Günümüzde yalnızca ellerinde silah tutanları değil sivilleri de vuran savaşların yaşandığı bölgelerden gelen haberler, fotoğraflar ve vahşet görüntüleri vicdanı olan herkesin yüreğini parçalıyor. Milyonlarca mazlum insan Suriye'de, Güney Sudan'da, Nijerya'da, Ukrayna'nın Donbass bölgesinde, Kuzey Mali'de, Libya'da, Yemen'de, Orta Afrika Cumhuriyeti'nde ve daha pek çok ülkedeki kanlı cephelerde yaşamlarını sürdürmeye çalışırken, milyonlarcası da Rohingya, Doğu Türkistan, Filistin, Afganistan, Keşmir, Moro gibi yerlerde maruz kaldıkları zulüm karşısında hayatta kalma mücadelesi veriyor. Uluslararası barış ve güvenliği en çok tehdit eden konuların başında gelen terör ise her yıl binlerce masumun kanını dökmeye devam ediyor.
Böyle bir ortamda tüm dünyanın el ele verip barış için gayret göstermesi gerekirken, güvenli bir gelecekten yana umutların daha ziyade silahlanmaya bağlanmış olması son derece şaşırtıcı. Bunun en büyük nedeni ise kişisel, toplumsal ve toplumlararası düzeyde yaşanan manevi çöküş, insanlar arasında yaygınlaşan nefret, sevgisizlik, çıkarcılık ve bunların akabinde tüm dünyayı saran güvensizlik. Açlığı günlük hayatın bir parçası olarak yaşayan Afrika'nın dahi tüm imkanlarını silah sanayisine yönlendirmesi bu durumu ortaya koyan apaçık bir gösterge.
Güvenlik günümüzde yalnızca belirli ülkelerin değil tüm dünyanın ortak sorunu. Ülkeler terörden, savaşlardan, yasa dışı suç örgütlerinin zararlarından kendilerini korumak için milyarlarca dolar harcayarak geniş çaplı tedbirler alıyorlar. Ne var ki kimi ülkelerin güvenlik adına aldığı tedbirler başka ülkeler için güvensizlik algısı oluşturabiliyor. Savaşları, çatışmaları, ölüm korkusunu, otoriter rejimlerlerin baskısını, ekonomik sıkıntıları, yoksulluğu ve yaşadıkları güvensizliği arkalarında bırakıp güvenli ve huzurlu bir yaşam arayışıyla yola çıkan milyonlarca göçmenin pek çok ülke tarafından güvenlik sorunu olarak görülmesi buna bir örnek.
Sınırlara örülen duvarlar da bugün pek çok ülkenin başvurduğu güvenlik önlemlerinden biri. Kaçak göçmenlerin öncelikli adresi olan Avrupa'nın birçok ülkesi güvenlik amacıyla sınırlarına duvar örmüş durumda. 2015 sonunda Avrupa'ya giren göçmen sayısının 1 milyonu aşabileceği öngörülüyor. Çoğu göçmen Türkiye üzerinden Yunanistan'a geçip, oradan da Avrupa'ya ulaşmaya çalışıyor. Sayıları giderek artan göçmenlerin ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan Yunanistan Meriç'teki kara sınırına tel örgü çekme kararı aldı. Bulgaristan da Türkiye üzerinden gerçekleştirilen göçün kendi topraklarına sirayet etmemesi için 160 kilometrelik tel örgü ördü. Kuzey Afrika'dan İtalya'nın güney sahillerine mülteci akını ise aralıksız olarak devam ediyor.
Geçtiğimiz günlerde trenlerle Almanya'ya geçmeye çalışan göçmen ve mültecilere karşı Macaristan ve Hırvatistan'ın gösterdiği tepki tüm dünyaca eleştirildi. Macaristan, Sırbistan üzerinden gelen göçmenlerin girişini engellemek için sınıra duvar inşa etti. Macaristan şimdi de benzer duvarı Hırvatistan'la arasına inşa edeceğini söyledi. Çoğunluğu Suriye, Irak ve Afganistan’dan gelen binlerce göçmen önce Akdeniz’i geçerek Yunanistan’a, ardından Sırbistan üzerinden Macaristan’a ulaşıyor. BM yetkilileri bu noktada asıl çözümün insani yardım olacağını belirterek, Suriye ve Irak’ta şartlar düzelmedikçe Avrupa’ya akının süreceğini ifade ediyorlar. BM Göçmen Hakları Özel Raportörü François Crepeau konuya ilişkin şu açıklamada bulundu: “Duvarlar inşa ederek, göz yaşartıcı gaz sıkarak veya şiddete başvurarak, göz altına alarak, barınak, gıda, su gibi temel ihtiyaçlara erişimlerini engelleyerek, nefret söylemi kullanarak, göçmenlerin ve sığınmacıların Avrupa’ya gelmesini durdurmak mümkün değil.”[1]
Göçmen akınıyla mücadelenin yanı sıra terörden korunmak için sınırlarına duvar ören ülkelerin sayısı da oldukça fazla. Suudi Arabistan kuzeydeki Turaif ile Hafar el Batin kentleri arasında yaklaşık bin kilometre uzunluğunda bir duvar öreceğini açıkladı. Ayrıca güney komşusu Yemen'le olan sınırlarını da El Kaide'ye karşı korumak için dev duvarlar örecek. Kenya, Şebab örgütü mensuplarının geçişini engellemek için Somali sınırına duvar örmeye başladı. Türkmenistan da Taliban'a karşı ülkesini korumak amacıyla Afganistan ile olan sınır hattına duvar öreceğini belirtti. 745 kilometrelik duvarın inşasına başlanmış durumda.
Rusya ile 2014'te yaşanan krizin yol açtığı çatışmalarda binlerce kişinin hayatını kaybettiği, binlercesinin ise yerlerinden olduğu Ukrayna ise ülke güvenliğini sağlamak amacıyla sınırlarını duvarla kapatma kararı alan bir diğer ülke. Sınır güvenliği kapsamında Rusya sınırına 2 bin kilometrelik bir duvar inşaatı planlayan Ukrayna 100 milyon Euro'luk maliyeti Avrupa Birliği yardımıyla karşılamayı hedefliyor. Duvarın dikenli tel, mayın ve elektrikli ünitelerden oluşacağı ifade ediliyor.
İsrail de güvenlik gerekçesiyle Batı Şeria ile Filistin toprakları arasında duvar ve kontrol noktaları oluşturmuştu. Her 200 metrede bir gözlem kulesi bulunan duvar elektrikli tel örgülerle, derin ve dört metre genişlikteki hendekler ile çevrili. Duvarın yakınlarında kimsenin dolaşmaması için ise uzaktan kumandalı silahlar bulunduruluyor.
Daha pek çok örneğine rastlanan ve şehirleri, ülkeleri, birbirleriyle kardeş toplulukları, akrabaları ayıran duvarların tarihi aslında çok eski dönemlere uzanıyor. Roma İmparatorluğu'nun M.S. 2. yüzyılda inşa ettiği dev surlar, Çin'in kuzeybatısı boyunca uzanan ve dünyanın en uzun savunma duvarı olan Çin Seddi ve yakın geçmişte Doğu Almanya vatandaşlarının Batı Almanya'ya kaçmalarını önlemek için inşa edilen Berlin Duvarı tarihin en ünlü duvarlarından. Ne var ki meseleleri demokrasi ve insan hakları çerçevesinde barışçıl ve akılcı güvenlik politikaları izleyerek dostça halletmek varken duvarlar örerek güvenliğe ulaşmaya çalışmak geçmişte de başarı sağlayamamış.
Unutulmamalı ki yeryüzünde huzur ve güvenliğin, düzen ve asayişin en temel şartı sevgi, muhabbet, dostluk ve kardeşlik. Dostluk olmadan, birlik ve beraberlik ruhu, karşılıklı sevgi, saygı, dayanışma olmadan elbette ki barış olmaz; fikre ve düşünceye tahammül olmaz; insanlar sevgi, merhamet, hoşgörü gibi duyguları yitirirler ve bunun da neticesinde kardeşçe konuşup anlaşmak yerine duvarlarla birbirlerinden kopup uzaklaşmak isterler. Sevginin hakim olduğu bir dünyada ise ırkları, renkleri, dinleri, kültürleri farklı olsa da sevgiyle kucaklaşmak; canlarını kurtarmak için yurtlarından ayrılmak zorunda kalan göçmenlere barınacakları güvenli bir yer sağlamak; eksiklikleri varsa onları eğitmek ve doğru yönde yönlendirmek; baskı, şiddet ve zulüm altındaki halklara, ihtiyaç içindeki mazlumlara, aç olana, susuz olana yardım etmek hiç de zor değildir.
Kuşkusuz bu noktada dünya liderlerine önemli bir görev düşmektedir. Tüm dünya liderleri birleştirici, barışçıl bir sevgi üslubunu öncelik edinmeli, şefkat, merhamet, birlik, beraberlik, barış ve kardeşlik kavramlarını öne çıkarmalıdırlar. Bu sevgi diliyle dünyanın dört bir yanında yaşanan göçmen krizleri, savaşlar ve çatışmalar, teröre ve şiddete dayalı küresel güvenlik tehditleri ve her türlü kargaşa bir bir ortadan kalkacaktır. Dolayısıyla sınırları duvarlarla ayırmakla, daha fazla silahlanmakla, bölgelere daha fazla asker konuşlandırmakla; özetle sorunların salt güvenlik önemleriyle halledilemeyeceği; tüm sorunların ardındaki sebeplerin ancak sevgi, şefkat ve insaniyet içeren isabetli eğitim politikalarıyla çözülebileceği bir an önce anlaşılmalıdır. Umuyoruz ki bu yüzyıl sevgisizliğin, gerilimlerin ve çatışma ruhunun son bulduğu bir yüzyıl olacak; korkuların, sevgisizliğin, güvensizliğin yerini özlemini duyduğumuz barış, huzur, dostluk, kardeşlik ve güven ortamı alacaktır.
[1] http://www.ohchr.org/EN/NewsEvents/Pages/DisplayNews.aspx?LangID=E&NewsID=16344
Adnan Oktar'ın Iran Daily & Ahlul Bayt News Agency & Islamic Republic News Agency & Daily Mail'de yayınlanan makalesi:
http://newspaper.iran-daily.com/newspaper/pagepdf/6015
http://en.abna24.com/cultural/archive/2015/09/23/711966/story.html