Allah Kuran'da mümin ahlakını; yumuşak sözlü, kavga ve çatışmadan kaçınan, Kuran ahlakının yayılması konusunda en aleyhte görünen insanlara karşı dahi ılımlı bir şekilde yaklaşan, tevazulu, sabırlı, merhametli, sevecen bir karakter olarak bildirmektedir. Kuran ayetleri incelendiğinde, böyle bir üslubun tüm peygamberlerin ortak özelliği olduğu görülmektedir. Yüce Allah, Hz. İbrahim'in üstün ahlakını "... doğrusu İbrahim, çok içli, yumuşak huyluydu" (Tevbe Suresi, 114) ayetiyle bildirmektedir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in ahlakını bildiren bir ayet ise şöyledir:
"Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi..." (Ali İmran Suresi, 159)
Müslümanlar, sadece Kuran ahlakını yaşamak ve anlatmakla yükümlü olan, insanların üzerinde hiçbir şekilde zorba ve zorlayıcı olmayan, en zalim insanlara bile -onları bu durumlarından vazgeçirip adaleti sağlamak için- "yumuşak söz" söylemekle sorumlu tutulan kimselerdir. Bu üstün ahlaka sahip olan müminlerin uzlaşmacı olmayıp, sert ve olayları tırmandıran bir yol izlemeleri kesinlikle mümkün değildir.
Günümüzde hangi gruba veya inanca ait olursa olsun radikal eğilimler, dünya barışını ve güvenliğini tehdit eden unsurların başında gelmektedir. Radikaller sert, sivri, hatta kimi zaman saldırgan bir üslup kullanan kimseler olarak bilinmektedir. Kuran'da Müslümanların, öfkelendikleri zaman bunu yenen, akılcı, itidalli ve ılımlı insanlar oldukları bildirilmektedir. Her zaman uzlaşmayı, çatışmaları karşılıklı hoşgörü çerçevesinde çözüme kavuşturmayı ve olayların olumlu yönlerini görmeyi tercih ederler. Karşılaştıkları her olayda, barışcıl ve sakinleştirici bir tavır gösterirler. Bir ayette Müslümanların bu özellikleri şöyle bildirilir:
"Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlardan bağışlama ile geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever." (Al-i İmran Suresi, 134)
Müslümanlar kendileriyle aynı düşünce ve inanca sahip olmayan kişilerle konuşurken ve onlara İslam ahlakını anlatırken de son derece nezaketli ve saygılı bir üslup kullanmalıdırlar. Bir Kuran ayetinde bildirildiği gibi, "dinde zorlama (ve baskı) yoktur." (Bakara Suresi, 256) Müslümanların sorumluluğu, Allah'ın Kuran'da bildirdiği ahlakı en güzel şekliyle insanlara anlatmak ve seçimi karşılarındaki insanın vicdanına bırakmaktır. Yüce Allah, bir Müslümanın diğer insanlara karşı kullanacağı üslubun nasıl olması gerektiğini Kuran'da şöyle bildirmektedir:
"Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir." (Nahl Suresi, 125)
Bu konuda müminlere yol gösteren örneklerden bir diğeri de, Allah'ın Hz. Musa'ya ve Hz. Harun'a Firavun'a gitmelerini ve ona "yumuşak söz" söylemelerini bildirmesidir:
"İkiniz Firavun'a gidin, çünkü o, azmış bulunuyor. Ona yumuşak söz söyleyin, umulur ki öğüt alıp-düşünür veya içi titrer-korkar." (Taha Suresi, 43-44)
Firavun kendi devrinin zulüm ve Allah'ın varlığını kabul etmek istememe konusunda en ileri gitmiş kişilerinden biridir. Kendini putlaştırarak (Allah'ı tenzih ederiz), iman edenlere (devrin İsrailoğulları'na) korkunç zulümler ve katliamlar uygulamış zorba bir kişidir. Buna rağmen Allah, peygamberlerine Firavun'a giderken dahi "ona yumuşak söz söyleyin" şeklinde buyurmaktadır. Dikkat edilirse Yüce Allah'ın bildirdiği yöntem, ılımlı bir üslupla diyalog kurmaktır. İğneleyici sözler, öfkeli sloganlar, heyecanlı protesto gösterileri ile çatışmak, Allah'ın bildirdiği ahlaka ve tebliğ üslubuna kesinlikle uygun değildir.
Dolayısıyla tüm Müslümanların, Kuran ahlakının ruhuna ve özüne aykırı olan her türlü sert, öfkeli, çatışmacı üsluptan tamamen uzak durmaları, bunun yerine sonsuz rahmet sahibi Allah'ın Kuran'da bildirdiği ılımlı, hoşgörülü, sakin ve akılcı üslubu benimsemeleri gerekir. Müslümanlar; olgunlukları, hoşgörüleri, insancıllıkları, itidal, tevazu ve sükunetleri ile tüm dünyaya örnek olmalı ve Kuran ahlakının yayılmasına vesile olmalıdırlar. Yüce Allah bu güzel ahlakı gösteren kullarını şöyle müjdelemektedir:
"İşte onlar; sabretmeleri dolayısıyla ecirleri iki defa verilir ve onlar kötülüğü iyilikle uzaklaştırıp kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler." (Kasas Suresi, 54)