İman edenlerin hem dünyada hem de ahirette tek bir gerçek dostu vardır. Bu dost onu hiçbir zaman bırakıp gitmez, asla terk etmez, her zorlukta yanındadır ve ona yardımcıdır. Doğduğu günden öldüğü güne kadar daima onunla birliktedir. Onu düşmanlarına karşı korur. Onun için herkesten daha güvenilirdir, daima karşılıksız armağan edendir. Kuşkusuz bu dost, alemlerin Rabbi olan Yüce Allah’tır. Allah, müminlerin en çok güvendiği, en yakın dostudur.
İnsan her anında Yüce Allah’a muhtaçtır. Hiçbir insanın, Allah’ın dışında bir yardımcısı yoktur. Herhangi bir sıkıntıyla karşılaştığında ona yardım ulaştırabilecek olan yalnızca Allah’tır. Cenab-ı Allah, insanlara rahmet olarak, dünya hayatında karşılaşabilecekleri zorlukları giderebilmeleri için pek çok nimet yaratmıştır. İnsanın bu nimetlerden yararlanırken, bunları müstakil güç sahibi birer varlık olarak düşünmesi büyük bir hata olur. Çünkü gerçekte tüm bunları yaratan Allah’tır ve her biri ancak Yüce Allah’ın dilemesiyle insanlar için birer nimete ve rahmete dönüşmektedir. Bütün olayları en güzel şekilde sonuçlandıran ve insana nimetlerini ulaştıran yalnızca Cenab-ı Allah’tır.
Müminler, tüm hayatlarını Allah’ın rızasını kazanmaya adamışlardır. Bu uğurda her türlü zorluk ve sıkıntıyı göze alabilecek, her türlü fedakarlıkta bulunabilecek şekilde derin bir imana sahiptirler. Hayatları boyunca Kuran-ı Kerim’de bildirilen güzel ahlakı insanlar arasında yaygınlaştırmak, insanların Allah’a iman etmelerine vesile olmak için ciddi bir çaba gösterirler. Gösterdikleri bu yüksek ahlaka karşılık ise dünya hayatında hiçbir karşılık beklentileri yoktur. İman sahiplerinin bu ahlakı büyük bir kararlılıkla yaşamalarının amacı, yalnızca Rabbimiz’in sevgisini, hoşnutluğunu kazanabilmek; O’nun yüceliği karşısında gereken şükrü yerine getirebilmektir. Bunun için müminler en zor gibi görünen anlarda bile Kuran’da bildirildiği gibi “… Allah bize yeter, O ne güzel vekildir…” (Al-i İmran Suresi, 173) diyerek şevk ve azimle çaba harcarlar.