Hayvanlar hayatta kalabilmek için birtakım davranışlarda bulunarak besin elde ederken, aynı zamanda kendilerini de düşmanlarına karşı korurlar. Her hayvan beslenmek için ihtiyaç duyduğu avlanma ve beslenme sistemine sahiptir, en küçüğünden en vahşi gözükenine kadar hepsi farklı yöntemlerle yiyeceklerine ulaşırlar. Aynı şekilde, kendilerini korumak amacıyla da belirli özellikler taşırlar.
Böylelikle, doğada herhangi bir aksaklık olmadan, sadece düzenli işlemekte olan bir sistem çalışmaya devam eder. Buda bize göstermektedir ki; tüm canlılar, adeta programlanmış bir makine gibi mükemmel bir şekilde tasarlanmışlardır. Bu denge, insanın müdahalesi (yada doğal afetler) olmadığı sürece sürüp gitmektedir.
Hayvanların hayatlarını sürdürebilmek için sahip olduğu özelliklerin biri de, kendilerini gizleme sanatı olan kamuflajdır. Hayvanlar iki sebepten dolayı kendilerini gizleme ihtiyacı duyarlar. Bunlardan biri av konumunda iken, diğeri de avcı iken. Kamuflajı diğer yöntemlerden ayıran en önemli özellik ise, son derece büyük bir akıl, beceri, estetik ve uyum içermesidir. Şöyle ki, bir hayvanın düşmanlarından kurtulabilmek için kaçması yada avını yakalamak için kovalaması da, planlı bir hareket olmasına rağmen doğal (içgüdüsel) gözükebilir. Ancak, o hayvan, amacını gerçekleştirmek için bir yerlere saklanıyorsa, artık bu davranışın doğal bir hareket olmadığını hemen anlarız. Kaldı ki, amacına ulaşmak için saklanırken çevresine müthiş bir uyum da gösteriyorsa, bunun akıl dolu, bilinçli bir tasarım olduğuna emin oluruz.
Başlı başına akıl ve sanat gösterisi olan kamuflaj, aynı zamanda bir savaş stratejisidir. İnsanlar tarih boyunca bu yöntemle kendilerini ve teçhizatlarını gizleyerek düşmana karşı başarı sağlamıştır. Bu savaş taktiği, akıl kullanmanın yanında eğitim, beceri ve yaratıcılık da gerektirmektedir. Dolayısıyla, her insanın kolaylıkla becerebileceği bir şey değildir. Oysaki, hayvanlar bulundukları ortamdan kesinlikle ayırt edilemeyecek şekilde bu işi başarırlar. Üstelik, insanlarla kıyaslanmayacak şekilde, vücutlarının rengini veya şeklini değiştirerek, bazen de sadece uygun pozisyonda durarak bulundukları ortama uyum sağlarlar.
Bu durumda şu sorular akla gelmektedir: İnsanların bile akıl, bilgi ve beceri kullanarak yapmakta zorlandıkları bir şeyi, hayvanların inanılmaz estetik ve plan içersinde başarmaları nasıl mümkün olabilir? Yada şöyle soralım: Kamuflaj yaparak kaçmak, avlanmak, tuzak kurmak tamamiyle bilinçli ve akıllı bir harekettir, bunlar bilinçsiz ve şuursuz hayvanlara değil, insanlara özgü özelliklerdir, o halde, koşup zıplamasını yadırgamadığımız hayvanların (ki bu da dikkat çekecek bir tasarımdır), plan yaparak tuzak kurmasını nasıl doğal karşılayabiliriz? Ayrıca, hayvanların vücutlarında meydana gelen renk veya şekil değişiklikleri yada duruş pozisyonları kendilerini dışarıdan görmedikleri için fark ettikleri bir şey değildir. O halde, bu hayvanlar bulundukları ortama bu kadar uyum nasıl sağlamaktadırlar? Ve bunu nereden bilmektedirler? Kaldı ki, ne olmak istediklerine karar verseler bile bunu nasıl başarabilmektedirler?
Bir başka soru: Tüm fiziksel planlamayı ve uygulamayı biran için göz ardı etsek bile, hayvanların kamuflajı tam anlamıyla sağlamak için sessiz ve hareketsiz kalabilecek bir iradeye ve zekaya ne şekilde sahip olduklarını, nasıl açıklarız? İnsan bile, zeki bir varlık olmasına rağmen böyle bir iradeye sahip değilken, bir hayvan nasıl olurda, bilinçli bir şekilde, yaptığı işin başarıya ulaşacağını da umarak saatlerce öyle durur?
Aslında bu soruların cevabı açıktır. Fakat, buna rağmen hayvanların sahip oldukları birbirinden farklı çarpıcı özellikler, onların bu işleri kendi başlarına planlayarak ve uygulayarak başardığı görüntüsü vermesin! Tıpkı; bir örümcek sahip olduğu ağ sayesinde beslenir, bir leopar hızlı koştuğu için avını yakalar yada bir kelebek ortama uyumlu kanatları olduğu için av olmaktan kurtulur... gibi.
Zira, bu hayvanların hiçbiri bu kadar mükemmel bir sistemi kuracak ve yaşatacak akla ve güce sahip değillerdir. Zaman içersinde küçük değişimler geçirerek bugünkü mükemmel durumlarına da gelmiş olamazlar. Zira, yavaş yavaş bir gelişim olsaydı, sahip oldukları ölümcül derecede önemli sistemler oluşmadan çok önce yok olup giderlerdi. Ayrıca, her biri akıl ve sanat ürünü olan bu canlılar; bilinçsiz, tesadüfi ve şuursuz doğa şartlarının (doğal afetlerin) ürünü de olamazlar. Kaldı ki, mükemmel olan sadece tek bir canlının oluşması değil, tüm canlıların yaşamlarını sürdürecek şekilde birbiriyle uyumlu olarak var olmalarıdır.
Dolayısıyla, doğada gördüğümüz bu müthiş denge bize göstermektedir ki; tüm canlılar, hayatta kalabilmek için en ideal şekilde tasarlanarak, bugünkü mükemmel şekilleriyle bir anda yaratılmışlardır. Bu üstün aklın, gücün ve sanatın sahibi de, yeri, göğü ve ikisi arasındaki her şeyi yaratan Allah'tır.