İsrail’in ardından yeni hedef Ermenistan
ucgen

İsrail’in ardından yeni hedef Ermenistan

35666

Bir süredir komşularla yaşanan sorunlar nedeniyle dostlarından ayrı kalmak zorunda olan Türk milletini son gelişmeler sevindirdi. Uzun zamandır düzelmesini arzu ettiğimiz İsrail-Türkiye ve Türkiye-Rusya ilişkileri, yoğun çabalarımız, taleplerimiz, teşviklerimiz neticesinde güzel sonuçlarını verdi. Başbakan Binali Yıldırım’ın geçtiğimiz hafta “Mısır ve Suriye ile de normalleşme adımlarını atacağız” açıklaması da aynı şekilde umut verici. Beklenen ve özlenen bir dönemin işareti.

Peki ya Ermeni kardeşlerimiz? Bütün bu atılımların akabinde, kendi kardeşimiz, vatandaşımız olan Ermeniler için bir girişim olmayacak mı?

Elbette olacaktır. Bu iki halk için kaderde mutlaka birliktelik vardır.

Dünyanın şaşırtıcı bir çılgınlık ve akıl tutulması yaşadığı I. Dünya Savaşı, Osmanlı’yı yıkmış, ülkelerin sınırlarını değiştirmiş, sadece katliamların değil kirli propagandaların yaşandığı bir yüzsüzlük arenası haline gelmişti. Afrika’dan Ortadoğu’ya, Anadolu’dan Balkanlar’a kadar geniş bir coğrafyada savaşmak zorunda kalan Osmanlı, kendi topraklarında kendi vatandaşları, kardeşleri olan Ermenilerle de korkunç bir savaşın içine girdi. Osmanlı topraklarında gerçekleşen Ermeni-Türk savaşı, iki tarafın da çok büyük hatalarının olduğu, tarihin en büyük kara lekelerinden biridir. İki taraf da, bir kısım karanlık kesimlerin materyalist ve ırkçı tahrikleriyle provoke edilerek, yanlış bir zihniyetin peşinden sürüklenmiştir. Korkunç savaş, iki kardeş toplumunu karşı karşıya getirmiş; her iki taraf da korkunç kayıplar vermiştir.

O savaşta ölenlerin hepsi Osmanlıdır. Aynı devletin vatandaşı olan Ermeniler ve Türkler birbirine düşürülmüştür. Yıllar sonra o döneme ait toplu mezarlar açılmış ve Türkler ve Ermenilerin cenazeleri aynı mezarlardan çıkmıştır. Korkunçtur, ürkütücüdür, acıdır; çünkü bu karanlık odakların kendi çıkarları üzerine hareket ettiği kirli bir savaştır. Savaş, ne zaman deşilip irdelense, karşımıza hep onun korkunçluğunu yansıtan ürkütücü manzaralar çıkar. Bu yüzden devletler, geçmişin çetelesini tutmaktan, savaşların hesabını sormaktan çekinirler. Yoksa şu an ne NATO var olur; ne İngiltere ve Almanya’yı bir araya getiren Avrupa Birliği kurulur; ne Japonlar Amerika’da, ne Cezayirliler Fransa’da, ne de Museviler Almanya’da yaşayabilirlerdi.

Ermeni meselesi, I. Dünya Savaşı sırasında İngilizlerin, Osmanlı’ya karşı en büyük propaganda malzemesi olmuştur. İngiliz Dışişleri Bakanlığı’nın, 1914 yılında, Londra'da Buckingham Gate'deki Wellington House binasında "Savaş Propaganda Ofisi"ni kurması, savaşın propagandaya dayanarak şekil alacağının ilk işaretidir. Bu ofis, bu tarihten itibaren Wellington House olarak bilinmiştir.

Wellington House’un propagandalarının ana hedefi, Almanya ve Osmanlı aleyhine provokatif yayınlar yapmaktı. Dönemin İngiliz derin devleti, Türklere sıcak bakan ABD’yi kendi safında savaşa çekebilmek için Osmanlı’yı kötüleme politikası başlatmıştı.

Wellington House tarafından İngiliz tarihçi Arnold J. Toynbee olmak üzere bazı tanınmış yazar ve politikacılara birçok kitap, makale ve broşür yazdırıldı. Bunlardan en ünlüsü Mavi Kitap adıyla bilinir. Bu kitapta Türkler aleyhine verilen bilgiler öylesine yanlış ve öfke doludur ki, bilgiler sonradan bilimsel delillerle çürütülmüş olmasına rağmen kitaptan çıkarılmamıştır. Savaş sonrasında Toynbee, muhabir sıfatıyla Türkiye’ye gelip olayları yerinde incelemiş ve olayların kendisine bildirildiği gibi olmadığını ve Türklerin de çok büyük kayıplar verdiğini gördüğünde şaşkınlığını gizleyememiştir. Mavi Kitap’ın propaganda amaçlı yazılmış bir iftira kitabı olduğunu kabul etmiş ve bu defa Türk halkı hakkında olumlu görüş belirten kitaplar yazmıştır. Fakat yine de Mavi Kitap, günümüzde geçerliliğini kaybetmemiştir.

İngiliz hükümeti, sonraki yıllarda Wellington House tarafından yapılan propagandanın iftiralara dayalı olduğunu belirterek Almanya’ya özür belirtmiş; fakat bu özür, hükümet bazında yapılan başvurulara rağmen, Türkiye’ye yöneltilmemiştir.

Söz konusu Mavi Kitap’ta yöneltilen iftiralarda çokça adı geçen Ermeni Taşnak Partisi’nin bir sonraki lideri ve Ermenistan’ın ilk Başbakanı Hovhannes Kajaznuni, 1923 yılında Taşnak Partisi kongresinde yaptığı konuşmada, bazı Ermenilerin, o dönemde Ruslardan etkilenerek ayaklandığını, her iki tarafın da kayıplar verdiğini, Taşnakların Ermenistan’da bir diktatörlük kurduğunu ve Ermeni terörünün Batı kamuoyunu kazanmaya yönelik başlatıldığını söylemiştir. Bütün bunların karşısında Türkiye’nin bir savunma güdüsüyle hareket ettiğini belirtmiştir. Ona göre, Taşnak yönetimi dışında hiçbir suçlu aranmamalıdır.[1]

Sadece Türkler aleyhine yapılan propaganda değil, aslında Ermeni-Türk çatışması da İngiliz derin devletinin bir provokasyonudur. İki taraf da bu provokasyona kanmış, çok büyük bir hata yapmış ve kardeşler birbirleriyle savaşmıştır. Bu çok acı bir tablodur. Acımasız, dehşet verici bir savaş gerçekleşmiştir; ama bu, bir soykırım değildir.

Ermeniler, Osmanlı’nın daima en kıymetli değerlerinden biri olmuştur. Türk tarihinde siyasette, sanatta, bilimde hep ön planda olmuşlardır. Osmanlı paşalarının bir kısmı Ermeni’dir. Ali Paşa'nın başbakanlığı dönemlerinde Bayındırlık Bakanı Ermeni’dir. Ohannes Gümüşyan da Osmanlı’da Bayındırlık Bakanlığı yapan başka bir Ermeni’dir. Ticaret, Orman ve Maden Bakanlığı yapan Ermeniler bulunmaktadır. 1876 Osmanlı Parlamentosu’nda toplam 46 gayr-i Müslim milletvekili bulunmaktadır; bunlardan 9'u Ermeni’dir. 2. Meşrutiyet'in ilanından sonra kurulan mecliste 11, 1914'teki Mecliste 12 Ermeni milletvekili bulunmaktadır. Söz konusu Ermeni milletvekillerinden 4'ü Hınçak, 2'si Taşnak Partisi'ne mensuptur. 1908 Meclisi'nde 13 Rum, 5 de Musevi milletvekili bulunmaktadır.[2] Ermeniler, Osmanlı tarihi boyunca “Millet-i Sadıka” sıfatıyla tanınmışlardır. Dolayısıyla 1915 olayları, İngiliz derin devletinin provokasyonlarına kanmış iki kardeş milletin düştüğü büyük bir hatadan başka bir şey değildir.

Türk hükümeti, uzun süredir, 1915 olaylarının bir soykırım değil, karşılıklı bir çatışma olduğunu belgelemeye çalışmıştır. Türk hükümetinin, o döneme ait resmi belgeleri inceleme talebi, Batıda ikamet eden çeşitli lobiler tarafından geri çevrilmiştir. I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı’yı parçalamak adına ortaya atılan iddialar, bugün de, gerek Türkiye’nin AB adaylığı gibi siyasal sebepler, gerekse derin ve mafyavari planlar adına ayakta tutulmaktadır. Bu tuzağa ne Türkiye, ne Ermenistan ne de Türkiye’nin dostları asla düşmemelidir.

İki ülkenin arasını açmak adına kurgulanan bu oyun, ancak ve ancak Türkiye’nin girişimleriyle bozulabilir. Yaşanan acılar hemen telafi edilmelidir. Acilen ve ısrarla, Ermenilerin kardeşlerimiz, vatandaşlarımız olduğunu daha çok vurgulayan konuşmalar yapılmalı, vaktiyle Türk topraklarını terk eden Ermeniler koşulsuz Türkiye’ye geri kabul edilmelidirler. 95 yıl aradan sonra Akdamar kilisesinin açılması gibi girişimler artırılmalı, Ermeniler için daha fazla ibadet yeri açılmalıdır. Hükümet düzeyinde karşılıklı görüşmeler gerçekleştirilmeli, sadece barıştan söz edilmeli, Ermenistan-Türkiye sınırı ivedilikle açılmalı, vize ve pasaport kaldırılmalıdır.

Ermeni kardeşlerimiz Türkiye’nin daima süsü, güzelliği ve rengi olmuştur. Yeniden bu güzel ve kaliteli insanlarla birlikte yaşamak arzumuzdur. Onların varlığı, Türkiye’yi daha da güzelleştirecektir.

Türkiye için, komşuları ve dostları konusunda ön şart mutlaka sevgi olmalıdır. Şartların siyasete veya çıkara bağımlı olduğu ilişkiler, küçük pürüzlerden çabuk etkilenir, siyasete çabuk alet olurlar. Bunu önlemek için, İsrail ile bağımızın sevgi ve dostluk üzerine güçlendirilmesi, Ermenistan ile ortak tarihimizin getirdiği kardeşlik duygusunun yeşertilmesi şarttır. Unutulmamalıdır ki sevgi, derin güçlerin sinsi planlarından çok daha güçlü ve etkilidir. Türk hükümeti ve Türk halkına bu konuda büyük sorumluluk düşmektedir. Yeni dönemde, ülkemizden ayrılmak zorunda kalan Ermeni ve Musevi vatandaşlarımızı yeniden kazanmak dileğiyle.

 

[1] Onur Öymen, Bir Propaganda Silahı Olarak Basın, Remzi Kitabevi, 2014, s. 141-142 - http://www.hurriyet.com.tr/dunu-ve-bugunu-ile-1915-olaylari-6-38479357
[2] Onur Öymen, Bir Propaganda Silahı Olarak Basın, Remzi Kitabevi, 2014, s. 132

Adnan Oktar'ın The Jerusalem Post'da yayınlanan makalesi:

http://www.jpost.com/Opinion/After-Israel-the-new-goal-is-Armenia-464865

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo