Bir yaşını dolduran bir bebek, doğduğu güne oranla yaklaşık olarak iki kat daha ağır, %50 daha uzundur. Bir yıl içinde büyük bir hızla kilo almış, boyu uzamış ve vücudu orantılı bir şekilde büyümüştür. Yaklaşık 3 kg. ağırlığında, 50 cm. boyunda yeni doğan bir bebek, yirmi - yirmi beş sene içinde yaklaşık 80 kg. ağırlığında 1.80 cm. uzunluğunda yetişkin bir insana dönüşür. Peki tüm bunların olmasını sağlayan nedir?
Bu sorunun cevabı, hipofiz bezinden salgılanan mucize bir molekülde, büyüme hormonunda saklıdır. Küçük bir bebeğin yetişkin bir insan olması için gereken büyüme işlemi iki farklı şekilde gerçekleşir. Bazı hücreler hacimlerini artırırlar. Bazı hücreler de bölünerek çoğalırlar. İşte bu iki işlemi de sağlayan ve yöneten büyüme hormonudur.
Büyüme hormonu, beyindeki hipofiz bezinden salgılanır ve bütün vücut hücrelerine etki eder. Her hücre hipofiz bezinden kendisine gelen mesajın anlamını bilir. Eğer genişlemesi gerekiyorsa genişler. Bölünerek çoğalması gerekiyorsa çoğalır. Örneğin yeni doğmuş bir bebeğin kalbi yetişkin halinin yaklaşık olarak 16'da biri kadardır. Buna karşın toplam hücre sayısı yetişkin kalbindekilerle aynıdır. Büyüme hormonu gelişme döneminde kalp hücrelerine teker teker etki eder. Her hücre, büyüme hormonunun kendisine emrettiği kadar gelişme gösterir. Böylece kalp de büyüyerek yetişkin bir insanın bedenine kan pompalayabilecek bir boyuta gelir. Sinir hücrelerinin çoğalması da bebek henüz anne karnındayken, 6. ayın sonunda biter. Bu aşamadan doğuma ve doğumdan yetişkinliğe kadar olan devrede sinir hücrelerinin sayıları sabit kalır. Vücut büyüdükçe, büyüme hormonu sinir hücrelerine de hacimsel olarak büyümelerini emreder. Böylece sinir sistemi büyüme çağının bitimiyle beraber son halini alır.
Vücutta bulunan diğer hücreler -örneğin kas ve kemik hücreleri- gelişme dönemi boyunca bölünerek çoğalırlar. Bu hücrelere ne kadar bölünmeleri gerektiğini bildiren yine büyüme hormonudur.
Hipofiz bezi nasıl olur da hücrelerin bölünmesi veya büyümesi için gerekli olan formülü bilir? Bu, son derece mucizevi bir olaydır. Çünkü nohut büyüklüğünde bir et parçası, vücutta bulunan bütün hücrelere hükmetmekte ve bu hücrelerin hangisinin hacim olarak genişlemesi gerektiğini, hangisinin bölünerek çoğalması gerektiğini bilmektedir. Her hücre onun emrini uygular. Her hücreye gönderdiği hormon aynıdır ama onlara farklı şifreler yükler. Genişlemesi gereken bir hücre hiçbir zaman bölünmez. Bölünmesi gereken bir hücre de hiçbir zaman genişlemez. Peki bu et parçasına bu görevi kim vermiştir? Tüm hücrelere hitap etmesi gerektiğini kim öğretmiştir? Vücudun diğer hücrelerine hipofiz bezinin emrinden çıkmamaları gerektiğini kim haber vermiştir? Binlerce yıldır, tüm canlılarda bu sistem nasıl kusursuz ve hatasız olarak işler?
Elbette tüm bunları yaratan ve kusursuzca düzenleyen Allah`tır. Vücudun küçücük bir parçasını oluşturan hücreler, trilyonlarca hücrenin bir düzen içinde bölünmesini ve büyümesini sağlamaktadır. Oysa bu hücrelerin insan bedenini dışarıdan görmelerine, bedenin ne kadar büyümesi gerektiğini bilmelerine imkan yoktur. Bu şuursuz hücreler, vücudun karanlıkları içinde, ne yaptıklarını dahi bilmeden büyüme hormonu üretmekte ve üretimi durdurmaları gerektiği zaman da durmaktadırlar. Allah öyle kusursuz bir sistem yaratmıştır ki, tüm bunların her aşaması kontrol altındadır. Bu gerçek, içerdiği tüm detaylarla birlikte, insan vücudunun her noktasının yaratılışındaki kudret ve ihtişamı bir kez daha ispatlar. Allah Yücedir, büyüktür ve her molekül, her hücre O`ndan ilham alır.
Peki onlar, Allah`ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O`na teslim olmuştur ve O`na döndürülmektedirler. (Al-i İmran Suresi, 83)