Allah (cc) Kuran'da müminlerin, huzurun ve güzel ahlakın hakim olduğu bir ahlak yaşamalarını tavsiye etmiştir. Bu ahlakta öfkeye kapılmak, kin tutmak gibi kötü ahlak özelliklerinin yeri yoktur. Çünkü Allah (cc) Kuran'da müminleri bu tür tavırlardan men etmiştir:
"Onlar bollukta da darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir. Allah iyilik yapanları sever." (Al-i İmran Suresi, 134)
"(Bunlar,) Büyük günahlardan ve çirkin utanmazlıklardan kaçınanlar ve gazablandıkları zaman bağışlayanlar." (Şura Suresi, 37)
Müminler ayetlerde bildirilen bu ahlakın dışında bir tavır sergilemekten sakınırlar. Çünkü tüm hayatlarını Allah (cc)'ın sevgisi ve hoşnutluğu üzerine kurmuşlardır. Yaşamları boyunca attıkları her adımda, gösterdikleri her ahlakta, işledikleri her tavırda, söyledikleri her sözde en doğrusunu, en güzelini seçerek davranır, Allah (cc)'ın en beğeneceği ahlakı yaşamaya çalışırlar. Allah (cc) onlardan güzel ahlakın da üstünde bir ahlak istemekte bunu da "en güzel" olarak tanımlamaktadır. Kuran'ın pek çok ayetinde müminlerin olabilecek en güzel tavrı göstermeleri hatırlatılmıştır:
"Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle..." (İsra Suresi, 53)
"... Biz gerçekten en güzel davranışta bulunanın ecrini kayba uğratmayız." (Kehf Suresi, 30)
"Kötülüğü en güzel olanla uzaklaştır..." (Müminun Suresi, 96)
"İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir. " (Fussilet Suresi, 34)
İslam ahlakının yaşandığı toplumlar herkesin "en güzel" tavra özendiği, bunu yapmaya gayret ettiği bir ortamdır. Herkesin "en güzel"in arayışında olduğu bir ortamda doğal olarak huzur, sükunet ve güzellik hakim olur. Sinirlenme, öfkelenme, kavga, gürültü, tartışma ve benzeri kötü ahlak özelliklerinin hiçbiri görülmez. Ailevi ilişkilerde ya da arkadaşlık ilişkilerinde, ticaret konularında, trafikte, her türlü ortaklıklarda ve paylaşımlarda, günlük hayatın hiçbir parçasında müminler bu tür küçüklüklere ve basitliklere tenezzül etmezler. Diğer insanlar tarafından doğal karşılanabilen bu tür tavırlar bir müminin asla kabul etmeyeceği bir ahlaktır.
İslam ahlakı yaşanmadığında insanlar umulmadık yerde öfkelenir, kırıcı olabilir, sesini çirkin bir tarzda yükseltir, bağırır, hiddetlenir hatta şiddet dahi uygulayabilir. Oysa Kuran'da, böyle bir ahlakın sadece kişinin kendisine zarar vereceği hatırlatılmıştır:
"... Ey insanlar sizin taşkınlığınız, ancak kendi aleyhinizedir. Bu dünya hayatının geçici metaıdır. Sonra dönüşünüz bizedir, biz de yaptıklarınızı size haber vereceğiz." (Yunus Suresi, 23)
Kuran ahlakının yaşandığı bir toplumda ise Yüce Allah (cc)'ın dilemesiyle insanlar hem dünyada barış ve huzur içerisinde yaşayacaklar hem de ahiret hayatlarında kendi aleyhlerinde bir durum oluşturmaktan sakınmış olacaklardır.