Big Bang... Sıfır hacim ne demektir? Yokluk demektir. Sonsuz yoğunluk ne demektir? Düzenli bir şekilde genişleyen evreni, yine evrendeki diğer patlama örnekleri ile kıyaslayarak Yaratanın gücünü anlamaya çalışmak demektir. Pi sayısını, altın oranı, yer çekimini, %21 oksijen oranını, hormonu, enzimi anlamak demektir. Artı 4 derecede suyun min hacimde olmasını anlamak demektir. Arıların danslarından, çiçeğin yerini anlamak demektir. Renkleri anlamak demektir. 7 katlı atmosferi anlamak demektir. En usta anestesistin yaptığını yapan sivrisineği anlamak demektir. Birbirine benzemeyen parmak izini retinayı anlamak demektir. Kelebekteki güzel deseni anlamak demektir. Canlılardaki simetriyi anlamak demektir. Bitkilerdeki güneş enerjisinin besine çevrilmesini anlamak demektir. Annenin bebeğine duyduğu şefkati anlamaktır. Görmeyi anlamaktır. Nefes aldığınızda ciğerlerinize dolan havanın alyuvarlarınızda bulunan demiri oksitlemeden size can vermesidir. Kıyas yapacak ve ancak eksikliğinde anlayacağımız kusurları bulmaya çalışmak demektir. Yaratılışı ispat eden 350 milyon adet fosili anlamak demektir. Bir protenin meydana gelmesi için başka bir proteine ve onun enzimlerine ihtiyaç olması demektir. Bezelye kadar küçücük bir yerde yaşayan biz insanın enaniyet duygusunu imtihan amacıyla verilmiş olduğunu anlamak demektir...
Doğadaki tüm bilimler, Allah’ın kanunlarının hangi sebebe istinaden koyduğunu anlamamızı, öğrenmemizi ve adı üzerinde bilmemizi sağlayan araçlardır. Bu araçların dışındakiler bilim değildirler. Çünkü bilim dediğimiz şey, önceden zaten konulmuş kanunları, sonradan bulmaktır. Einstein’in Tesla’nın Newton’un Mendel’in Farabi’nin vb. bilim insanlarının yaptığı budur. Bu bilim insanlarının buldukları bilimsel gerçekler, Allah’ın hangi sebebe istinaden böyle bir kanunu yarattığını, bu kanunun ne işe yaradığnı, neleri etkilediği vb. noktalarını anlamamızı sağlar. İlkokulda öğrenilen dört işlemden, doktorada öğrendiğimiz non-lineer koplex sistemlere kadar geçen süreçte, ki bu neredeyse 20 yılı aşan bir süreçtir, yaşam sürdüğümüz evrende biz ancak Allah’ın ilminden ve kanunlarından belki bir nokta, görebilmiş oluyoruz. Aslında bu bizi çok heyecanlandırıyor. Çünkü Allah’ın ilmine sonsuz küçüklükte de olsa yaklaşmanın, Allah’ı tanımak ve O’na iman etmek için ancak bir vesile olacağını biliyoruz.
Bilimsel gerçeklere yine bilimsel araçlar kullanılarak ulaşılabilir. Buna bazen bir gözlem, bazen okunan bir kitap, bazen bir elektromikroskopla mikro yapının incelenmesi, bazen de bir laborantın yaptığı bir inceleme şeklinde olabilir. Yapılan şeyse, Allah’ın kanunlarının sebeplerini, kendilerini, neticelerini bulmaya çalışmaktır. Bilim insanlarının bulduğu araçlardan bir çoğuna kendi isimlerini koyarlar ve bir sonraki bilim insanına aktarırlar. Maxwell denklemlerinde Gauss Kanunu, Faraday Kanunu görmek mümkündür. Ve diğer denklemleri de... Günümüz insanı da kendinden önceki bilgi birikimine eklemeler yapmakta ve sonsuz küçüklükte Allah’ın ilmine yaklaşmaya devam etmektedir.
Ancak tüm bunların yanında, günümüzde, bilimin doğasına tamamen aykırı olan ve aslında dayatılan bazı -sözde- bilimler vardır. Mesela Darwin’in evrim teorisi buna çok iyi bir örnektir. Eleştirel gözle bakan bir bilim insanı için bu, kabullenmesi oldukça zor bir teoridir. Çünkü teorinin doğru olduğunu kanıtladığı ilan edilen araçların hemen hepsi bir noktada tesadüfler ile açıklanmak zorunda kalmıştır. Tesadüf olması gereken noktalar o kadar çoktur ki, aklın alamayacağı sonsuz bir zincirleme olayın bazılarının bir anda olması şeklinde ancak gerçekleşebilirdir. Bu durumun olması ihtimalinin matematiksel karşılığı sıfırdır. Teorinin öne sürdüğü mutasyon, seçilim, benzerlik vb. araçlara her nedense bir karar verme yani bir bilinç özelliği yüklenir. Halbuki az önce yukarıda bahsi geçen bilim insanlarının kullandığı bilim araçlarının hiçbirine tesadüfe dayanmamıştır veya bir şeye bilinç yüklenmemiştir. Zaten o zaman bilim dışı olurdu. Bilinç yüklenen araçlar, nereye sekeceği belli olmayan bir top gibidir. Buradan ancak olasılıklar ve ihtimaller çıkar. Çıkan ihtimallerin evrendeki sistemdeki canlı ve cansız alemleri oluşturması beklenir. Bu beklentiye asla bir bilim denemez ve bilimden başka herşeye götürür. Mesela bir zar oyununa. Zarların bilimi olamaz. Ancak olasılıkları olur. İşte bu yüzden evrime bir bilim denemez.
Einstein’ın, Tesla’nın yaptığı gibi, evrimci bilim insanının yaptığı tüm çalışmalarda yine bilim araçları kullanılmaktadır. Ancak burada önemli bir fark vardır. Bilim insanının bulduğu sonuç Allah’ın kanunu iken, evrimcinin bulduğu sonuç en iyi ihtimalle bilinçli mutasyonların (ben buna ermiş mutasyon diyorum), bilinçli seçilimlerin, bilinçli benzeşmelerin kanunu olmuş olur. Sonuçta gördüğümüz, evrime inanan bilim adamının dahi bir bilince ihtiyacı olduğu gerçeğidir. Tam da burada sorulacak soru şudur; Nasıl olur da tesadüflerin, seçilimlerin, benzeşmelerin bir bilim olduğuna inanılabilir? Burada ister istemez bunun siyasi, ekonomik etkileri akla gelmektedir. Yani tesadüfen oluşan dünyada evrimini sözde gelişmiş ırklar, sözde gelişmesi az olanları yönetmek için böyle bir düşünceye ihtiyaçları olabilir mi? Yani burada İspanyol Kolonist Cortez’in asteklerin altınları karşılığında onları yokettiğini biliyoruz. Ancak O’nun kullandığı yöntem, onların insan yediği yani bir yamyam olduğu dolayısı ile öldürmesinin haklılığını Azteklerin aşağı bir ırk olmasına bağlaması şeklindedir.
Evrimci bilim insanlarının çalışmalarında, neticesinde elde ettiği çıktının yukarıda bahsedildiği üzere bilimdışı olmasından dolayı baş vurduğu düzeltici faaliyetler! de bilim dışı olmaktadır. Bilim araçlarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktadırlar. Kendi çıkarları diyoruz çünkü zaten ortada bilim olmadığından ancak bu yöntemler ile bilim süsü verilebilmektedir. Bir dişten bir adamın ailesine kadar çizim yapabilen sözde rekonstrüksiyoncular bilim adamı olabilirler mi? Var oldukları andan itibaren kompleks yapılarını aynen koruyan 300 milyon fosili görmezden gelip, soyu tükenmiş canlıları ve hatta şuan yaşayan canlıları bir ara geçiş formu gören biri bilimadamı olabilir mi? Bunu görmeyip mutasyonlara seçilimlere bilinç dağıtmak bilim midir? Tabiki değildir. Tabi burada bir sancı var malesef. İnsan aklının reddettiği kendilerinin dahi inanmadığı bir inanca (bilim olmayınca inanç olur) kalplerindekini işin içine karıştırarak bilim dışı noktalara gelmektedirler. Bunun bilim diye sunulması ve dayatılması vardır. Bilim adamına sancı yakışmaz. Delilleri getirilmiş bir gerçeği kabul etmek yakışır.
Gelinen nokta şudur ki, insanın kökeninde, Allah’ın yaratması gerçeğine alternatif olarak, sözde mutasyon, seleksiyon vb. inanç ortaya çıkmaktadır. Burada tabiki isteyen istediğine inanacaktır. Ancak mutant ninja kaplumbağalar, şirinler, X-menler, Alice in Wonderlandler ancak evrimcilerin fantezilerini süsleyen birer hayaldir ve öyle kalacaktır. Sahte evrime göre ise, temel ihtiyaçlardan oluşan gelişmiş hayvan insan yalnızca yaşayıp toprak olmaktadır. Bu teoriye göre, sadece bir kez geleceği bu dünyada yanına kar kalacak şekilde yaşaması için öldürmesi, gelişmesi için yok etmesi gerekmektedir.
Allah ise sanatıyla yaratır. Kanunu koyar. Samimi bir çift göze de sanatını gösterir. Tesadüflerle simetri oluşamaz. Sabitler sayılar oluşamaz. Altın oran oluşamaz. Tesadüfler bilim oluşturamaz. Yüce Allah, bizlere imtihanın doğasına uygun deliler gösterir. Herbirimizi de özel olarak yaratmıştır. Hepimiz özeliz. Sadece bize ait olan o kadar çok özelliğimiz var ki. Retinamız, parmak izimiz, karakterimiz. Belirli bir gün için hazırlanıyoruz. Yok olmayacağımız sonsuz bir hayatımız var.
Serkan Doğan