Yüce Allah canlıların soylarını devam ettirebilmeleri için onları çeşitli sistemlerle birlikte yaratmıştır. Rabbimiz, bu sistemler ile canlıyı üremenin gerçekleştiği ilk andan itibaren koruma altına alır. Nitekim memelilerde yavrular, anne karnında plasenta içinde gelişmelerini tamamlarken, diğer birçok canlı türünün yavrusu anne karnının dışındaki bir ortamda dünyaya gelir. Anne rahmi dışındaki ortamda gelişen ceninin dünyadaki dış etkilere karşı son derece savunmasız olduğu düşünülebilir. Ancak aksine bu savunmasız yavrular için yaratılmış yumurtalar, gerçekte yavrular dünyaya gelene kadar onlar için çok konforlu ve dayanıklı birer yuvadır.
Canlıların her biri Yüce Allah’ın üstün yaratışının birer delili olarak mükemmel özelliklere sahiptirler. Tüm canlıların, vücutlarında var olan komp-leks sistemlerden birbirlerine karşı olan fedakar davranışlarına, yavrularına olan düşkünlüklerinden aralarındaki dayanışmaya kadar sahip oldukları mükemmel sistemler bize Rabbimiz’in sonsuz ilim ve kudretini gösteren delillerdendir.
Canlıların bu üstün özelliklerini belirlemek için yapılan araştırmalara her geçen gün bir yenisi daha eklenmektedir. Canlılar öyle mükemmel bir yaratılışa sahiptir ki, bilim adamları sürekli olarak yeni türler tanımlayabilmekte veya bir canlının bambaşka bir özelliğini keşfedebilmektedirler. Bu kapsamlı çalışmaların bir kısmı, canlıların soylarını sürdürme biçimleri üzerinde yoğunlaşmaktadır. Tek hücreli canlılar ve memeliler hariç diğer bütün canlıların büyük kısmının üreme şekli yumurtlamaya dayalıdır. Yüce Rabbimiz içinde yavruların geliştiği yumurtaları çok kusursuz bir yaratılışla var etmiştir. Yumurtanın sahip olduğu bu özellikleri şimdi birlikte inceleyelim:
Yumurta kabuklarının en hayati özelliklerinden biri, üzerlerinde bulunan çok küçük gözeneklerdir. Bizim gözle göremediğimiz bu mikroskobik delikler sayesinde yavru dışarıdan oksijen alarak hayatını devam ettirir. Gözeneklerin diğer önemli bir görevi de yumurta içinde oluşan su buharını dışarıya çıkarmaktır. Eğer gözenekler gereğinden küçük olsaydı yavru oksijensiz kalarak ölecekti; gereğinden daha büyük olduğunda ise, yumurtanın besin maddesi içindeki su buharlaşacak ve yumurta kuruyacak, dolayısıyla gelişmekte olan embriyo yine ölecekti. Ancak Yüce Allah kendini savunmaktan aciz olan embriyoyu yumurtanın kabuğunda var ettiği özel bir sistem ile korumaktadır. (R. McNeill Alexander, Optima for Animals, Princeton University Press, 1996)
Kuluçka dönemi sırasında, yumurtadaki suyun ortalama %16’sı gözeneklerden dışarı buharlaşarak kaybolur. Biyologlar eskiden bu su kaybının, yumurta kabuğunun hava geçirebilen yapısı nedeniyle zorunlu, ama zararlı bir kayıp olduğunu düşünüyorlardı. Oysa son araştırmalar, bu su kaybının yavrunun yumurtadan çıkması için gerekli olduğunu göstermiştir.
Konunun daha da ilginç olan yönü, farklı yumurta kabuklarının su kaybetme oranlarının da, ideal olan %15-20’lik su kaybını sağlayacak şekilde ayarlanmış olmasıdır. Örneğin, dalgıç kuşu yumurtasının su kaybetme oranı, daha kuru ortamda kuluçkaya yatırılan aynı büyüklükteki bir başka yumurtadan üç kat daha fazladır.
İngiltere’deki Bath Üniversitesi profesörlerinden Julian FV Vincent “Sizce bir tavuk yumurtası hidrostatik basınca ne kadar dayanıklıdır?” diye sormakta ve “Bunu bilmemiz için ilk önce yumurtayı hidrostatik basınç ile kırabilmeniz gerekir” demektedir. Profesör Vincent yumurtanın dayanıklılığını ortaya koyabilmek için bir deney önermektedir:
“Yumurtayı avucunuzun içine koyun, bir yüzük takmadığınızdan emin olun ve her tarafına eşit olarak dağılacak bir basınçla parmaklarınızı kapatmaya başlayın. Parmak uçlarınızın ya da belli bir noktanın daha fazla bastırmadığından emin olun. Bu size hidrostatik basıncın benzeri bir durum oluşturacak ve yumurta kırılmayacaktır. Eğer elinizde bir yüzük olursa ya da bir parmağınız daha çok bastırırsa onu rahatça kırabilirsiniz çünkü yumurtayı yerel olarak parçalamış olacaksınız.”
Üç boyutlu bir manivelayı andıran yumurta, üç boyutlu basınca karşı mükemmel şekilde dayanıklıdır. Yumurtanın bu özelliği gökdelenin tüm ağırlığını taşıyan en alttaki tuğlaya benzetilebilir. Yumurtaya bu karakteristik özelliğini kazandıran, içindeki küçük hava kesesidir. (April Holladay, science correspondent, November 28, 2001)
Kabuk, gelişmekte olan yavruyu dış darbelere karşı koruyacak ve kuluçkaya yatan annenin ağırlığını kaldırabilecek kadar dayanıklı olmalıdır. Nitekim kuş yumurtalarına baktığımızda, son derece dayanıklı bir biçimde yaratıldıklarını görürüz. Allah, küçük ve büyük yumurtaları birbirinden farklı şekilde yaratmıştır. Büyük kuşların yumurtaları genellikle sert ve esnek olmayan bir yapıya sahiptirler. Daha küçük kuşların yumurtaları ise yumuşak ve esnektir. Örneğin tavuk yumurtalarının kabukları sert ve gevrektir, ancak yuvada birbirleri üzerine yuvarlandıklarında kırılmazlar.
Bu tür kabuk, aslında tüm iri yumurtalarda bulunmaktadır. Bu sağlamlık, yumurtayı saldırılardan korumaktadır. Eğer bu sert ve gevrek kabuklar, küçük yumurtalarda olsaydı çok çabuk kırılırlardı. Araştırmalar, küçük yumurtalardaki kabukların gevrek değil, ama dayanıklı ve esnek olduğunu göstermektedir. Olası bir darbede esneyebilmeleri onları kırılmaktan kurtarır.
Bir kabuğun gevrek ya da esnek yapıda olması, sadece yavruyu korumak açısından değil, onun dünyaya geliş biçimi açısından da belirleyici rol oynar. Sert ve gevrek bir kabuktan çıkacak olan yavrunun, kafasını ve bacaklarını çıkarmadan önce yumurtanın basık ucunda sadece bir-iki delik açması yeterlidir. Böylece delikleri birleştiren birtakım çatlaklar oluşur ve yavru şapka biçiminde bir kapağı kaldırmakla özgürlüğüne kavuşabilir.
www.imangercekleri.imanisiteler.com
Yumurta tam bir paketleme harikasıdır. Gelişmekte olan civcivin gereksinim duyduğu tüm besin ve suyu sağlar. Yumurtanın sarısı, protein, yağ, vitamin ve mineraller içerirken, akı da bir su deposu işlevini görür. Gelişmekte olan civcivin besine ve suya olduğu kadar oksijen almaya ve karbondioksiti dışarı atmaya da gereksinimi vardır.
Civcivin ayrıca bir ısı kaynağına, kemiklerinin gelişmesi için kalsiyuma, suyunun korunmasına, bakterilerin bulaşmasının engellenmesine ve mekanik darbelere karşı bir koruma sistemine gereksinimi vardır. Tüm bu gereksinimleri yumurta kabuğu karşılar. Civciv, kabuk zarlarının iç yüzeyinde bulunan bol damarlı bir katman aracılığıyla oksijen alır ve karbondioksitini atar. Bunun gerçekleşmesi, erişkin hayvanlarda olduğu gibi akciğerlerle değil, kabuktaki küçük gözenekler yoluyla olur.
Yumurta sadece geliştiği canlıda değil, bu canlı dışında Yüce Allah’ın sonsuz merhametinin göstergelerinden biri olarak insanlar için de birçok yararlı özellik taşır. Nitekim yumurtanın beyazında birçok çoklu protein bulunur ve bu proteinlerden ikisi anti bakteriyel ilaçlar ve ürünler üretmek için farmakolojik açıdan oldukça yaygın bir kullanıma sahiptir. Ayrıca yüksek protein içerdiği için yumurtanın beyazının besin olarak tüketilmesi de doktorlar tarafından tavsiye edilmektedir. Ancak bu noktada özellikle belirtilmelidir ki, kalp-damar hastalıkları riskini artıran yüksek kolestrol içeriği nedeniyle, yumurtanın sarısının tüketilmemesi gerektiği günümüzde tıp dünyasında sık sık vurgulanmaktadır.
Ayrıca yumurta akından, conalbumin adında yüksek antioksidan özelliği taşıyan bir madde elde edilir. Üstelik yumurtadaki tek antioksidan madde bu değildir, phosvitin de bunlardan bir diğeridir. Bilindiği gibi antioksidanlar, vücuttaki serbest radikaller adı verilen zararlı toksik maddeleri arındıran faydalı moleküllerdir. Antioksidan ve antimikrobiyal madde taşıyıcısı üretmek için yumurtanın beyazındaki proteinlerden faydalanılır. Bunlar yiyeceklerin, ilaçların ya da kimyasal maddelerin içinde kullanmak üzere suda çözünür paketler üretmede kullanılır.
Tüm bu mucizevi bilgilerin yanı sıra yumurtaların hayranlık uyandıran bir özelliği daha vardır: Kamuflaj… Pek çok kuşun yumurtası kamufle olmalarını sağlayacak renklerde yaratılmıştır. Her kuş türünün yumurtası yuvasının ortamına has renk ve desene sahiptir. Eğer yumurtaların kamuflaj için, yuvadan düşmemelerini sağlayacak ağırlık merkezi ve yumurta şekli arasındaki orantıyı da hesaba katarsak, kuş yumurtalarındaki yaratılışın mükemmelliği bir kez daha ortaya çıkar.
Henüz doğmamış, akıl ve muhakemeden yoksun bir canlının, kendisi için en konforlu, en uygun sıcaklıktaki ortamı oluşturamayacağı, kendi ihtiyacına en uygun besin maddelerini bilip bu ortamda üretemeyeceği, kabuğun içindeyken dışarıdaki ortamı görüp ortama göre kamufle olamayacağı ortadadır. Her canlı türünün ihtiyacına uygun olarak yaratılan yumurtaların tüm bu özellikleri, Yüce Allah’ın kusursuz yaratışının, merhametinin, aklının ve sonsuz ilminin göstergelerinden sadece bir tanesidir. Allah bir ayette şöyle buyurmaktadır:
“Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın. Onun karar (yerleşik) yerini de ve geçici bulunduğu yeri de bilir. (Bunların) Tümü apaçık bir kitapta (yazılı)dır.” (Hud Suresi, 6)