Türk ve İslam devletlerinin bir çatı altında toplanması, adalet, sevgi ve kardeşlik temeli üzerine bir araya gelmesi için, Türkiye Cumhuriyeti'ne önemli görevler düşmektedir.
NATO üyesi olan Türkiye'nin Batı Dünyası ile Türk ve İslam devletleri arasında bir köprü işlevi göreceği çok açıktır. Türkiye sahip olduğu tarihi mirası, jeo-politik ve stratejik konumu gereği üstleneceği görev ile Türk-İslam coğrafyasında büyük bir zenginliğin, refahın ve huzurun yolunu açacaktır.
Türk-İslam Birliği demokrasi, laiklik, hukukun üstünlüğü ve sosyal devlet gibi kavramlara sahip çıkacak, üye devletlerinin üniter yapılarını koruyacaktır. Toplumun her kesimi yönetimde söz sahibi olacak, sosyal ve ekonomik meseleler geniş çaplı mutabakatlarla çözülecektir. Demokratik toplumlarda, ülke meselelerinin çözümü için herkesin veya her grubun farklı fikirleri olabilir. Kimi serbest piyasa ekonomisini savunur, bir başkası karma ekonominin yararlı olacağını düşünür. Benzer şekilde, dış politikadan ülkenin bayındırlık meselelerine kadar her konuda farklı görüşler olabilir. Dünya görüşü yönünden de toplumun bir kısmı daha muhafazakâr, bir kısmı daha liberal olabilir. Türk İslam Birliği bu demokratik yapıyı koruyacaktır. Ama burada önemli olan tüm bu farklı siyasi ve kültürel akımların, devlete bağlılık konusunda ortak bir tavır göstermeleridir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, üniter bir devlettir; yani kendi bünyesinde farklı kanunların geçerli olduğu farklı yönetim bölgeleri yoktur. ``Federatif`` yapılar yoktur. Söz konusu üniter devlet yapısı, Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünün ve iç huzurunun en büyük teminatıdır. Türkiye'nin üniter devlet yapısı, milli bir temel üzerine kuruludur. Türkiye sınırları içinde, ana dili Türkçe olmayan, farklı bir etnik kökenden gelen gruplar bulunabilir, ancak bu vatandaşlarımız da Türk Milleti'nin birer parçasıdırlar. Türkiye'nin her yerinde ve herkes için geçerli olan kanunlar onlar için de geçerlidir. Türkiye'nin her yerinde ve herkes için geçerli olan temel hak ve özgürlüklere onlar da sahiptir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin bu üniter devlet yapısı Türk-İslam Birliği'ni oluşturan ülkelere de örnek olacaktır. Birlik altında birleşen devletler kendi üniter yapılarını muhafaza edeceklerdir. Bu üniter yapıyı yıkmaya yönelik her türlü ayrılıkçı hareket birlik tarafından engellenecektir.
Türkiye Cumhuriyeti, Türk-İslam Birliği dünyasına laik bir hukuk devleti sıfatıyla öncülük edecektir.Türkiye Cumhuriyeti'nin sahip olduğu laiklik ilkesi, İslam ahlakının da esaslarından olan vicdan özgürlüğü gibi temel bir insani değeri korumaktadır. İşte bu nedenle ülkemizin sahip olduğu laik devlet anlayışı her Türk vatandaşının benimsediği ve savunduğu en temel ilkedir. Laiklik ilkesi her din mensubunun kolayca ibadet etmesini sağlayacaktır. İnsanların istediği gibi ibadethane açmasına, dinini dilediği gibi yaşamasına imkan verecektir. Ayrımcılıkları ve dinler arası çatışmaları engelleyecektir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bir hukuk devletidir. Bir başka deyişle ``hukukun üstünlüğü`` ilkesini benimsemiştir. Bu ilke, adalet kavramının temelini oluşturmaktadır. Dolayısıyla her Türk vatandaşının, Türkiye Cumhuriyeti'nin bu temel niteliğine sahip çıkması gerekir. Devletimizin bu laik yapısı ve hukuk devleti özellikleri Türk İslam dünyasına örnek olacaktır. Birçok Müslüman ülkede yaşanan sosyal çalkantıların, hukuksuz uygulamaların son bulmasına vesile olacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türk-İslam dünyasında bir başka anayasal niteliği olan ``sosyal devlet`` vasfıyla da ön plana çıkacaktır. Ülkemiz sosyal devlet anlayışı ile kanunlarında ve icraatında toplum yararını gözetmektedir. Sosyal devletin varlığı, bir toplumda gerçek refah ve huzurun sağlanmasının temel şartlarından birini oluşturmaktadır. Eğer Devletimiz güçlü olmazsa ve dolayısıyla sosyal devlet işlevini gereği gibi yerine getiremezse, o zaman toplumdaki yardıma muhtaç kimseleri, dulları, yetimleri, yaşlıları, kimsesizleri koruyacak kurumlar da çalışmayacaktır. Bu nedenle sosyal devlet anlayışı Türk-İslam Birliği'nin temel esaslarından biri olacaktır.
Bir milletin varlığı ve bekası için, güçlü bir devlete sahip olması zorunludur
Türkiye Cumhuriyeti, tüm vatandaşlarının yararını gözeten, milletin refahının, güvenliğinin ve geleceğinin yegane teminatıdır. Dolayısıyla, önceden de belirttiğimiz gibi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni korumak, devlete sahip çıkmak her Türk vatandaşının öncelikli görevidir. Hiçbir Türk vatandaşı, devlet kurumlarına zarar verecek, bu kurumların işleyişini aksatacak ya da devletin temel değerlerini yıpratacak bir faaliyet içine kesinlikle girmemelidir. Milli görevimiz, her zaman için devletin yanında olmaktır.
Kaldı ki, Türk-Osmanlı kültüründe, devlet, vatandaşlarının taleplerini her zaman için önemsemiştir. Osmanlı döneminde padişahlar ``ayak divanı`` denen kabul günlerinde, sade vatandaşları kabul etmişler ve dertlerini dinlemişlerdir. Cumhuriyetimiz de aynı güzel geleneği devam ettirmekte ve vatandaşlarının taleplerine kulak vermektedir.
Tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşların bu hususları göz önünde bulundurması gerekir. Sorunlar ve şikayetler, devletle çatışarak değil, devletin resmi mercilerine müracaat ederek ve uzlaşma yoluyla çözülmelidir. Aksi bir tavır, kimseye bir yarar sağlamayacağı gibi, toplumumuza da sadece huzursuzluk ve tedirginlik verecektir.