Birlik, beraberlik, dayanışma, dostluk, fedakarlık, yardımlaşma, gözetip kollama ve benzeri özellikler Kuran ahlakının temelini oluşturan güzelliklerden bazılarıdır. İslam dininde insanlar hep hoşgörü, sevgi ve barış dolu, insanların birbirlerine karşı anlayış gösterdikleri, huzurlu bir ortamda yaşarlar. Bu özelliklere sahip toplumlar ise her zaman için daha hızlı gelişebilir ve güç kazanabilirler. Çünkü, birlik ve beraberlik sağlandığında, toplumun bireyleri güç ve enerjilerini tartışmalara, kavgalara, sürtüşmelere, çatışmalara değil, hep hayır ve güzellik dolu işlere yönlendirecekler sürekli bir ilerleme kaydedeceklerdir. Ayrıca herkesin emeğini, gücünü, şevkini kattığı, birbirine maddi ve manevi yönden destek sağladığı işlerde büyük bir bereket ve güzellik oluşacaktır. Ancak herşeyden önemlisi Kuran`da, birlik ve beraberlik içinde, hayır için çalışan insanlara Allah (cc) Katından bir yardım, bir destek ve güç verileceği müjdelenmiştir. Bu nedenle Cenab-ı Allah bazı ayetlerinde müminlere birbirleriyle çekişmemelerini, yoksa güçlerinin gideceğini ve zayıf düşeceklerini hatırlatmıştır. Bu ayetlerden biri şöyledir:
Allah'a ve Resulü'ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 46)
Müminler arasında kırgınlık, küsmek, alınganlık, çekişme gibi çirkin ahlak özellikleri kesinlikle barındırılmamalıdır. Bu tür durumları gidermek için çaba göstermek, birleştirici ve uzlaştırıcı bir tutum izlemek güzel bir ibadettir. Allah (cc) bunu bir ayette şöyle bildirir:
Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah'tan korkup-sakının; umulur ki esirgenirsiniz. (Hucurat Suresi, 10)
Salih Müslümanlar hiçbir zaman çekişme, sürtüşme, düşmanlık gibi hislerle hareket etmezler, daima ihlaslı, tevazulu, dostane ve birbirlerine karşı düşkün ve sevgi doludurlar. Halis niyetli olmayan insanlar en yakın arkadaşlarının, hatta öz kardeşlerinin dahi başarılarını, güzelliklerini çekemeyebilir, haset ederek düşmanlık gösterebilirler. Ancak salih bir Müslüman diğerlerinin başarılarıyla ve güzellikleriyle kıvanç duyar, bunlara kendisininmiş gibi sevinir, Allah (cc)'a hamd eder. Hatta bu kişinin güzelliklerinin ve başarılarının daha da artması için ona yardımcı olur, gerekirse yol gösterir.
Örnek Müslümanlar, insanlara -Rabbimiz'in tecellileri olduğunun bilinciyle- sevgi, merhamet ve şefkatle yaklaşırlar. Kendileriyle aynı inancı paylaşan, Kuran'a iman eden, Allah (cc)'ın emirlerini yerine getiren ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetine uyanları ise kardeşleri olarak görür ve birbirlerinin velileri olduklarını unutmazlar.
Bir kez daha hatırlatmak gerekir ki, İslam ahlakının özünde, ihtilaf ve ayrılıkları değil, inanç birliğini ve ortak değerleri temel alan bir anlayış vardır. Hz. Muhammed (sav), "Size iki şey bırakıyorum onlara sımsıkı sarıldıkça asla dalalete düşmeyecek ve sapıtmayacaksınız: Kuran ve benim sünnetim" (Muvatta, Kader 3, (2, 899)) sözleriyle Müslümanlara uymaları gereken yolu göstermiştir. Bizlere düşen bu yola uymaktır. Hak dine uymak ve ayrılığa düşmekten sakınmak, Rabbimiz'in tüm inananlara emridir. Yüce Allah (cc), ayetinde şu şekilde buyurmuştur:
O: "Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin" diye dinden Nuh'a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya vasiyet ettiğimizi sizin için de teşri' etti (bir şeriat kıldı). Senin kendilerini çağırdığın şey, müşriklere ağır geldi. Allah, dilediğini buna seçer ve içten Kendisi'ne yöneleni hidayete erdirir. (Şura Suresi, 13)