14 Ağustos 2009 tarihinde yayınlanan SANSÜRSÜZ programında evrim propogandası yapan Darwinistler, Charles Darwin’i büyük bir bilim adamı, saygıdeğer bir kişilik olarak tanıtmak istemişlerdir. Oysa tarihi kayıtlardaki gerçekler, bu iddianın yanlışlığını ortaya koymaktadır.
Charles Darwin, bilim adamı olmak bir yana, girdiği bütün okullardan atılmış, hiçbir işte tutunamamış ve yaptığı hiçbir işi ciddiye almamış bir gezgindir. Ünlü gemi gezisinde de Darwin’in yaptığı, gezdiği yerlerden ara sıra zevk olsun diye birkaç böcek topamak, sonra bunları hiç ilgilenmeden bir kenara atmaktır. Otobiyografisinden de okunabileceği gibi, daha sonra bu böceklere bakma zahmetinde bile bulunmamıştır. Bu gemi yolculuğunun nedeni Darwin’in bilim merakı değil, maceraperestliğidir. Nitekim söz konusu gemi yolculuğu, naralar atan sarhoş tayfa ile birlikte sürekli içen Darwin’in bir gezi heyecanıdır sadece.
Darwin, aynı macera duygusuyla, mason olan dedesi Erasmus Darwin’den duyduğu bir iddiayı çevresinin etkisiyle savunur hale gelmiş, iddiasının saçmalığını ve bu sebeple intihar etmek üzere olduğunu da sık sık mektuplarında dile getirmiştir. Kendisini bu iddia ile ortaya çıkmaya zorlayan yine mason olan dostu Thomas Huxley’dir. Darwin’in bulldog’u olarak tanınan Huxley, üyelerinin tamamının masonların oluşturduğu Royal Society’nin bir üyesidir ve evrim fikrinin yayılmasına önayak olanlar da buranın 33. derece masonlarıdır.
Darwin, teorisini ortaya attığı yıllarda, içi su dolu baloncuk zannettiği hücrenin bir galaksi sistemi ile karşılaştırılacak kadar kompleks olduğunu bilmiyordu. Bu yüzden hücrenin tesadüfen oluştuğunu iddia etmekte sakınca görmemişti. Genetik kanunlarından haberi yoktu. Onun döneminde henüz tükenmez kalem bile icat edilmemişti. Darwin 19 yüzyılın cehalet döneminde, canlıların sonradan edindikleri özelliklerin sonraki nesillere geçebileceğini zannediyordu. Bu yanılgıdan yola çıkarak canlıların birbirine dönüştüğü yalanını ortaya atmış, buna kendini inandırmaya çalışmış, bu sebeple de ara fosillerin yokluğuna yaşamı boyunca hep şaşırmıştı.
Charles Darwin’in, etkisi altında kaldığı dedesi Erasmus Darwin, yaşadığı dönemde en önde gelen birkaç natüralistten biriydi. Natüralizm, evrenin varlığının özünün doğada olduğuna inanan, Allah'ın yaratışını kabul etmeyen ve bizzat doğayı yaratıcı sayan düşünce akımıdır. Aslında fikri kökenlerini Eski Sümer ve Yunan efsanelerinde bulan natüralist felsefeyi en çok savunanların başında ise, masonluk örgütü geliyordu.
Kısacası, Charles Darwin'in eski putperest kültürlerden kalan bir efsane olan "evrim" fikrine inanmasının temelinde, bir mason ve natüralist olan dedesi Erasmus Darwin'in büyük rolü bulunmaktadır. Charles Darwin, "Doğa Tapınağı" kitabının yazarı olan dedesi aracılığıyla, doğaya tapınmaya dayalı putperest inançları benimsemiş ve teorisini bu zihniyet üzerinde kurmuştu. Nitekim darwinizmin ana hatları bugün de değişmemiştir. Darwinistlerin ortak özelikleri doğayı ve tesadüfleri ilah edinmeleri ve somut delillere dayanmayan, putperst bir inanca sahip olmalarıdır.