Hücrelerdeki otomatik turnikeler
ucgen

Hücrelerdeki otomatik turnikeler

52279

Hücre zarı üzerindeki kapılar giriş yapacak maddenin boyutuna göre nasıl şekillenir?

Hücre zarının hücrenin ihtiyaçlarını tespit ederek maddeleri bu ihtiyaçlara göre içeri alması ve bunu yaparken çok seçici davranması neden hayati önem taşır?

Aklı ve şuuru olmayan mikroskobik boyutlardaki hücre zarı, herhangi bir yırtılma veya delinme söz konusu olduğunda kendi kendini nasıl tamir eder?

Hücre zarının ilk görevi hücrenin organellerini sararak bir arada tutmasıdır. Ancak bundan çok daha kompleks bir iş daha yapar; bu organellerdeki işlemlerin ve hücrenin yaşamının devam edebilmesi için gerekli maddeleri dış ortamdan temin eder. Hücrenin dışındaki ortamda sayısız kimyasal madde vardır. O, bunların içinden hücrenin ihtiyaç duyduklarını tanır ve yalnızca onları içeri alır. Son derece ekonomiktir; hücrenin ihtiyaç duyduğu miktardan fazlasını kesinlikle içeri almaz. Bu kadarla da kalmaz; bir yandan da hücrenin içindeki zararlı artıkları anında tesbit eder ve hiç zaman kaybetmeden dışarı atar. Hücre zarının bu önemli işlevi yerine getirebilmesi için bazen bir pompa bazen de bir kapı gibi çalışan mekanizmalara sahip olması gerekir. Bunlar hücrenin ihtiyacı olan maddeleri tanıyıp, seçip, büyük enerji harcayarak bu maddeleri hücre içine sokarlar. Bu tek cümleyle söylenip geçilebilecek bir özellik değildir, çünkü bu işlem sırasında birçok mucize daha gerçekleşir. Bu transferlerdeki birçok olayın sırrı halen çözülememiştir.

Hücrenin yaşamını devam ettirmesi için zarlardan geçmesi gereken maddeler arasında elektron ve hatta fotonlar, monatomik protonlar, ionlar, su gibi küçük moleküller, amino asit ve şeker gibi orta boy moleküller, proteinler ve nihayet DNA gibi makromoleküler yapılar bulunur. Bazen kapının kendisinden çok daha büyük bir molekül yüksek enerjiler harcanarak, birçok enzimin yardımıyla son derece özenli bir şekilde hücrenin içine alınır. Bazen geçirilecek madde geçeceği kapıya göre o kadar büyüktür ki, bu iğne deliğinden halatın geçirilmesine benzer. Geçişin sağlanması için delik önce genişletilir, sonra yine eski haline döndürülür. Bu işlem esnasında, ne kapıya, ne geçen maddeye, ne de hücreye hiçbir zarar verilmez.

Zar Üzerindeki Birbirinden Farklı Türde Kapılar, Farklı Maddeleri, Farklı Enzimler Yardımıyla Hücre İçine Alırlar

Genel olarak iki farklı tip kapı proteini vardır:

  • Birincisi enerji harcayarak (aktif taşıma) geçiş yapılan kapılar. Gerekli olan maddeyi seçip içeri alan veya içeriden dışarı atan taşıyıcı proteinlerdir.
  • İkinci tip kapılar gerekli zamanlarda açılıp, belirli maddelerin serbestçe geçebilmelerine olanak tanıyan kanal proteinleridir. Bu geçiş sırasında enerji harcanmaz.

Bazı küçük maddeler ise hücre zarından herhangi bir kapıya gerek kalmadan serbestçe geçebilirler. Buna serbest difüzyon denir.

 Bazı hücrelerde madde alışverişi birçok aşama sonucunda meydana gelir. Örneğin bazı bakteriler çift katlı hücre zarına sahiptir. İçeri madde alınışında ilk zarda bulunan kanal proteinlerinden geçen çözelti, periplazmik aralıkta bulunan bir protein tarafından (periplazmik substrat proteinleri) yakalanır. Protein-çözelti ikilisi ikinci zarda bulunan seçici geçirgen bir kapıya yapışırlar. Proteinin yapısında meydana gelen değişim, katı maddenin geçirgen kapının içine girmesini sağlar. İkinci kapı da ATP hidrolizi adlı işlemden aldığı enerjiyle maddeyi hücre içine sokar.

Hücre Zarında Bulunan Protein Kapılar Son Derece Kompleks ve Üstün Yapıdadırlar

Farklı görevler için farklı kapılar mevcuttur. Örneğin rhodopseudomonas viridis adlı bir bakterinin fotosentetik reaksiyon merkezinin X-ışınları yardımıyla yapısı incelenmiştir. Bu kapının görevi ışık enerjisini elektron transferi için kullanmaktır. Güneş’ten gelen fotonun enerjisini alıp, bir nanosaniye (saniyenin milyarda biri) içinde elektronu hücre zarından içeriye büyük bir hızla taşır. Hücre içine giren elektron diğer elektron taşıma sistemleri tarafından tepkimelere sokulmak üzere yakalanır. Protein kompleksi dört farklı proteinin (L,M,H ve sitokrom) birleşmesinden oluşmuştur. Tek bir elektronu tepkimeye sokmak için son derece gelişmiş bir mekanizmanın, 1 metrenin ancak iki yüz elli milyonda biri kadar bir alanda kurulmuş olması ve görevini saniyenin milyarda biri kadar kısa bir sürede yerine getirmesi tek başına bir yaratılış delilidir.

Hücre Zarının İhtiyacı Olan   Maddeleri Alan ve Zararlı Olan Maddeleri Dışarı Atan Mekanizması Mükemmeldir

Yukarıda açıklandığı gibi hücrenin yaşamını devam ettirmesi için zardan madde geçişi olması gerekir. Bu maddelerin bir kısmı “aktif taşıma” adı verilen yöntemle taşınır. Aslında bu taşıma biçimi çok büyük bir dikkat ve şuur gerektirir. Çünkü yarı geçirgen bir zardan akışı kontrol edebilmek oldukça güçtür. İşte, aklı ve şuuru olmayan hücre zarı bu dikkat ve şuur gerektiren işlemi hiç hata yapmadan mükemmel bir şekilde gerçekleştirir. Çünkü akış doğal olarak yüksek konsantrasyondan düşük konsantrasyona doğrudur. Ozmos adı verilen bu olaydan farklı olarak hücre zarları, ihtiyaçları neyse ona uygun molekülleri zarlarından içeri alır ya da ihtiyaçları olmayanları dışarı iterler, üstelik bunu konsantrasyonun (Bir çözeltinin bilinen bir hacmindeki çözünen madde miktarı) düşük veya yüksek olmasına bakmadan gerçekleştirirler. Araştırmacılar hücrelerin bunu nasıl başardığını daha detaylı olarak incelediklerinde Allah’ın muhteşem yaratılış sanatıyla  karşılaşmışlardır.

Hücrelerin, maddeyi zarlarından geçirecek çeşitli mekanizmaları olan taşıyıcı aileleri vardır. Bu ‘taşıyıcı’ ailelerden birinin yapısı incelenmiş ve Allah’ın detay sanatının mükemmelliği bir kez daha kanıtlanmıştır.

MATE adı verilen ailenin bir üyesi olan ve NorM olarak isimlendirilen bu taşıyıcı, bakterilerden insanlara kadar tüm canlılarda vardır. Bilindiği gibi toksinlerin ve substralatın (enzimlerin tepkimelerinde işlenen maddelere verilen ad)  hücreler arasındaki taşınması temel bir yaşam sürecidir. Örneğin bitkilerin topraktan aldıkları toksinleri dışarı pompalama yeteneği ne kadar yüksekse ekinlerin verimini o kadar artar. Hayvanların ciğerleri ve mikroplar da toksinleri dışarı pompalarlar. Hatta bu sistem mikroplarda o kadar mükemmel çalışır ki mikropları öldürmek için kullanılan ilaçlar toksin gibi algılanarak dışarı atılır, bu durum bazı mikropların ilaçlara gösterdiği direnci de açıklar. Çünkü bu sistem ilacın dışarı pompalamasına yardımcı olur ya da ilaçların iyi hücrelere ulaşmasını engeller. Bu nedenle bu taşıma sisteminin yapısını ve enziminin işlevini anlamak hastalıkların tedavisi açısından da çok önemlidir.

X-ışını kullanılarak yapısı incelenen NorM adlı taşıyıcı iki tane altılı grup halinde düzenlenmiş 12 amino asitten oluşur ve dışarıya bakan V biçiminde bardak şekilli bir yapısı vardır. Toksinler aminoasitler vasıtasıyla bu bardağın içine girer, tıpkı bir turnike gibi bardak ters dönerek toksini hücre dışına atar, atma işlemi gerçekleştiğinde ise bardak yine eski şeklini alır. Bu otomatik turnike dakikada 14 ile 15000 molekülü bu şekilde pompalayabilir. Bu küçük bardağın saniyede 25 kez döndüğü her seferinde de istenmeyen maddeleri dışarı attığı düşünüldüğünde sistemin çalışmasının mükemmel bir yaratılış eseri olduğu görülür. Bilim adamları sistemin nasıl çalıştığını bulmalarına rağmen, aklı şuuru olmayan, kapkaranlık bir ortamdaki hücre zarının zararlı ve faydalı maddeleri neye göre belirleyip ayırdığını henüz bulamamışlardır.

Rabbimiz Bedenimizdeki  Her Noktayı İlmiyle Kuşatandır

Açıktır ki, yazı boyunca bahsedilen işleri yapabilmesi için hücre zarı hücre içindeki bütün faaliyetleri ve gelişmeleri bilmeli, gerekli veya fazla olan maddelerin listesini çıkarmalı, stokları kontrol altında tutup, üstün bir hafıza ve karar verme yeteneğine sahip olmalıdır.  Acaba hangi “tesadüf” böyle “akıllı” bir yağ birikintisini meydana getirebilir?

Tüm evrim teorisini tek başına bir anda çökerten bu sorunun daha da ötesinde bir soru soralım: Sözünü ettiğimiz işlemler sırasında ortaya çıkan “akıl”, hücre zarına ait olan bir akıl mıdır?

Burada anlatılanları yapan bir bilgisayar veya robot değil, yalnızca hücrenin etrafını çeviren, yağdan oluşan ve üzerinde yer yer protein bulunan bir örtüdür. Bu kadar kompleks işi hatasız yapabilen hücre zarında bir düşünme merkezi veya beyin de yoktur. İşte, hiçbir düşünme kabiliyeti olamayacak böyle bir yapıda bu kadar üstün özellikler sergileyen Allah’ın, insanlara kendi varlığını kanıtlayan bu kadar açık bir delil daha sunması, göz göre göre O’nu inkar edenleri bir kez daha mazeretsiz bırakmaktadır. Allah bir ayette şöyle buyurur:

“Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah’ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah’ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için.” (Talak Suresi,12)

Hücre içinde ve dışında    her molekül kendi görevini yerine getirmekle sorumludur. Hücre zarı üzerindeki moleküllerin     olmaması durumunda onların işini gerçekleştirebilecek bir başka  molekül olmayacaktır. Onlar, hücreleri, dolayısıyla insan  yaşamını korumak için özel olarak var edilmiş, varlığından birçok kişinin haberinin bile olmadığı yaratılış delillerinden biridir.

Kendi Kendini  Tamir Etme Mucizesi

Hücre zarının üzerindeki moleküller aynı zamanda zarda meydana gelebilecek herhangi bir hasarı da tamir edebilecek yeteneğe sahiptirler. Hücre zarında herhangi bir yırtılma veya delinme söz konusu olduğunda zar üzerinde bulunan ve bu hasarı hemen tespit edebilen moleküller harekete geçer ve çok kısa bir süre içinde bu aksaklığı giderirler. Bu moleküller zarın her yanını her an denetlerler. Onlar da diğer moleküller gibi yerine getirmeleri gereken görevi tam olarak bilir ve hücre içinde bir başka işe karışmazlar. Bu moleküllerin olmaması durumunda da hücrede meydana gelen aksaklıkların ortadan kaldırılması mümkün olmayacak ve hücre bozulması da ölümle bile sonuçlanabilecek çeşitli hastalıklara sebep olacaktır.

Hücre zarının özelliklerini kendi kendine elde etmediği, bu sistemin Allah tarafından yaratıldığı açıkça ortadadır. Böyle bir sistem elbetteki bir amaçla yaratılmıştır. Bundaki amaç, insanın kendisini yaratan sonsuz   merhamet ve şefkat sahibi  Allah’ın varlığını daha iyi    anlayabilmesidir. Vicdan ve akıl sahibi bir insan, bu delilleri görür ve Allah’ı daha iyi tanır. Kuran’da, müminlerin söz konusu bakış açısı şöyle haber verilir:

Şüphesiz göklerin ve yerin     yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır. Onlar, ayakta iken, otururken, yan    yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) ‘Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin    azabından koru.’” (Al-i İmran Suresi, 190-191)

 

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo