Son günlerde basında yoğun olarak gündeme gelen evrim haberleri, evrimcilerin, teorilerinin çöküşüyle ilgili gerçeklerin ortaya çıkmasından dolayı büyük bir panik yaşadıklarını göstermektedir. Bu panik dalgasına son bir ilave, Hataylı altı engelli kardeşle ilgili olarak Milliyet ve Hürriyet gazetelerinin yayınladığı haberlerdir ("Engelli kardeşlere "Darwin" incelemesi", Milliyet, 2 Temmuz 2005; "Özürlü kardeşlere Darwin incelemesi", Hürriyet, 2 Temmuz 2005). Yenilgilerinin her boyutuyla ortaya çıktığı bir dönemde, sözkonusu haberi gündeme taşımaları, yaşadıkları panik havasını örtbas etmek için başvurulmuş gözboyayıcı bir propaganda girişimidir. Bu propagandaya Londra Üniversitesi ve Cambridge Üniversitesi"nden araştırmacıları dahil etmeleri, evrimciler arasındaki panik havasının dünya çapında yaşandığının göstergesidir. Milliyet ve Hürriyet haberlerindeki evrim propagandasının mantık bozuklukları ve bilimsel açmazları aşağıda birer birer ele alınmaktadır.
Sakatlıklara bel bağlayan Darwin Teorisi
Milliyet ve Hürriyet haberler, Kırıkhan"lı bir çiftin el ve ayakları üzerinde yürüyen altı çocuğu hakkındadır. Sözkonusu altı kardeş, akraba evliliğinin meydana getirdiği genetik bozukluklara bağlı olarak el ve ayakları üzerinde yürümektedirler ve konuşamamaktadırlar. Yazıda, yaşları 25 ile 35 arasında değişen kardeşlerin, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Londra Üniversitesi ve Cambridge Üniversitesi"nden bazı araştırmacılar tarafından çeşitli testlerden geçirildiği haber verilmekte, kardeşlerin maymun gibi yürüdükleri belirtilerek Darwin Teorisine katkı sağlanmaya çalışıldığı görülmektedir.
Sözkonusu haberler Darwinistlerin içinde bulundukları acizliği gözler önüne sermektedir. Çünkü bahsedilen özürlü kardeşlerin durumu, evrimci iddiaları hiçbir şekilde desteklemeyen, evrime hiçbir yönden delil sağlamayan, ilgisiz bir durumdur.
Yeryüzünde yaşam, milyonlarca canlı türü ve bunların sahip olduğu çok sayıda mükemmel sistem sergileyerek sürmektedir. DNA molekülünden bir bakterinin kamçısına; bir sineğin kanatlarından bir kartalın gözlerine; bir yunusun sonarından insan beynine kadar çok çeşitli yapıların her biri, farklı farklı işlevleri meydana getirmek üzere özelleşmiş bir tasarım ortaya koymaktadır. Darwinistler, herbiri kusursuz bir plan ortaya koyan bu mükemmellikler zincirinin, hayali bir ilkel hücreden şuursuz tesadüflerin sonucunda evrimleştiğini iddia etmektediler ancak bunu destekleyebilecek tek bir bilimsel kanıttan dahi yoksundurlar.
Asıl iddiaları "gelişim" olan evrimcilerin delillendirmeleri gereken şey, biyolojik sistemlerin, şuursuz tesadüflerle nasıl gelişmiş olabileceği yani canlılardaki mevcut fonksiyonlara zarar vermeden, onlara yeni genetik bilgi ilave edebilen kalıtsal değişimlerdir.
Milliyet ve Hürriyet haberlerindeki durumun ise bununla uzaktan yakından bir ilgisi olmadığı açıktır.
Canlılardaki mükemmelliğin tesadüflerle evrimleştiğini iddia eden evrimciler, kanıt olarak sakatlıklara bel bağlamakta, böylelikle bilim karşısında içine düştükleri acizliği gözler önüne sermektedirler. Habere konu olan altı kardeş gibi engelli olan ve doğuştan kör, eli ayağı tutmayan, konuşamayan ya da duyamayan çok sayıda insan vardır ancak bunlar bir evrimleşme kanıtı oluşturmamaktadırlar.
Mutasyonlar evrim değil, yıkım meydana getirir
Halkı cahil zannedip sakatlıkların evrim kanıtı olduğu safsatasına inanmalarını uman evrimciler, Milliyet haberinde mutasyonlarla ilgili de bir yanılgı ortaya koymaktadırlar. Milliyet haberinde, evrimci Prof. Dr. Nickholas Humphrey"in konuyla ilgili olarak şu sözlerine yer verilmektedir:
"Evrim, genetik mutasyon (değişim) halinde gelişiyor. Genetik mutasyon akraba evliliğinin araştırılmasında çok önemli. Anne ve baba tarafının da mutasyondan ne kadar etkilendiği araştırılarak, Evrim Teorisi"ne ışık tutacak bulgular elde etmeyi umuyoruz."
Mutasyonlar, DNA"daki nükleotidlerin diziliminde meydana gelen değişimlerdir. Evrimciler, hayali evrim sürecinde canlıların başka canlılara dönüşmesinin mutasyonlar yoluyla gerçekleştiğini öne sürmektedirler. Oysa mutasyonların canlıları hiçbir evrimleştirici rolü bulunmamaktadır. Genlerdeki bilgi, birer harf görevi gören nükleotidlerin dizilimiyle muhafaza edilir. Bu dizilim, hassasiyet açısından bir kitaptaki harflerin dizilimine benzetilebilir. Matbaada basılmakta olan bir kitabın kopyalarında meydana gelecek harf hataları ortaya daha iyi bir kitap çıkarmaz, aksine var olan bilgiyi yıkıma uğratır. Mutasyonların etkisi de bu şekildedir.
Genlerde meydana gelen mutasyonlar canlıların DNA"sını geliştirmez, var olan genetik bilgiyi tahribata uğratırlar. Böylece yaşamsal faaliyetleri genlerinde kodlanmış bilgiye dayanan organizmalar ciddi hastalıklara, sakatlıklara ve genellikle ölüme maruz kalırlar 1. Bu sebeple, Fransız Bilimler Akademisi eski başkanı ve aynı zamanda 28 ciltlik zooloji serisi "Traite de Zoologie" nin editörü olan Pierre Paul Grasse, mutasyonların, "ne kadar çok sayıda olursa olsunlar, herhangi bir evrim meydana getirmeyeceklerini" itiraf etmiştir. 2
Bu sebeple, evrimin mutasyonlar halinde geliştiği, mutasyonların araştırılarak evrim teorisine ışık tutulacağı yönündeki sözler, bilimin gerçekleriyle uyuşmayan hayalperest ifadelerden ibarettir. Bu altı kardeşi etkileyen mutasyonlar keşfedilecek olursa, bu durum sadece ve sadece mutasyonların zaten bilinmekte olan yıkıcı etkilerine yeni bir örnek oluşturacaktır, evrim meydana getirdiklerine değil.
Bilimsel açıdan geçersiz hikayeler
Evrim teorisinin, tamamen hayalgücüne dayalı ve bilim dışı bir hikaye oluşunun en açık göstergesi, evrimci bilim adamlarının bu teori lehinde deney ve gözleme dayalı somut kanıtlar ortaya koymak yerine, canlarının istediği gibi hikayeler anlatıp başkalarından da bunlara inanmalarını beklemeleridir. Bu olayda da bilimsel yönden geçerliliği olmayan bir hikaye üslubu kullanılmaktadır. Milliyet gazetesinde yayınlanan yorumlarda, bebeklerin emekleme ve yürüme aşamalarından geçmesiyle hayali evrim süreci arasında bir bağlantı olduğu iddia edilmekte ve bu konuda şunlar söylenmektedir:
"Bebekler doğuyor, emekliyor, ayakları üzerine doğrulup ellerini kullanıyorlar. İnsanların evrimleşerek bugünkü hale gelmesi gibi."
Maymundan insana doğruluş hikayesi, bebeklerin emekleme sonrası doğrulmasıyla bağdaştırılmakta ve bu satırlarda bir evrim kanıtı ortaya konduğu zannedilmektedir. Oysa insanın gelişim süreciyle ilgili olarak ortaya konan bu evrimci iddia, gerçekte yüz yıl kadar önce geçersizliği kabul edilmiş ve bilim tarihinin derinliklerine gömülmüş köhne bir düşünceyi yeniden canlandırma çabasından başka birşey değildir. "Bireyoluş, soyoluşun tekrarıdır" şeklinde özetlenebilecek bu köhne düşüncenin adı, "rekapitülasyon yasası"dır.
Ondokuzuncu yüzyılda, Alman biyolog Ernst Haeckel tarafından ortaya atılan bu düşünce, organizmaların gelişim aşamalarının, sözde evrimsel geçmişlerini yansıttığı iddiasına dayanır. Haeckel, örneğin insan embriyosunun anne karnında ilk başta balığa benzediğini, ilerleyen haftalarda semender, sürüngen, memeli gibi aşamalardan geçtikten sonra, insana "evrimleştiğini" öne sürmüştür. Ancak embriyoloji (embriyonun gelişimini inceleyen bilim dalı) biliminin bulgularıyla, bu iddianın hiçbir gerçekliği bulunmadığı kısa bir süre sonra gösterilmiş, dahası Haeckel"in bu iddiayı desteklemek üzere yaptığı bazı çizimlerin sahte olduğu ortaya çıkmıştır. 3
Haeckel"in iddialarının bilimsel bulgular karşısında çöküşü, İngiliz bilim dergisi New Scientist"te 1999 yılında yayınlanan bir makalede, şu sözlerle aktarılmıştır:
Yüz yıl önce, büyümekte olan bir insan embriyosunun evrimde kendinden önceki tüm aşamalardan geçtiği düşünülüyordu. Tek bir hücreden, basit bir çok hücreli canlıya ve sonra bir balık, bir kertenkele, bir fare, bir maymun ve bir insana denk gelen aşamalardan.
Bu fikir ilk olarak Alman biyolog ve Charles Darwin"in evrim teorisinin erken savunucularından biri olan Ernst Haeckel (1834-1919) tarafından önerilmişti. Haeckel, gelişim ve büyümenin evrimsel tarihi tekrarladığı anlamına gelen "bireyoluş, soyoluşu tekrar eder" deyimini üretti. Bunu biyogenetik yasa olarak isimlendirdi ve bu fikir rekapitülasyon ismiyle yaygınlık kazandı. Gerçekte Haeckel"in katı yasasının yanlış olduğu kısa bir süre sonra gösterildi. Örneğin, insan embriyosu erken aşamasında bir balık gibi işlevsel solungaçlara asla sahip değildi ve erişkin bir sürüngen ya da maymuna benzeyen aşamalardan asla geçmiyordu. Dahası, bazı türlerin, atalarından daha çok sayıda değil, daha az sayıda aşamadan geçtiği anlaşılmaya başlandı. 4
Sonuç
Milliyet"te ve Hürriyet"te yayınlanan bu habere bir panik havası içinde sarılan evrimciler, teorilerinin toplum nezdindeki itibarlarını kurtarmaktan tamamen uzak olduğunu bilmelidirler. Yaşamın ve mükemmel yaratılış harikalarıyla donatılmış milyonlarca canlı türünün, şuursuz tesadüflerle ortaya çıktığı iddiasına Allah"ın varlığını inkar etme uğruna sarılan evrimciler, akıl ve basiretlerini örten bu büyüye Türk Halkını ortak edemeyeceklerdir.
1- Detaylı bilgi için bkz. http://www.darwinizminsonu.com/mekanizmalar06.html
2- Pierre-Paul Grassé, Evolution of Living Organisms, Academic Press, New York, 1977, s. 88
3- Detaylı bilgi için bkz. http://www.harunyahya.org/evrim/birzamanlar/birzamanlar07.html
4- Ken McNamara, "Embryos and Evolution", New Scientist, sayı 2208, 16 Ekim 1999