Yemen’de Koalisyon güçlerinin 26 Mart'ta başlattığı "Kararlılık Fırtınası" adlı hava harekâtı 21 Nisan’da sona ermiş ve Yemen halkı için artık "Umuda Dönüş" operasyonunun başladığı belirtilmişti. Ardından da ateşkes ilan edilmişti. Savaşın tansiyonu düşmüş olmasına karşın Koalisyon güçlerinin bombardımanı aralıklarla sürüyor. Öte yandan tarafları uzlaştırma çabaları da devam ediyor.
Suudi Arabistan’ı ve koalisyondaki ortaklarını Husilere karşı operasyon yapmaya teşvik eden ABD şimdi de Husilerle barış sağlamak için görüşmeler yapıyor. Yemen’de Hadi hükümetinin sözcülerinden Recih Bedi, ABD’nin Husilerle Umman’da görüştüğünü öne sürdü. Bedi, Reuters’a yaptığı açıklamada ABD’nin Şii Husilerle Umman’da görüştüğünü öne sürdü. Bedi, “Amerikalıların isteği üzerine, özel bir Amerikan uçağıyla Muskat’a götürülen Husilerle toplantılar yapıldığı bilgisini aldık. Biz bu görüşmelerde herhangi bir şekilde yer almıyoruz” dedi.[i]
Bu iddianın ardından ABD Dışişleri Bakanlığı Stratejik İletişim Başdanışmanı Marie Harf, Yakın Doğu İlişkilerinden sorumlu diplomat Anne Patterson'ın Umman'da Husilerden bir grupla da görüştüğünü doğruladı.[ii]
Husiler üst düzey yetkilisi Deyfullah Şami, hareketin iç savaşın sona erdirilmesini amaçlayan ve BM'nin arabuluculuğunda 14 Haziran’da Cenevre'de düzenlenecek barış görüşmelerine ön koşulsuz katılacaklarına dair bir açıklama yaptı.
Bu gelişmeyi Yemen’i da dâhil ederek, Libya’dan Afganistan’da kadar coğrafyada son yıllarda yaşananları dikkate alıp değerlendirdiğimizde çok çarpıcı bir gerçekle karşılaşırız.
Arap-İslam dünyasını etkisi altına alan güçler, bu coğrafyada bir yandan büyük yıkımlara yol açarken diğer yandan barışı tesis edici, düzen kurucu rolünü üstlenebilmektedirler. Arap-İslam âlemi o kadar aciz duruma düşmüştür ki, birbirlerini öldürmeleri sayesinde ekonomik – siyasi güç ve çıkar elde eden ülkelerden barış umar hale gelmişlerdir. Bu büyük çelişki Arap – İslam alemine silah satarak ya da petrollerini kullanarak güç kazananların sağladıkları barışın yeni çatışmalar doğuracağı kalıcı çözümler oluşturamayacağının açık göstergesi.
Çatışmaları durdurmanın yegâne yolu İslam âleminin kendi arasında kalıcı bir uzlaşmaya vararak bir birlik oluşturmasıdır. Unutmamak gerekir ki, Allah Müslümanlara birlik olmaları gerektiğini Kuran'da bir emir olarak şöyle bildirmiştir : “İnkâr edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.” (Enfal Suresi, 73)
Peki, ama bu birlik nasıl olacak?
Pek çok kişi İslam âlemindeki karmaşaya ve çatışmalara baktığında bu topraklarda bir uzlaşma sağlamanın, bir birlik oluşturmanın imkânsız olduğunu sanmaktadır. Oysa dünya ülkeleri nasıl petrol için, hatta futbol için birlik oluyorlarsa Müslümanlar da Allah emrettiği için kardeş olduklarını hatırlayıp birlik olabilirler.
Örneğin Avrupa Birliği nasıl ekonomik, siyasi, askeri, kültürel ve sosyal her alanda geniş işbirliği içine girdiyse aynı şekilde İslam Birliği de dünyaca kabul edilmiş olan şartlarda bir araya gelebilir. Hatta burada aralarında gönül birliği kurmuş, birbirlerini ayette belirtildiği gibi kardeşler olarak gören Müslümanların kuracağı birlik ekonomik çıkarlara dayanan Avrupa Birliği’nden çok daha güçlü olacaktır. Bu yönüyle İslam Birliği dünyada herkesin özlemini çektiği muazzam bir barış birliği örneği olacaktır.
İslam Birliği’ne katılacak tüm İslam ülkelerinin sahip olduğu coğrafya ortak alanında devletlerin bağımsızlığına, egemen eşitliğine ve egemenliğin özündeki haklara saygı duyulması taahhüt edilmelidir. Yani birlikte bir ülkenin hegemonyası olamayacak, bazı ülkeler bazı ülkelere ekonomik veya siyasi çıkar elde etmek için hükmetmeyecek. Böylelikle birliğe üye ülkeler kendi devlet yapılarını koruyacak, kararlaştırılmış işbirliği hususlarında ise dışarıya karşı ortak ve tek bir millet gibi davranacaklardır.
Üye ülkelerin sınırlarının dokunulmazlığı, iç işlerinde her ülkenin bağımsız olması, esas alınacaktır. Uyuşmazlıkların silahlı yollardan çözümünü esas alan uluslararası politikalar yerine barışçıl yollarla çözülmesi esas alınacaktır. Güç kullanma ve tehdide başvurma yerine sevgi politikalarıyla sorunların halledilmesi bu birliği daha da güçlendirecektir.
Bunun mümkün olabilmesi için birlik genelinde ve üye ülkelerin her birinde düşünce, vicdan, din ve inanç özgürlükleri de dâhil olmak üzere insan hakları ve temel özgürlüklere saygı gösterilmesi teminat altına alınmalıdır. Bu sayede birliğin dünya çapında sayılıp dikkate alınmasında sağlanmış olacaktır.
Sürekli bir aya gelip istişarede bulunarak ortak kalkınma programları üretebilen böylesine bir birliğin oluşturulabilmesi için İslam ülkeleri arasında gönül birliğinin kurulmasına yönelik politikalar izlenmelidir. Bunun için Yemen’de dâhil olmak üzere tüm medya kuruluşlarında, eğitim kurumlarında Müslümanların düşman değil, kardeş olduğuna dair programlar geliştirilmelidir. Ülkelerin liderleri bu programlara uygun demeçler vererek birliğin kurulmasını sağlayacak ortama katkı vermelidirler.
Bunlar yapıldığı takdirde sanatla inşa edilmiş İslam şehirlerinde, kalitenin en üst seviyeye ulaştığı ortamlarda, Müslümanların barış ve huzurla yaşadıkları bir İslam coğrafyası tesis etmek mümkün olacaktır.
[i] http://www.aljazeera.com.tr/haber/abd-husilerle-gorustu
[ii] http://www.radikal.com.tr/dunya/abd_yemen_yonetimindeki_husilerle_gorusuldugunu_itiraf_etti-1371624
Adnan Oktar'ın National Yemen & Gulf Today'de yayınlanan makalesi:
http://gulftoday.ae/portal/d13ea1cb-c4bc-44f9-82da-7dec178ca6ce.aspx