı ki;
Bu gerçekler Darwinistlere dehşetli bir panik getirdi. Henüz YAŞAMIN BAŞLANGICINDA evrim teorisinin çökmüş olması, onları yıkıma uğrattı. Bu gerçeği gizlemek istediler. Yine basını ve üniversiteleri kullanmaya kalkıştılar. “Laboratuvarda muhtemelen protein üretebiliriz, deneyler yapıyoruz” dediler. “Yaşamın tek hücreliden başladığına dair hipotezler var” dediler. “İddialarımızı zamanla ispatlayacağız” dediler. Ancak aradan geçen 150 yıllık süre içinde hiçbir değişiklik olmadı, hiçbir evrimci iddia ispatlanamadı. Hatta aksine bütün bilimsel gelişmeler her gün, her gelişme ile bir proteinin bile tesadüfen meydana gelemeyeceğini ispatladı.
Dünya Darwinistlerinin Bile Vazgeçtikleri İddiaları Ülkemizdeki Yerli Evrimciler Neden Hala Savunuyorlar?
Ardı ardına bilimsel yenilgilerle sarsılan Darwinistler yakın bir zamanda, Dawkins’in öncülüğünde “kendi kendini kopyalayan hayali bir molekülden” bahsetmeye başladılar. Ancak bu da onları kurtaramadı ve hatta Dawkins bile bu iddianın mantıksızlığını açıkça ifade etmek zorunda kalarak, böyle bir yaratılışın ancak çok çok üstün bir Akıl tarafından meydana getirilebileceğini itiraf etti.
Bütün bu gerçeklere ve bilimsel gelişmelere rağmen ülkemizdeki yerli evrimciler söz konusu iddiayı ısrarla tekrarlamaktadırlar. “Gelişmiş canlı diyemeyiz ama canlılığa giden bir organizasyon deriz”, “kendi kendini kopyalayan ilk molekül yapmıştır”, “cansız maddelerden canlıların oluşumu doğa yasalarının sonucudur, bunu tartışmaya gerek yok,” gibi bilimsel karşılığı olmayan, mantık dışı iddiaların hala yenilmektedirler. Bunun nedeni söz konusu kişilerin eski yılların sahte evrimci bilim anlayışından kopamamalarıdır.
Kendi Kendini Kopyalayabilen İlk Molekül Diye Bir Şey Yoktur
Darwinistler, proteinlerin kendi kendine oluşumunu açıklayamadıklarından, canlılığın ilk başında “kendi kendini kopyalayabilen bir ilk molekül olduğunu” iddia ederler. Öncelikle “kendi kendini kopyalayan molekül” diye bir şey yoktur. Eğer burada kastedilen molekül, canlı hücre içindeki en küçük birim olan proteinlerse, proteinlerin de “kendi kendilerine kopyalama” gibi bir özelliği yoktur. Bir proteinin kopyalanabilmesi için:
KISACA,
TAM TEŞEKKÜLLÜ BİR HÜCREYE İHTİYACI VARDIR.
Dolayısıyla “kendi kendini koplayabilen bir molekül” iddiası aldatmadan ibarettir. Canlı hücresi içinde olmayan bir molekülün dışarıdan enerji alabilen ve bunu kendini devam ettirmekte kullanan bir yapıya sahip olması imkansızdır. Buna “canlılığa giden bir organizasyon” denmesi ancak ve ancak hedef saptırmadır, demagojidir. “Canlılığa giden bir organizasyon” son derece mantıksız bir ifadedir. En küçük canlı “bir HÜCRE”dir. Sadece bir hücre ve o hücre içindeki birimler kendi kendilerini kopyalayabilirler. Sadece bir hücre dışarıdan enerji alabilir ve bunu kullanır. Sadece bir hücre, kendi organelleri ve dışarıdan aldığı enerji vesilesiyle kendi varlığını devam ettirebilir.
Bir başka deyişle canlılık, cansızdan canlılığa doğru giden hayali aşamalarla var olamaz. CANLILIK, ASLA VE ASLA CANSIZLIKTAN VAR OLAMAZ. BU KESİN OLARAK İMKANSIZDIR. BUNU SÖYLEYEN İSE, BİLİMDİR, BİLİMSEL, KESİN, SONUÇLANMIŞ DENEYLERDİR. Darwinistler, “cansızlıktan canlılığın oluştuğunu ispatlayan bilimsel deliller var” dediklerinde doğru söylememektedirler. Moleküler düzeyde her türlü bilimsel çalışma cansızlıktan canlılığın var olamayacağını, 20. yüzyılda ispat etmiş, 21. yüzyılın gelişen bilimi ile de teyid etmiştir. Bir canlının oluşması için bir proteinin varlığı dahi yeterli değildir. Darwinistlerin canlılığı açıklayabilmeleri için BİR HÜCRENİN oluşumunu açıklamaları gerekir. Fakat henüz TEK BİR PROTEİNİN KENDİ KENDİNE OLUŞUMUNU DAHİ AÇIKLAYAMAMAKTADIRLAR. Hücrenin içindeki küçücük bir protein bile, Darwinizm’i çürütüp bitirmiştir.