Kadını kendilerince değersiz gören ve onlara çeşitli biçimlerde şiddet uygulayan toplumlara tarih boyunca şahit olunmuştur. Kuran’da kadınları çiçeğe benzeten, dünyanın en güzel süsü olarak gösteren, koruyan ve değer veren pek çok ayet olmasına rağmen, kadınlara yönelik şiddet, hepimizin bildiği gibi, İslam ülkelerinde de oldukça yaygın.. İslam ülkelerinde kadına yönelik cinayetlerin en dehşet verici olanı ise recm cezası... Bu Kuran ve İslam dışı uygulamanın son örneği geçtiğimiz günlerde Pakistan’da yaşandı. 25 yaşındaki Farzana İkbal adındaki genç bir kadın, ailesinin istediği kişi yerine, sevdiği kişiyle evlenmeyi tercih ettiği için, bu uygulamanın kurbanı oldu. Ailesi tarafından kaçırıldığı iddiası ile mahkemeye verilen genç kadın, kaçırılmadığını aksine sevdiği kişiyle evlendiğini bildirmek için gittiği mahkeme binasının önünde aralarında babası, iki erkek kardeşi ve eskiden zorla nişanlandırıldığı kuzeni de olmak üzere 20 kişilik bir erkek grubu tarafından tuğlalı saldırıya uğradı ve karnındaki üç aylık bebeği ile birlikte başına aldığı darbeler sonucu hayatını kaybetti.
Pakistan’da her yıl yüzlerce kadını kurban eden ve Kuran’da olduğu iddia edilen, recm adı verilen bu cezalandırma şekline, aslında pek çok İslam ülkesinde rastlamak mümkün. Dünya, namus cinayeti olarak, güya haklı sebep oluşturulmaya çalışılan, recm cezasının dehşet verici uygulamasına “Soraya’yı Taşlamak” adlı filmle şahit oldu. İslam diye gösterilmeye çalışılan bu vahşi uygulamanın beyaz perdedeki görüntüleri İslam karşıtı çevrelerin kullandıkları bir sembol haline geldi. Bu filmi izleyen insanlar “din buysa, ben dindar değilim” diye düşünmeye başladılar ve Allah’ın İslam dininde bildirdiği şefkat ve merhamet anlayışını bilmediklerinden İslam dininden uzaklaştılar. Oysa nefretin, saldırıların, intihar eylemlerinin, öfkenin, Musevi ve Hristiyan karşıtlığının İslam ahlakı ile bir alakası olmadığı gibi, öfkeli, pejmurde, kültürsüz ve kalitesiz insanların, kadını kendilerince aşağılayıp sözde ikinci sınıf vatandaş olarak göstermesi, onları kendi vahşi yöntemleri ile cezalandırmalarının da gerçek İslam ile hiçbir ilgisi yoktur. Bu cezalandırma şeklinin kaynağı gerçek İslam’ın anlatıldığı Kuran değil, bağnaz zihniyettir. Aynı bağnaz zihniyete sahip kişiler, Kuran’da recm cezasını emreden bir hüküm olmadığını bildikleri için, dünyanın en şefkatli, merhametli ve sevgi dolu insanı olan Peygamber Efendimiz (sav)’in bu dehşet verici cezayı uygulattığını, bu nedenle sünnet olduğunu iddia ederler. Oysa dünyanın nuru olan Peygamber Efendimiz (sav) daima hata yapan mümin kardeşlerine tevbe etmelerini öğütlemiş ve Yüce Allah’ın Kuran’da bildirdiği hükümler dışında bir uygulama yapmamıştır.
Peygamberimiz (s.a.v.) zamanında bir kadının kendisi için recm istediği ve Peygamber Efendimizin (s.a.v.) bu isteği yerine getirdiği yolundaki rivayetler ise bağnaz zihniyetin hastalıklı düşünceleridir. Tam aksine, bu cezalandırma biçimi Peygamber Efendimiz(s.a.v) zamanında Mekke, Mısır ve Suriye müşriklerinin atalarından öğrenerek uyguladıkları pagan inancının dehşet verici öldürme metodudur. Müşrikler bir kadının erkekle aynı odada bulunması, hatta bir erkeğe bakması gibi masumane sebeplerde bile, kıskançlık hisleriyle hareket etmiş, onlara zina iddiasında bulunarak feci şekilde öldürülmelerine zemin hazırlamışlardır. Şeytani ruh haline bürünerek adeta deliye dönen müşrikler keserek, biçerek, asarak, taşlayarak öldürdüklerinde ancak rahatlatlayabilecekleri bir yol bulmuşlardır. Şeytani nefretlerinin en üst sınırı ise küçük boyutlu taşlarla işkence ederek uzun sürede öldürmeyi hedef almalarıdır. “Sabah başladık akşama kadar taşladık ölmedi. Baktık ölecek gibi değil, orada devenin çene kemiği vardı. Vura vura vura vura öldürdüm” şeklindeki ifadeler bu kişilerin içlerindeki kin ve öfke ateşinin söndürülmesinin ne derece güç olduğunu gösterir. Elbette bu uygulamaları yapan, bu ifadeleri söyleyen insanlar Allah korkusu olmayan kişilerdir ve asla gerçek Müslüman değildir. Söz konusu ifadeler ve uygulamalar Müslümanları vahşi ve vahşet içerisinde gösteren bağnaz zihniyetin hastalıklı yapısıdır. Recm cezası ile cezalandırılan kişinin bu yöntemle günahlarından arındığını iddia eden bu hastalık zihniyetli kişiler, gerçekte kendilerinin Allah katında zalimane yöntemlerle cinayet işleyen birer katil olduklarını unutmamalıdırlar. Allah’ın bu konudaki emri çok açıktır. Allah ayette insan öldürmenin cezasının ağır olacağını bildirmiştir:
Kim bir mü´mini kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse cezası, içinde ebedi kalmak üzere cehennemdir Allah ona gazaplanmış, onu lanetlemiş ve ona büyük bir azab hazırlamıştır (Nisa Suresi,93)
İslam toplumlarına tarih boyunca en çok zararı bağnaz zihniyete sahip insanlar vermiştir. Ancak şu bir gerçektir ki, kadını kendince insan ile eş tutmayan zihniyetteki birini aşağılayıp kınamak hiçbir çözüm sağlamaz. Bu kişinin doğru eğitime, İslam’ı Kuran’dan öğrenmeye ihtiyacı vardır.
Müslüman toplumlarını değersizleştiren sahte inançları ortadan kaldırmak için kaliteli, modern görünümlü, sevgiyi, şefkati ve barışı ayakta tutan, bağnaz zihniyete karşı fikri mücadele yürüten ve Kuran hükümlerini anlatan, hakkı ve doğruyu savunan samimi Müslümanlara gereksinim vardır. Açıktır ki çözüm gerçek Kuran ahlakının yaygınlaştırılmasıdır. Kuran ahlakının yaşandığı bir toplumda diğer bütün toplumsal sorunlarda olduğu gibi kadınların zor durumda kalmaları, horlanmaları, sıkıntı çekmeleri, vahşice yöntemlerle katledilmeleri gibi sorunlar söz konusu olmaz.
Adnan Oktar'ın Daily Mail'de yayınlanan makalesi:
http://www.dailymailnews.com/2014/07/4/columns-articles/1.php