Ortadoğu üç semavi dinin doğum yeri, sayısız devlete ve imparatorluğa ev sahipliği yapmış bir medeniyetler diyarıdır. Dünyanın en önemli bölgelerinden biri, adeta dünyanın kalbidir. Politik, stratejik, kültürel, ekonomik açılardan tarihin her döneminde çok önemli bir rol üstlenmiş, kültür ve inançların yayılıp gelişmesinde etkili bir köprü vazifesi görmüştür.
Doğu ile Batı'yı, Akdeniz ile Hint Okyanusu'nu, Rusya ile sıcak denizleri birbirine bağlayan coğrafi konumu ve petrol, doğalgaz, elmas, altın, uranyum gibi stratejik kaynaklarıyla büyük bir öneme sahip olan bölge, tarihten bu yana dünya egemenliği peşinde koşan derin güçlerin başlıca hedefi olmuştur. Günümüzde de söz konusu güçlerin terör eylemlerinde bulunarak, psikolojik savaş stratejileri uygulayarak, yasadışı teşkilatları kullanarak ve illegal düzeyde siyasi, iktisadi, askeri faaliyetler yürüterek Ortadoğu topraklarını bölmeye, yerel unsurları dağıtarak bölgeyi kolaylıkla kontrol edilebilir hale getirmeye, böylelikle bölgenin kaynaklarına serbestçe erişmeye ve bölgede söz sahibi olmaya çalıştıkları bilinen bir gerçektir.
Derin devlet güçlerinin bir diğer planı da önce bölgeyi olabildiğince küçük birimlere bölerek zayıflamasını ve istikrarsızlaşmasını sağlamak, bütünlüğünü yitirmiş, parçalanmış bir devletler yığını haline getirdikten sonra da bölge halklarını dinden uzaklaştırmak ve dinsiz bir Ortadoğu meydana getirmektir.
Ne var ki bu planı kurgulayanların göz ardı ettikleri çok önemli bir gerçek vardır ki, o da Ortadoğu'nun binlerce yıldır dinlerle, özellikle de İslam dini ile özdeşleşmiş olduğu gerçeğidir. Bu büyük coğrafyada din, bölgenin en etkin yaşam biçimini oluşturan yegane kaynaktır. Öyle ki Ortadoğu dinlerin ana vatanıdır. Bölgeyi binlerce yıldır şekillendiren, dindir. Dolayısıyla bölgenin uluslararası konjonktürdeki önemini yalnızca jeopolitik ya da jeostratejik konumunun, enerji kaynaklarının veya siyasi özelliklerinin belirlediğini düşünmek eksik bir bakış açısı olacaktır. Dünyanın üç büyük ilahi dininin bu coğrafyada vücut bulduğunu hatırdan çıkarmamak gerekir.
Kelimenin tam manasıyla bir "dinler coğrafyası" olan Ortadoğu din ile öyle harmanlanmıştır ki, tüm bölge ülkelerinde bunun yansımasını görmek mümkündür. Ortadoğu, Batı medeniyetinin temelini oluşturan Hıristiyanlığın doğduğu ve dünyaya yayıldığı yerdir. Bölgedeki toplam nüfusun %4‘ünü teşkil eden Hıristiyanlığın yanı sıra Musevilik de Ortadoğu’da ortaya çıkmış bir semavi dindir.
Bölge ülkelerinde hakim olan din ise İslam'dır. Örneğin Katar %95 oranında müslüman nüfusa sahiptir, Suudi Arabistan, halkının %99'u Müslüman olan bir devlettir; İran nüfusunun %99.5'ini Müslüman halk oluşturur; Afgan halkının %99.7'si Müslümandır; Irak ve Yemen'deki Müslüman nüfus ise %99 oranındadır.
7. yüzyıldan itibaren bölgeye egemen olan İslamiyet siyaset, ekonomi, hukuk, kültür, bilim, sanat, eğitim gibi günlük hayatın tüm alanlarında büyük bir etkiye sahiptir. Ortadoğu'da her şey İslam örfü üzerine kuruludur. Bölgenin neredeyse tamamı İslam dininin motiflerini taşır.
Bölge insanı için İslam'dan uzaklaşmak adeta bir kabustur. Dolayısıyla ekonomik ya da siyasi vaadlerle dinlerini bir kenara bırakmalarını onlara telkin etmenin hiçbir faydası olmayacaktır. Nitekim bölge insanlarının en karakteristik özelliklerinden biri dinlerine olan bağlılıklarıdır. Yüzyıllardan bu yana inançlarına sadık kalarak yaşamış, her şart ve her ortamda bugüne dek inançlarını korumuşlardır. Dinsiz, İslam'sız bir Ortadoğu inşa etmeye kalkmak beyhude bir hayalden başka bir şey değildir. Diğer bir deyişle, derin devlet güçlerinin yıllardan bu yana üzerinde çalıştıkları 'İslam'sız Ortadoğu' ve akabinde 'İslam'sız dünya' modeli gerçekçi olmadığı gibi, hiçbir şekilde başarılı olamayacak, acemice tasarlanmış bir modeldir.
Ortadoğu coğrafyasının farklı unsurları arasında kadim bir tarih ve kültür birlikteliğinden, dahası bir kader birliğinden de söz etmek mümkündür. Yıllar öncesinden kurgulanan ve bugün gerçeğe dönüştürülmeye çalışılan yıkım planlarının başarısız olması işte bu birliğin güçlendirilmesine bağlıdır. Ortadoğu halkı, dış mihrakların tahriklerine kapılmadan, üzerlerine oynanan oyunları görerek, şiddet ve çatışmaların piyonu olmayı kabul etmemelidir.
Milyonlarca insan yaklaşık bir asırdır Ortadoğu'da devam eden zulmün faturasını canıyla ödemiştir ve ödemeye de devam etmektedir. Bugün Ortadoğu coğrafyasında kargaşanın hakim olmadığı neredeyse tek bir yer bile mevcut değildir. Suriye, altıncı yılına giren iç savaşta 250 binden fazla insanını kaybetmiş, koca bir ulus tümüyle yok olurken geriye sadece karşıt kuvvetlerin birbirlerini öldürmek için savaştığı, enkaz haline gelmiş bir ülke kalmıştır. Libya'da Kaddafi rejiminin yıkılmasından bu yana devam eden çatışmalar ve iç savaş nedeniyle yaklaşık 400 bin Libyalı ülke içinde yer değiştirmiş; Yemen, Şii Husiler ve Sünni yönetim arasındaki şiddetli çatışma nedeniyle tamamen bölünmüştür. Irak’taki mezhepsel çatışmalar çoğu sivil 15 binden fazla insanın hayatını kaybetmesine yol açmıştır. Yoğun baskılara maruz kalan Hıristiyan ve Musevi azınlıklar da yüzyıllardan beri yerleşik oldukları yurtlarını terk etmeye zorlanmaktadırlar.
Bu fitnenin, Ortadoğu'nun üzerinden kalkması ancak bölge insanlarının aralarındaki anlaşmazlıkları bir kenara bırakıp, barış ve kardeşlik ekseninde biraraya gelmeleriyle mümkündür. Ortadoğu'da birleştirici unsurun din olduğu gerçeği göz önünde bulundurulmalı, bölge yüzyıllardır olduğu gibi farklı din ve mezheplerden tüm toplulukların inançlarını rahatça ifade edebildikleri bir yer olmaya devam etmeli, her bir grup kendi inancına sahip çıkmalı, kendinden farklı olanlara ise saygı duymalıdır. Hep birlikte tevhid çatısı altında birleşerek bölgedeki parçalanmanın önüne geçilmelidir.
Ortadoğu'nun kurtuluşu için aciliyetle yapılması gereken; bütün hak dinlerin emrettiği değerler olan dostluğun, kardeşliğin, hoşgörü ve merhametin esas alındığı bir birlik inşa etmektir. Hiç kuşku yok Ortadoğu'nun gücü, kuvveti, menfaati din temelli bu sevgi birliğindedir.
Adnan Oktar'ın the Gulf Times & Daily Mail'de yayınlanan makalesi:
http://www.gulf-times.com/story/485260/
http://dailymailnews.com/2016/03/23/let-us-join-hands-to-defeat-the-plot-against-the-mideast/