Kaplumbağaların zırhının üst kısmına karapaks, alt kısmına ise plastron adı verilir. Allah kaplumbağaların kabuk kısmını iskelet sisteminin bir parçası olarak yaratmıştır. Sadece baş, ayak ve kuyruk kısımları bu organların dışarı çıkabilmesi için açıktır. Bunun dışında kalan bütün kısımlar alt, üst ve yanlardan birbirine sıkıca kenetlenmiş kemik plakalarla kaplanmıştır. Kemik plakaların üstü, epidermis kökenli keratin plakalar ile örtülüdür. Bu kemik zırh iskeletin bir parçası olduğundan kaplumbağa bu çelik zırhın dışında asla yaşayamaz. Kabuk iskelet tabaka halinde alttan yukarıya doğru büyür.
Tüm kaplumbağa türleri, akciğer solunumu ile nefes alır. Bu canlıların akciğerlerini Allah sırta doğru ve kabuğa yapışmış olarak yaratmıştır. Akciğerleri koruma altına alan kaburgalar da bu çelik zırhın üst bölümünün altındadır. Ancak suda yaşayan kaplumbağalarda ise “kloak solunumu” (Bazı canlılarda sindirim, boşaltım ve üreme atıkları tek bir noktadan atılır. Buna kloak solunumu denir) görülür.
Deri ile bütün olan bu kabuk, tıpkı insan derisinin kendini yenilemesi sırasında ölü derinin zamanla dökülmesi gibi, tabaka halinde atılır ve yenilenir. Söz konusu ağır zırh, bu canlının karada hızlı yürümesini zorlaştırır. Ancak Allah’ın bu canlıda yarattığı kabuğun çok büyük hikmetleri vardır.
Kuşkusuz Allah doğadaki herşeyi sonsuz ilim ve kudretle yaratmıştır. Kaplumbağalar da Yüce Allah’ın bu ilim ve kudretinin eseridir. Tüm canlıları, insanları, hayvanları, böcekleri, bitkileri, canlı cansız tüm varlıkları yaratan Allah’tır. O, üstün kudret, şefkat, merhamet, akıl, ilim ve hikmet sahibidir. Kuran’da bu gerçek şöyle bildirilir:
Şu halde hamd göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve alemlerin Rabbi Allah’ındır. Göklerde ve yerde büyüklük O’nundur. O, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Casiye Suresi, 36-37)