Küçücük gözle görülemeyen bir hücre, tam dokuz ay boyunca bir annenin rahminde muhteşem bir yaratılışla, aklı olan, ruhu olan bir insana dönüşüyor. Bu müthiş yaratılışın her aşamasını izleyen anne ve baba büyük bir heyecanla bebeklerini kucaklarına alacakları günü bekliyorlar. Bebek damarlarından, kalbine, ellerinden beynine, kaslarına ve trilyonlarca hücresine kadar Allah tarafından çok büyük bir sanatla meydana getiriliyor. Ve doğum ile birlikte anne ve baba hayatlarının sonuna kadar koruyup kollayacakları, gözleri gibi bakacakları evlatlarına kavuşuyor, onu sevgiyle kucaklarına alıyorlar. Allah ayetinde bu süreci şu şekilde tarif etmektedir:
Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, Biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alak'tan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz)... (Hac Suresi, 5)
Anne ve babanın o bebeği kucaklarına aldıklarında ilk yapmaları gereken şey, o bebeği Allah’a adamak ve onu imanla, Allah sevgisiyle, Allah korkusuyla yetiştirmektir. Çünkü o çocuk bu dünyada yalnızca 60-70 yıl kalacak ve ölümüyle birlikte sonsuz hayatına gözlerini açacaktır. Bu yüzden o çocuğun Allah’a imanla, Kuran’la, Kuran ahlakıyla yetiştirilmesi, böylelikle Rabbini tanıması, kalbinin imanla dolması, kalbinin Allah sevgisiyle çarpması çok önemlidir. Her aile sürekli iman hakikatlerini anlatarak, Allah’ın tüm kainatı özenle yarattığını göstererek, tüm kulların Allah’a karşı sorumlu olduğunu öğreterek çocuğunu yetiştirmelidir. Çocuk böylelikle kendisini yaratan Rabbini bilecek ve her zaman yanında olacak olan gerçek dostunu çok iyi tanıyacaktır.
Çocuklarını yetiştirirken anne ve babanın yapması gereken daima Kuran’ı rehber almaktır. Kuran evde sürekli okunmalı, böylece ayetlerin hatırlanıp hayata geçirilmesi sağlanmalıdır. Yanında sürekli Kuran okunduğunda çocuğun ruhu yatışır, sakinleşir, dinginleşir. Kuran ahlakı yavaş yavaş karakterine işlemeye başlar. Bu noktada anne ve baba çocuklarına kaderi, tevekkülü, bağışlamayı, sabretmeyi, affetmeyi, kendi hakkından vazgeçmeyi, tevazuyu, merhameti, şefkati, paylaşmayı, fedakarlığı çok iyi öğretmelidir. Böylece ruhu daha küçük yaşta eğitilecek ve hayatı boyunca karşılaştığı çeşit çeşit imtihan karşısında çok güçlü olacaktır. İhlası, samimiyeti ve imanı sayesinde Rabbinin daima yanında olup onu gördüğünü ve denediğini bilecektir.
Kuşkusuz çocuk eğitimi tüm hayata yayılan bir süreçtir ve anne - baba ihlasla, yılmadan, emek emek, çocuğunu imanlı yetiştirmek için ciddi çaba göstermelidir. Aile her konuda çocuğa örnek olmalı, her olayda, her imtihanda, sıkıntıda, darlıkta, zorlukta, hastalıkta ve bollukta daima Allah’ın ve Kuran’ın tarafında olmalıdır. Dünya hayatında başına gelen olayları hayırla ve güzellikle karşılayan aile kuşkusuz çocuğa çok güzel örnek olacaktır.
Bir çocuğun daha çok küçük yaşta derin bir Allah sevgisiyle yetiştirildiğini düşünün. Hiç yalnız olmadığını, en güçlü dosta sahip olduğunu bildiğini düşünün. Kaderin, imtihanın ve dünyanın geçiciliğinin şuurunda olduğunu düşünün. Allah sevgisiyle ve korkusuyla hareket ettiğini, sürekli Kuran ahlakına uygun tavırlar gösterdiğini gözününüzün önüne getirin. Bu çocuğun ne kadar güçlü bir akla, ne kadar güçlü bir şahsiyete ve nasıl derin bir imana sahip olacağı açık değil mi? Bir anne ve baba çocuğuna bundan daha büyük bir güzellik verebilir mi?
Çocuk öyle güçlü bir samimiyetle ve ihlasla yetiştirilmeli ki, kendisini yaratan gerçek dostuna koşarak, şevkle büyük bir sevgiyle ibadetlerini yerine getirmeli. Çocuğa ibadetler bir görev mantığıyla değil, Rabbe duyulan derin sevginin, şükrün bir göstergesi olarak anlatılmalı. İbadetlerin yanında her yaptığını Allah için yapmak, Allah için yaşamak, şirkten özenle kaçınmak, israf etmemek, sürekli şükretmek çocuğa öğretilmeli. Çocuğun kalbi o kadar Kuran ile dolu olmalı ki çocuk her baktığı yerde Rabbini görmeli, önüne gelen her nimette O’na şükretmeli, yeryüzünde ve gökyüzünde Rabbinin delillerini görüp şükürle secdeye varmalı.
Anne ve baba çocuklarını yetiştirirken tabii ki onu en iyi okullarda okutacaklar, en iyi eğitimi almasını sağlayacaklar, iyi bir meslek sahibi olmasını sağlayacaklar. Ama bütün bunları yaparken asıl amaç dünyayı değil çocuğun ahiretini kazanmak olmalıdır. Çocuk da bu dünyaya çok iyi bir üniversiteye, birkaç yabancı dil bilmeye, iyi bir kariyer yapmaya değil, Allah’a kul olmaya geldiğini bilmelidir. Bütün bunlar, kariyer, para, dünyada edinilen mallar ve mülkler, kuşkusuz yalnızca dünya hayatında değerlidir. Ama çocuk imanlı olmazsa, Allah için yaşamazsa, ölümden sonraki sonsuz hayatına hazırlanmazsa ahirette bunların hiçbir anlamı olmaz. Bu yüzden aile çocuğuna mutlaka ahiret hayatına yönelmeyi öğretmeli, hepimizin gerçek yurdu olan o sonsuz hayata kavuşacağımız gerçeğini ruhuna yerleştirmelidir. Çocuk için önemli olan dünya hayatı değil, daima Rabbinin rızasını ve cennetini kazanmak olmalıdır.
Size verilen herşey, yalnızca dünya hayatının metaı ve süsüdür. Allah Katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. Yine de, akıllanmayacak mısınız? (Kasas Suresi, 60)
Bir çocuk samimiyetle, Allah sevgisiyle, Allah korkusuyla yetiştirildiğinde tüm hayatı boyunca Allah’a güzel bir kul olmak için çabalayacaktır. Kuran ahlakıyla ruhunu güzelleştirip, eğitip, mutmain bir nefse kavuşacaktır. Allah için bağışlayacak, Allah için sabredecek, Allah için infak edecektir. Karşılaştığı her imtihanı derin imanıyla kolaylıkla geçecek, ahireti istediği için dünya hayatında yaşadığı zorluklar onu etkilemeyecektir. Hayatının her günü kaderini yaşadığının bilincinde olup bunun konforunu hissedecektir. Her şeyden önemlisi sürekli salih amellerde bulunduğu için Allah’ın razı olduğu bir kul olmayı umarak cennete girmeyi büyük bir şevkle bekleyecektir. Kuşkusuz böyle ihlasla yetiştirilen bir insan cennete gittiğinde annesinden ve babasından sonsuza kadar razı olur. Çünkü onlar kendisini imanla ve Allah sevgisiyle tanıştırarak kendisine en büyük hediyeyi vermişlerdir. Sonuza kadar cennette birlikte olmak, Allah’a sürekli şükrederek, sevinç içinde karşılıklı tahtlarda oturmak, cennet bahçelerinde ağırlanmak kuşkusuz hem anne ve babanın, hem de evlatlarının en büyük ödülü olacaktır...
Adnan Oktar'ın Aalia Dergisi & Diplomacy Pakistan'da yayınlanan makalesi:
http://aaila.org/issue/september-october-2014/article/instilling-faith-in-our-children
http://www.diplomacypakistan.com/articles/faith-in-children/