Ölümü düşünmek ve bu gerçeğin şuuruna varmak insanı her an ihlaslı ve vicdanlı davranmaya yönelten önemli bir tefekkür konusudur. Allah (cc)'ın ve ahiretin varlığına samimi imanla kanaat getiren insan, yaşam gibi ölümün de Yüce Allah (cc)'ın kontrolünde olduğunu bilir. Hiçbir insan ecelini ne erteleyebilir ne de öne alabilir. Ölüm Allah (cc)'ın takdir ettiği anda ve Allah (cc)'ın takdir ettiği şekilde gerçekleşir.
"Her ümmet için bir ecel vardır. Onların ecelleri gelince, ne bir saat ertelenebilirler ne de öne alınabilirler (tam zamanında çökerler.)" (Araf Suresi, 34) ayetiyle bildirilen bu gerçeğin farkında olan insan, ölüm ile ne zaman karşılaşacağını bilmemenin verdiği açık bir şuur ile hareket eder. "Her nerede olursanız, ölüm sizi bulur; yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş şatolarda olsanız bile…" (Nisa Suresi, 78) ayetiyle hatırlatıldığı gibi, Allah (cc) diledikten sonra ölüm mutlaka gerçekleşir. Bunun ne kişinin yaşı ile, ne sağlıklı olması ne de tedbirli davranmış olması ile ilgisi yoktur. Allah (cc) diledikten sonra ani bir kaza, beklenmedik bir hastalık, hatta kimi zaman insanları hayrete düşüren umulmadık bir sebep dahi insanı ölüme sürükleyebilir.
İşte tüm bu yönleriyle ölümü düşünebilen bir insan, her an her yerde ölümle karşılaşabileceğini, yaşamının her an son bulma ihtimali olduğunu bilir. Bu da onu hayatının her anında samimi davranmaya, aklını, vicdanını ve imkanlarını son noktasına kadar kullanmaya yöneltir. Bir an sonra kendisini Rabbimiz'in huzuruna varmış, hesap verirken bulabileceğini, her an cennet ya da ceheneme sevk edilme ihtimaliyle karşı karşıya kalabileceğini bilmenin verdiği açık şuur ile hareket eder. Dünya hayatını, ahirete gidip cenneti ve cehennemi görüp geri dönmüşcesine, tüm bunların gerçekliğinden ve yakınlığından kesin olarak emin olmuş bir iman ve yakin ile geçirir. Her anını, amel defterinin ortaya konduğu, cennete mi yoksa ceheneme mi sevk edileceğinin kararını beklediği anı yaşıyormuş gibi derin bir Allah (cc) korkusu ile yaşar.
Bu bilinç güçlü bir vicdan, keskin bir kavrayış gücü, üstün bir akıl ve kesintisiz bir güzel ahlak ile kendini gösterir. Bu şuurdaki bir insan ölümün an meselesi olduğunu bildiği için, hayırdan yana hiçbir işi ertelemez, hiçbir konuda üşengeçlik ya da tembellik yapmaz, şevksiz davranmaz. Gevşeklik göstermenin, ağırdan almanın, daha güzeli, daha iyisi ve daha mükemmeli varken biraz daha azını tercih etmenin ahirette pişmanlığa sebep olabileceğinin şuurundadır. Allah (cc)'a olan yakınlığında, güzel ahlakta, fedakarlıkta, çalışkanlıkta, ibadetinde, duasında, şevkinde, canlılığında hep ihlaslı bir tavır sergiler.
İşte bu derin imanı ve üstün ahlakı insana kazandıran; dünya hayatını ölümü düşünerek yaşıyor olmasıdır. Allah (cc)'ın izniyle ölümü düşünmek insanı dünya hayatındaki her türlü tavır ve ahlak bozukluğundan arındıracak önemli bir vesiledir.