Evet, hiç bitmeyen, hiç tükenmeyen ve kalbimizde sürekli yeşeren bir duyguyla yaşıyoruz biz: Umut… İnsan yemekle, oksijenle, kanla yaşamıyor aslında. Kalbinde taşıdığı imanla, Allah sevgisiyle ve birbirinden güzel umutlarıyla yaşıyor. Diğer şekilde yaşam, yaşam değil çünkü. İçi boş bir kütük gibi bomboş bir ruhla, umutsuz, sevgisiz, imansız, bomboş bir kalple, Allah’tan bir haber bir şekilde yaşamak yaşamak değil…
Oysa müminler için öyle mi... Biz hep kalbimizde her gün yenilenen, her gün yeşeren taptaze umutlarla yaşıyoruz.
Allah’a daha iyi bir kul olma umudunu taşıyoruz…
Allah’ın günahlarımızı bağışlayacağı umudunu taşıyoruz…
Her gün bir öncekinden daha iyi olma gayretiyle Allah’a daha da yakınlaşma umudu taşıyoruz…
Bunların hepsinin yanında bir gün Allah’ın razı olduğu kullarından biri olup cennete girme umudunu taşıyoruz.
Tabii ki dünya hayatında insan imtihan oluyor, hastalanıyor, kimi zaman darlıkla, yoklukla, türlü zorluklarla imtihan oluyor. Dünya tüm yaratılmışlar için cennete ve cehennem geçiş yeri. Bitmeyen bir imtihan dünyası burası. Biri bitiyor, kısa bir süre sonra diğeri başlıyor. Ve Müslüman bu göz açıp kapayıncaya kadar geçen sürede başına gelen imtihanlara tevekkül ederek, sabrederek daima Allah’tan yana güzel tavır gösteriyor. Ve asla, her ne durumda olursa olsun, Rabbimizden ümit kesmiyoruz…
… ve Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umut kesmez." (Yusuf Suresi, 87)
Dedi ki: "Sapıklar dışında Rabbinin rahmetinden kim umut keser?" (Hicr Suresi, 56)
İnkâr edenleri iman edenlerden ayıran en önemli özelliklerden biri de bu: Onlar başlarına gelen en ufak bir olayda hemen yese kapılıp umutlarını kaybediyorlar, Allah’ın rahmetinden ümit kesiyorlar. Bu kısacık dünya hayatında Allah’ın bizleri kimi zaman bollukla ve zenginlikle, kimi zaman da darlıkla, hastalıkla, zorluklarla denediğini unutuyorlar. Bulundukları koşullarda yine çok fazla nimet içinde olmalarına rağmen şükretmiyor ve isyan ediyorlar. Böylelikle kalplerinde sürekli yeşeren bir umut olmadan, kendilerini perişan ederek, üzülerek, isyan ederek yaşamaya mahkûm oluyorlar.
Andolsun, Biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırıp sonra bunu kendisinden çekip-alsak, kuşkusuz o, (artık) umudunu kesmiş bir nankördür. (Hud Suresi, 9)
Allah'ın ayetlerini ve O'na kavuşmayı 'yok sayıp inkar edenler'; işte onlar, Benim rahmetimden umut kesmişlerdir; ve işte onlar, acı azap onlarındır. (Ankebut Suresi, 23)
Biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, onunla sevinirler; kendi ellerinin takdim ettiği dolayısıyla onlara bir kötülük isabet ettiğinde, hemen umutsuzluğa kapılırlar. (Rum Suresi, 36)
İnsana bir nimet verdiğimizde sırt çevirir ve yan çizer; ona bir şer dokunduğu zaman da umutsuzluğa kapılır. (İsra Suresi, 83)
İnsan, hayır istemekten bıkkınlık duymaz; fakat ona bir şer dokundu mu, artık o, ye'se düşen bir umutsuzdur. (Fussilet Suresi, 49)
Müminin içinde taşıdığı en güzel umut kuşkusuz Allah’ın razı olduğu bir kul olmak, bir gün Rabbine kavuşacağı, O’nun zatının sözlü selamını alacağı o muhteşem güne kavuşmak, bir gün gelip de cennet kapılarında selamla karşılanacak olmak… Mümin böyle güzel umutlarla yaşıyor işte. Her geçen gün Rabbini daha da artan bir aşkla ve şevkle seviyor, her geçen gün O’na daha yakın bir dost olmak için çabalıyor. Ve biliyor ki Allah onu asla terk etmez, biliyor ki onu asla unutmaz, biliyor ki onu asla yalnız bırakmaz. Müminde Rabbinden asla umut kesmez, müminde asla Rabbini bırakmaz.
İnkâr edenler ise dünyada Rablerinden ümitlerini kestikleri gibi ahiretten de ümit keserler, ölümden sonra gerçek yaşamın başlayacağını, hem de bu yaşamın sonsuza kadar süreceğini unuturlar. Bir insan için kuşkusuz ümidini kaybetmiş olarak dünyada yaşamak çok zordur. Ama asıl zor olan sonsuza kadar umudunu yitirmiş bir şekilde cehennemde yaşamaktır. Dünyada Rabbinden umut kesen kalp orada her gün cehennemden çıkmayı dileyecek, bunu şiddetle isteyecek, her gün çıkmak için umutlanacak ama bunu Rabbimizin dilemesi dışında asla başaramayacaktır…
Ey iman edenler, Allah'ın kendilerine karşı gazablandığı bir kavmi veli (dost ve müttefik) edinmeyin; ki onlar, kafirlerin mezar halkından umut kesmeleri gibi ahiretten umut kesmişlerdir. (Mümtehine Suresi, 13)
Onlardan (azap) hafifletilmeyecek ve orda onlar umutlarını kaybetmiş kimselerdir. (Zuhruf Suresi, 75)