"Hurda DNA" kavramı 5-6 yıl öncesine dek, bilim adamlarının fonksiyonlarını bilmedikleri büyük DNA yığınlarına verdikleri isimdi. Gen olarak tanımlayamadıkları bu çok uzun dizilimlere o an için "junk DNA" (hurda, çöp, boş DNA) diyorlardı. DNA'nın kendilerince işe yaramaz olan bu dev kısımlarını evrime delil olarak öne sürdüler. Bu iddiaya göre "Hurda DNA", evrim süresince biriken ancak artık kullanılmayan DNA kısımlarıydı.
Bu iddia hiçbir bilimsel bulguya dayanmıyordu; yalnızca temelsiz bir spekülasyondan ibaretti. Bu yanlışı literatüre kolayca yerleştirebilmelerinin sebebi ise, o günlerde DNA hakkında çok az şey bilinmesi ve "Hurda DNA" denen DNA kısımlarının işlevinin henüz keşfedilmemiş olmasıydı.
Oysa İnsan Genomu Projesi ve diğer genetik çalışmalarla birlikte, genlerin protein üretimi sırasında birbirleriyle devamlı bir etkileşim içinde oldukları ortaya çıktı. (bkz. Genom Projesi) Bu üretim sırasında, bir genin diğer DNA bölümlerinden bağımsız olarak çalışmadığı anlaşıldı. Bugün varılan nokta göstermektedir ki, bir genin çalışması sırasında, özellikle protein kodlamaya başlama aşamasında, genleri oluşturmayan DNA bölümlerinin o geni düzenlemesi söz konusudur. İşte bu yüzden, genetiğe ilgi duyan veya araştırmaları yakından takip eden hiçbir bilim adamı, artık "hurda DNA" kavramına itibar etmemektedir.
Aslında DNA'nın bu kısımlarının devamlı faaliyet halinde olduğu, evrimcilerin hoşuna gitmese de, uzun süreden beri ifade edilen bir gerçekti. Science dergisinde 1994 yılında yayınlanan "Saçma DNA kendi dilinde mi konuşuyor?" başlıklı haberde 220, Harvard Tıp Fakültesi'ndeki moleküler biyologlar ve Boston Üniversitesi'nden fizikçiler bu konuya açıklık kazandırmışlardı. Çeşitli canlılardan alınan, 50.000 baz çifti içeren 37 DNA dizilimi üzerinde yaptıkları araştırmaların sonucu, insan DNA'sında %90 yer tutmakta olan sözde "boş DNA"nın aslında özel bir dilde yazıldığını haber veriyordu.
Cleveland Üniversitesi'nden evrimci bilim adamı Evan Eichler ise bu konuyla ilgili şöyle bir itirafta bulunmuştur:
Hurda DNA deyimi bizim bilgisizliğimizin yansımasından başka birşey değil.221
Gerçekte "Hurda DNA" kavramı, evrimcilerin 20. yüzyılın başında ortaya attıkları "körelmiş organlar" iddiasının son örneğidir. (bkz. Körelmiş organlar tezi) O dönemde de işlevi henüz keşfedilememiş pek çok organ (örneğin appendiks, kuyruk sokumu vs.) evrimciler tarafından "işe yaramaz, körelmiş organlar" diye öne sürülmüş ve evrim lehinde bir delil gibi gösterilmiştir. Oysa sonraki tıbbi araştırmalar, "işe yaramaz" sanılan organların önemli işlevlerini ortaya çıkarmış, örneğin appendiksin (halk arasında apandisit olarak bilinen organ) vücudun savunma sisteminin bir parçası, kuyruk sokumunun da önemli kasların tutunma noktası olduğunu göstermiştir. Evrimci yazar Scadding'in ifadesiyle "biyoloji bilgisi arttıkça, körelmiş organlar listesi de giderek küçülmüş" ve sonunda yok olmuştur.222
Bugün aynı durum "körelmiş DNA" gibi gösterilmek istenen DNA parçaları için söz konusudur. Ama "biyoloji bilgisi arttıkça" bu iddia da çürümektedir.
220 "Does nonsense DNA speak it's own dialect?", Science News, Vol. 164, December 24, 1994
221 Service, R.F., Vogel, G, Science, February 16, 2001
222 S. R. Scadding, "Do 'Vestigial Organs' Provide Evidence for Evolution?", Evolutionary Theory, vol 5, May 1981, s.173