Üstün güç sahibi Rabbimiz Allah her insanın kaderinde birçok hikmetler takdir etmiştir. Bunları fark edebildiğimiz ölçüde doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü ayırt edebiliriz. Bu önemli nimet ise her insana vicdanı aracılığı ile en doğru olanı ilham eden Allah`ın, samimi kullarına nasip ettiği bir anlayıştan ileri gelmektedir. Allah Kuran'da Kendisi'nden korkup sakınan kullarına "doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan)" vereceğini bildirmektedir. (Enfal Suresi, 29) Allah korkusu insanın vicdanını güçlendiren, şuurunu açan, ferasetini keskinleştiren içli bir korkudur. Bu nedenle samimi Allah korkusuna sahip olan kişiler, Allah`ın izin verdiği ölçüde yaşadıkları olaylardaki hikmetleri kavrayabilir, kavrayamadıkları noktalarda ise Yüce Allah`a olan tevekküllerinden dolayı tüm yaşadıklarının kendileri için hayırlı olduğunu bilmenin huzurunu yaşarlar. Sonsuz kudret sahibi Allah`a tevekkül etmek ve Allah'ın kaderde her şeyi hayırla yarattığı gerçeğine teslim olmak da kaderin bu sırrına vakıf olmak için Allah`ın izniyle önemli bir vesiledir.
Hz. Musa`nın Tur Dağı`nda Bir Ateş Görmesi
Hz. Musa Medyen`den ayrılıp ailesiyle yolda giderken, yakınından geçtiği Tur Dağı tarafında bir ateş görmüştür. Hz. Musa`nın bu ateşi gidip getirebileceğini, bu şekilde ısınabileceklerini ya da orada bulunan kişilerden bir haber alabileceğini düşündüğü Kuran`da şöyle bildirilmiştir:
"Böylelikle Musa, süreyi tamamlayıp ailesiyle birlikte yola koyulunca, Tur tarafında bir ateş gördü. Ailesine: "Siz durun, gerçekten bir ateş gördüm; umarım ondan ya bir haber, ya da ısınmanız için bir kor parçası getiririm." dedi." (Kasas Suresi, 29)
Bu olay, bizlere Hz. Musa'nın örnek tavrını göstermektedir. Hz. Musa, etrafındaki olayları dikkatli bir biçimde izleyen, karşılaştığı olaylardan sonuç çıkarabilen bir insandır. Bunun sebebi ise, olayları Allah'ın belli bir kadere göre ve hikmetle yarattığını bilmesidir. Bunun için olaylara ve gördüğü nesnelere hikmet gözüyle bakmıştır. Dağda bir ateş görüp bu gördüğü olayı değerlendirmesi ve ateşin yanına gitmesi dikkatli mümin tavrının bir örneğidir. Nitekim ateşin yanına vardığında Yüce Allah Hz. Musa ile konuşarak ilk vahyi indirmiş ve ona hayatı süresince başından geçenleri bildirerek bir kader üzerine oraya geldiğini açıklamıştır. Bu olay Kuran`da şöyle haber verilmiştir:
"Hani kız kardeşin gezinip; "Onu(n bakımını) üstlenecek birini size haber vereyim mi?" demekteydi. Böylece, seni annene geri çevirmiş olduk ki, gözü aydın olsun ve hüzne kapılmasın. Sen bir insan öldürmüştün de, Biz seni tasadan kurtarmış ve seni 'esaslı bir denemeden geçirip-denemiştik.' Medyen halkı arasında da yıllarca kalmıştın, sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa." (Taha Suresi, 40)
Hz. Adem`in Oğulları
Kuran`da haber verildiği üzere Hz. Adem`in oğulları (İslami kaynaklara göre) Kabil ve Habil, Allah`a kurban sunmuşlar ancak birininki kabul edilmiş diğerininki kabul edilmemişti. Bunun üzerine kurbanı Allah tarafından kabul edilmeyen Kabil, kardeşi Habil`in ölümüne sebep olmuştur. Daha sonra toprağı eşeleyen bir karga görmüş bu olaydan kardeşinin cesedini toprağa gömmesi gerektiği sonucunu çıkarmıştır. Bu kıssa Maide Suresi`nde şöyle bildirilmektedir:
"Onlara Adem'in iki oğlunun gerçek olan haberini oku: Onlar (Allah'a) yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı. Onlardan birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen) Demişti ki: "Seni mutlaka öldüreceğim." (Öbürü de:) "Allah, ancak korkup-sakınanlardan kabul eder. Eğer beni öldürmek için elini bana uzatacak olursan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Çünkü ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım... " (Maide Suresi, 27-28)
"Sonunda nefsi ona kardeşini öldürmeyi (tahrik edip zevkli göstererek) kolaylaştırdı; böylece onu öldürdü, bu yüzden hüsrana uğrayanlardan oldu. Derken, Allah, ona, yeri eşeleyerek kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini gösteren bir karga gönderdi. "Bana yazıklar olsun" dedi. "Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim?" Artık o, pişman olmuştu." (Maide Suresi, 30-31)
Nefsine yenik düşen Kabil, kardeşini öldürmüş ancak pişman olmuştur. Pişman olması onun gafletten uyanıp şuurunun açılmasına vesile olmuştur. Bununla birlikte Allah`ın bir işaret olarak gönderdiği toprağı eşeleyen kargayı fark ederek cesedi gömmesi gerektiğini öğrenmiştir. Bu örnekte de olduğu gibi Yüce Allah her insana yaşamı boyunca, hikmetli işaretler vesilesiyle yol göstermektedir.
Kaderi Hikmet Gözüyle İzlemek Neler Kazandırır?
Allah`ın kaderde her şeyi hayır, hikmet ve inceliklerle yarattığını her an akılda tutmak, Allah`ın gücünü, hakimiyetini ve rahmetini düşünmek için bir vesile olacaktır. Bu şuur açıklığı ile müminler "Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakının ve (sizi) O'na (yaklaştıracak) vesile arayın..." (Maide Suresi, 35) ayetinde bildirildiği gibi Yüce Allah`a yaklaşmak için vesile arayan, nimetlerine şükreden, günahlarından dolayı bağışlanma dileyen ve şeytanın oyunlarına karşı uyanık davranan bir ruh hali içinde olurlar. Bu da onların Allah'ın izniyle dünya hayatındaki imtihanları süresince hem Rabbimiz`in rızasını kazanabilmek için tüm vesileleri değerlendirmelerini, hem de karşılaştıkları olayların hayır ve hikmetlere vesile olduğunu daha iyi kavramalarını sağlar. Müminlerin tüm olaylar karşısında sahip olmaları gereken bu tevekkül, Kuran'da şöyle bildirilmiştir:
"De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve müminler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." (Tevbe Suresi, 51)