Hürriyet gazetesinin 6 Şubat 2005 tarihli Pazar ekinde "Bilime göre rastlantılar hayatın ta kendisi" başlıklı bir yazı yayınlandı. Hürriyet bu yazıda, rastlantıların hayatta yeniliklere, kimi zaman bilimsel buluşlara kimi zaman kariyerle ilgili kararlara kimi zaman da beklenmedik türden kazalara yol açmasından örnekler veriyor, okurlarına rastlantısal karşılaşmaları daha fazla ciddiye almanın iyi olacağını salık veriyordu.
Hürriyet gazetesinin 6 Şubat 2005 tarihli Pazar ekinde "Bilime göre rastlantılar hayatın ta kendisi" başlıklı bir yazı yayınlandı. Hürriyet bu yazıda, rastlantıların hayatta yeniliklere, kimi zaman bilimsel buluşlara kimi zaman kariyerle ilgili kararlara kimi zaman da beklenmedik türden kazalara yol açmasından örnekler veriyor, okurlarına rastlantısal karşılaşmaları daha fazla ciddiye almanın iyi olacağını salık veriyordu.
Kuşkusuz önceden tahmin edilmeyen karşılaşmaları akılcı bir şekilde değerlendirmek, önemsiz gelişmeler olarak gözardı etmemek gelişim açısından faydalı bir tavırdır. Ancak Hürriyet gazetesinin bu yazıda vermeye çalıştığı mesaj bununla sınırlı kalmamaktadır ve bu yazının bundan sonraki kısmında çürütülecek olan iddia da bu mesajla birlikte gizliden gizliye telkin edilmeye çalışılan evrimci görüştür.
Hürriyet gazetesi, rastlantıların "tahmin edilir olmama" ve "bilinçsiz olma" özelliklerini birbirine karıştırarak yanıltıcı evrim propagandasına girişmektedir. Bu propagandanın aşağıda verilen örnekleri incelendiğinde konu daha iyi anlaşılabilecektir.
On yıldır görmediğiniz bir lise arkadaşınızla yabancı bir ülkede karşılaştığınızda bunun önceden tahmin edilmeyen bir karşılaşma olduğu açıktır. Veya Hürriyet gazetesinde Alexander Fleming"in örnek verilen bilimsel buluşu da aynı şekilde önceden tahmin edilmeyen bir buluştur. (Fleming, bakterileri etkisiz kılacak bir madde için araştırmalar yaptığı sırada, bakterilerin bulunduğu kaplardan birinde oluşan küflerin oradaki bakteri türünü yok ettiğini fark etmiştir.)
Yine Hürriyet gazetesinin bir başka örneğine göre, bir insanın bir dostunun telkiniyle hayatında kritik bir karar vermesi, örneğin kariyer tercihi yapması da önceden tahmin edilmeyen bir rastlantıdır.
Paragraflara gizlenmiş olan felsefi telkin
Hürriyet gazetesi, herkesçe kabul edilebilir bu örnekleri verdikten sonra felsefi açıdan tamamen farklı boyutta bir konuya -okurlara sezdirmeden- geçmektedir. Bu örneklerden yola çıkan Hürriyet, rastlantıların yaşamın başlangıcındaki sözde rolü ile ilgili evrimci telkinleri sıralamaktadır. Şimdi aşağıdaki telkine bakalım ve bunun yukarıda aktarılan örneklerle farklılığını inceleyerek Hürriyet"in evrim propagandasını gözler önüne serelim.
Hürriyet yazısının devamında rastlantılarla ilgili olarak şu ifadelere yer verilmektedir:
...rastlantılar her gelişmenin itici gücü ve sonucudur. Yalnızca onlar sayesinde dünyaya yenilikler geliyor. Oysa sadece tahmin edilebilir olayların yaşandığı yerde hiçbir şey değişmez. Bir toplumun gelişimi kadar yaratıcılık da aynı kuralları takip eder. Yaratıcılık, daha önce birbirleriyle ilişkisi olmayan elementlerin birleştirilmesi ve denenmesine dayanır.
Evrim kuramına göre de canlılar dünyası böyle bir deneme oyunu ve yanılgıyla ortaya çıktı.
Hürriyet yazısındaki "rastlantılar her gelişmenin itici gücü ve sonucudur" ifadesi son derece dikkat çekicidir. Bu kısa cümlede çok büyük bir felsefi telkin gizlidir. Hürriyet gazetesi rastlantıların itici güç (sebep) ve sonuç olduğunu iddia etmektedir ki bu, yaşamın rastlantılarla ortaya çıkmış olduğu iddiasını içermektedir. Nitekim Hürriyet, "Evrim kuramına göre de canlılar dünyası böyle bir deneme oyunu ve yanılgıyla ortaya çıktı" ifadesiyle bu yazıdaki asıl amacının "günlük yaşamınızda önceden tahmin edilmeyen karşılaşmaları hafife almayın" mesajıyla sınırlı olmadığını göstermektedir. Yaşamı bir tür deneme yanılma oyunu ürünü sayan Hürriyet, canlılardaki tasarımın bilinçli olarak yaratılmadığını, sözde kör tesadüflerle rastlantısal olarak ortaya çıktığını iddia etmektedir.
Bilinç faktörü içeren rastlantıları çarpıtmak
İşte bu noktada sözü edilen rastlantı sadece "önceden tahmin edilmeyen karşılaşmalar" değil, "bilinçten yoksun, tamamen kör" rastlantıdır. Hürriyet gazetesinin yazımızın başında aktardığımız örneklerinin "önceden tahmin edilmeyen" özelliğiyle öne çıkan rastlantılar olduğunu belirtmiştik. Şimdi bu örneklere kısaca dönelim ve bunları bir de bilinç faktörü açısından inceleyelim. Bu inceleme gösterecektir ki, Hürriyet gazetesi bilinç faktörü içeren rastlantıları, bilinçsiz rastlantılara dair iddiası yönünde göz boyayıcı örnekler olarak kullanmaktadır.
Örneğin, Fleming önceden tahmin etmediği bir şekilde bakterilerin küfler tarafından imha edildiğini bulmuştur. Ancak bu buluşun bilinçsiz bir buluş olduğunu söylemek mümkün değildir. Çünkü Hürriyet yazısında da belirtildiği gibi Fleming bunun için on yıldır araştırma yapmaktadır. Yani penisilini keşfi, bir amaç doğrultusunda başlatılan planlı bir sürecin parçasıdır. Laboratuvar ortamında Fleming"in bakterileri o kapta biriktirmesi, bu önceden tahmin edilmeyen buluşun "bilinçli" bir unsurudur.
Aynı şekilde, bir arkadaşının kariyer tercihinde etkili olan birisi de ona verdiği tavsiyede muhakeme yeteneğini yani aklını kullanmakla, kişinin kariyeriyle ilgili önceden tahmin etmediği bu seçimine bilinçli bir faktör katmış olmaktadır.
Örneğin bir futbol maçında, hiç beklenmedik şekillerde goller gerçekleşebilir. Ancak bu rastlantılarda bilinçli bir unsur vardır çünkü nihayet ortada topu üç direğin ortasından geçirmek için mücadele eden 22 bilinçli insan vardır. Hürriyet"in örnekleri de bu şekildedir. Evet, insan yaşamındaki rastlantılar önceden tahmin edilmeyen şekillerde gerçekleşir ancak Hürriyet, bilinç faktörü içeren örnekler vermektedir.
Ne zaman ki Hürriyet bu örneklerden yaşamın kör tesadüflerin ürünü olduğu iddiasına geçmektedir, işte o noktada aldatmaca başlamış olmaktadır. Çünkü insanların bilinç altına "bakın insan yaşamında bu rastlantılar bu gibi yenilikler meydana getiriyor. İşte yaşam ve evrim de böyle rastlantılarla ortaya çıkmış yeniliklerdir" şeklinde tamamen gerçek dışı üstelik hiç de dürüstçe olmayan bir telkinde bulunmaktadır.
Gizliden gizliye ateizm propagandası
Bu noktada, Hürriyet"in, buraya kadar ismi belirtilmemiş bakış açısının adını da koymak gerekir. Hürriyet, yaşamla ilgili olarak rastlantıların hem sebep hem de sonuç olduğu bir modeli savunmaktadır. Bunun adı ateizmdir. Rastlantıların hem sebep hem de sonuç olarak anlatımı, gizliden gizliye ateizm propagandasının başta gelen bir özelliğidir. Nitekim Fransız Bilimler Akademisi eski başkanı Pierre Paul Grasse"ın, "...tesadüf kavramı, ateizm görüntüsü altında kendisine gizlice tapınılan bir tür ilah haline gelmiştir" sözleri bu gizli ilahlaştırmaya işaret etmektedir. 1
Yaşam, rastlantılarla ortaya çıkması kesinlikle imkansız olan bir olgudur. Nitekim yaşamın kompleksliğini kısaca ele alıp bu kompleksliğin rastlantısal olarak ortaya çıkma ihtimaline dair hesaplamalara göz attığımızda, Hürriyet"in göz boyayıcı kelime oyunlarıyla yaptığı "deneme yanılmayla ortaya çıkan yaşamın temelinde rastlantı var" telkini darmadağın olacaktır.
Darwinist zoolog Richard Dawkins, yaşamın henüz tek bir hücre seviyesinde ortaya koyduğu kompleksliği şöyle bir örnekle anlatmaktadır:
"Fizik kitapları karmaşık olabilir, ama... bir fizik kitabında açıklanan obje ve olgular, yazarının bedenindeki tek bir hücredekinden daha basittir. Bu hücrelerin çoğu birbirinden farklıdır, hassas bir mimari ile, mühendislikle ilgili bir kitap yazma yeteneğine sahip bir makineyi [yazarın bedenini] meydana getirirler. Ve bu yazar, trilyonlarca hücreye sahiptir... Her bir hücre çekirdeği... Encyclopedia Britannica ansiklopedisini oluşturan otuz ciltten daha çok miktarda ve dijital olarak kodlanmış bilgi içeriğine sahiptir. Ve bu bilgi saklama kapasitesi her bir hücre için geçerlidir, tüm hücrelerin toplamı için değil." 2
Dawkins"in sözünü ettiği bu yüklü genetik bilginin, Hürriyet"in iddia ettiği gibi tesadüflerle ortaya çıkma ihtimali kesinlikle bulunmamaktadır.
Yaşamın kompleks yapısının rastlantılarla ortaya çıkma ihtimali üzerinde kapsamlı olarak çalışmış bir araştırmacı, ünlü astronom ve matematikçi Sir Fred Hoyle"dur. Hoyle yaşamın rastlantısal şekilde başlamasının kesinlikle imkansız olduğu sonucuna varmış, bu imkansızlığı aşağıdaki iki çarpıcı örnekle açıklamıştır:
|
Bütün evreni kaplayan bir hurda yığını olduğunu varsayın. Ve bu hurda yığınının içinde Boeing 747"ye ait parçalar ve elektrik devreleri karışık ve birbirinden bağımsız olarak bulunsun. Bu hurda yığınına bir kasırga isabet etsin. Bu kasırganın ardından tüm parçaları biraraya gelmiş uçuşa hazır bir Boeing 747 çıkabilir mi? 5
"Rubik kübünü uzaktan tanıyan bir kimse bile kübün yüzlerini rastgele oynatan bir görme özürlünün çözüm elde edemeyeceğini kabul edecektir. Şimdi sırası bozulmuş Rubik küplü 1050 görmeyen insan bulunduğunu ve hepsinin aynı anda çözülmüş şekle ulaşmaları olasılığını hayal etmeye çalışın. Artık hayatın bağlı olduğu birçok polimerden [kompleks kimyasal bileşiklerden] sadece bir tanesinin rastgele yer değiştirmesi fırsatına sahipsiniz. Sadece bio-polimerlerin değil aynı zamanda programlanmış bir hücrenin çalışması da ilkel organik çorbada rastgele oluşamazdı". 6
Görüldüğü gibi, değil tek bir hücrenin, hücreyi oluşturan çok sayıda kompleks proteinden tek bir tanesinin dahi rastlantılarla ortaya çıkma ihtimali bulunmamaktadır.
- Tek bir proteinin oluşması için DNA gerekir
- Protein olmadan DNA oluşamaz
- DNA olmadan protein oluşamaz
- Protein olmadan protein oluşamaz
- Tek bir proteinin oluşması için 60 ayrı protein gerekir
- Bu proteinlerin bir tanesi bile eksik olsa protein var olamaz
- Ribozom olmadan protein oluşmaz
- RNA olmadan da protein oluşmaz
- ATP olmadan protein oluşmaz
- ATP’yi üretecek mitokondri olmadan da protein oluşmaz.
- Hücre çekirdeği olmadan protein oluşmaz
- Sitoplazma olmadan da protein oluşmaz
- Hücredeki organellerden bir tanesi eksik olsa protein oluşamaz
- Hücredeki bütün organellerin var olması ve çalışması için de proteinler gereklidir
- Bu organeller olmadan da hiçbir şekilde protein olmaz.
Bu sistem, bir arada çalışmak zorunda olan iç içe bir sistemdir. Biri olmadan diğeri olamaz. Tek bir parçası var olsa bile, sistemin diğer parçaları olmadan bu parça hiçbir işe yaramaz.
Kısacası,
BİR PROTEİNİN VAR OLMASI İÇİN HÜCRENİN TAMAMI GEREKİR.Hücre, bugün incelediğimiz ve çok az bir kısmını anlayabildiğimiz mükemmel kompleks yapısı ile var olmadığı sürece, TEK BİR TANE BİLE PROTEİN MEYDANA GELEMEZ.
Sonuç:
Hürriyet gazetesinin yaşamın deneme-yanılma ürünü bir rastlantı olduğu yönündeki iddiası bilim dışı bir iddiadır. Moleküler biyoloji ve genetik bilimleri, canlıların DNA"sında yüklü miktarda genetik bilgi bulunduğunu üstelik bu genetik bilgiyi tercüme eden bir kod ve mekanizmanın varlığını ortaya çıkarmıştır. Bir insan hücresinde ansiklopedik miktarda bilgi saklıdır. Yukarıdaki matematiksel hesaplamaların sonuçlarının da ortaya koyduğu gibi böyle bir bilginin rastlantısal olarak ortaya çıkma ihtimali kesinlikle bulunmamaktadır.
Yaşamın kökeniyle ilgili doğru açıklama rastlantı değil, bilinçli tasarımdır. İster Mors alfabesi, ister Arap alfabesi veya isterse DNA alfabesi olsun bir kod her zaman için bir aklın varlığına işarettir. Hürriyet gazetesini sabah eline alan bir okur, gazetenin ön sayfasının mürekkebin kağıt üzerine kazayla dökülüp rastlantısal olarak o yazıları ve resimleri ortaya çıkardığını asla düşünmez. Hürriyet gazetesinden çok daha yüklü miktarda bilgi barındıran DNA"nın da rastlantısal olarak ortaya çıkma ihtimali bulunmamaktadır. Hürriyet gazetesine felsefi olarak sürdürdüğü bu yanılgıyı terk etmesi ve yaşamın kökeninin bilinçli tasarım yani yaratılış olduğunu kabul etmesi çağrısında bulunuyoruz.
1. Pierre Paul Grassé, Evolution of Living Organisms, Academic Press, New York, 1977, s.107
2. Richard Dawkins., "The Blind Watchmaker," [1986], Penguin: London UK, 1991, reprint, ss17-18
3. Hubert Yockey, Calculating Evolution, Vol. 3 No. l, p. 28 ( Cosmic Pursuit , 2003)
4. Emil Borel, "Elements of the Theory of Probability", Prentice Hall, Eaglewood Cliffs, New Jersey, 1965
5. Fred Hoyle, The Intelligent Universe, Dorling Kindersley Limited, 1983, s. 19
6. Sir Fred Hoyle, "The Big Bang in Astronomy", New Scientist, vol. 92 (19 Kasım 1981), s. 526-527