Bilim ve Gelecek dergisinin Ocak 2007 tarihli sayısında, Charles Darwin"in yaptığı çalışmaları ve Türlerin Kökeni kitabını öven, bir yazı yayınlandı. Son dönemlerde Darwinizm"e karşı sergilenen ve Yaratılış Gerçeğini açıkça destekleyen somut bilimsel kanıtlar karşısında büyük panik ile yazılmış olduğu belli olan yazıda, Darwin"in Yaratılış Gerçeğine karşı mücadelesi övülüyor ve amatörce yaptığı çalışmalar bilimsel delillermiş gibi gösterilmeye çalışılıyordu.
Bu çabanın sebebi kuşkusuz ki, materyalistler için Darwin"in ve onun ortaya attığı doğal seleksiyon ile evrim teorisinin son derece büyük bir önem taşımasıdır. Çünkü teori materyalistlere, kendilerinin ve tüm canlıların nasıl var olduklarına dair Yaratılış Gerçeği dışında sahte senaryolar üretme imkanı verir. Söz konusu yazıda, teorinin çıkmazları ve imkansızlıklarını itiraf eden sözlere rağmen Darwin"in övülmesinin en büyük nedeni işte budur.
Öncelikle şunu belirtmekte fayda vardır: Darwin"in teorisi 19. yüzyılın ilkel bilimsel ortamında geliştirilmiş hayali spekülasyonlar üzerine kuruludur. O dönemdeki kısıtlı olanaklarla Darwin"in iddialarının geçersizliğini kanıtlamak -her ne kadar akla ve mantığa aykırı gelse de- pek mümkün olmamıştır.
Darwin döneminde, bilim o kadar geriydi ki, canlı hücresi, içi su dolu bir torbadan ibaret sanılıyordu. Dönemin bilim adamları, hücrenin organellerinden ve DNA"dan haberdar değillerdi. Yaşamın, ciltler dolusu ansiklopediyi dolduracak miktarda bilgiye dayandığı bilinmiyordu. Anormal doğan bebekler, annelerinin doğum sırasında kapıldığı korkuların bir sonucu zannediliyordu. Darwin döneminde, bir bölgede toprağın sabanla dövülmesinin, o bölgenin iklimini değiştireceğine inanılıyordu. Uzayı ise, renksiz bir sıvı olan eterin kapladığı zannediliyordu. Birkaç nesil boyunca elleri kesilen kişilerin çocuklarının elsiz doğacağına inanılıyordu. Bu birkaç örnekte bile görüldüğü gibi günümüzde çok iyi bilinen gerçekler hakkında geçmişte çok yanlış iddialarda bulunulabiliyordu.
Darwin döneminde (1859), elektron mikroskobu henüz icad edilmemişti. Elektron mikroskobu bir yana, insanlık henüz buzdolabı (1938), telefon (1876), daktilo (1867) ve hatta tükenmez kalemle (1863) bile tanışmamıştı. Dönemin araştırmacıları, pergel, pusula, termometre ve benzeri basit araçlar kullanarak doğada olup biteni anlamaya çalışıyorlardı. Bunlar evrim teorisinin iddialarının ortaya atıldığı dönemdeki cehaletin boyutlarını görmek açısından oldukça önemlidir.
İşte Darwin, Galapagos adalarını da kapsayan deniz yolculuğuna böylesine ilkel bir ortamda; yaşamın kompleksliği ve genetik kanunlarından tamamen habersiz şekilde çıkmıştı. Burada daha önce görmediği canlıların kaydını tuttuktan sonra evrimsel hayallere dalmıştı. Darwin, yaşamın basit olduğunu iddia etmişti. türlerin çeşitliliğinin mantığını açıklayamamıştı. Açıklayamazdı da, çünkü Darwin"in DNA"dan haberi yoktu. Darwin ne genetik, ne biyomatematik, ne de mikrobiyoloji biliyordu. Darwin, sahip olduğu kısıtlı imkanlar ile canlılardaki benzerliklere dayanarak hayali çıkarımlar yapmıştı. Bu düşüncelerinin bilimselliği hakkında ise "Oldukça iyi biliyorum ki spekülasyonlarım meşru bilimin sınırlarının oldukça ilerisine uzanmıştır" diyerek teorisinin bilimdışı yönlerini kendisinin dahi kabul ettiğini göstermişti.1 (Konuyla ilgili detaylı bilgileri buradan okuyabilirsiniz.)
Burada önemle vurgulanması gereken nokta ise şudur: Darwin, teorisini ortaya atarken herhangi bir bilimsel delilden yola çıkmamış ve hipotezini hiçbir bilimsel bulgu ile delillendirmemiştir. Yaptığı çalışmalar yalnızca bazı basit deney, gözlem ve araştırmalardan ibarettir. Bütün bunların sonucunda evrim hipotezini doğrulayacak tek bir delil bile elde edememiştir. Bu çaba Darwin"den sonra da devam etmekte ve Darwinistler, bilimsel delillerle değil çeşitli psikolojik telkinlerle evrim aldatmacasını sürdürmeye çalışmaktadırlar. Haluk Ertan"ın söz konusu yazısı da bunun örneklerden biridir.
Darwinistlerin yapmaları gereken şey; geçmişi anmak, Darwin"in herhangi bir bilimsel sonuç getirmemiş çalışmalarını yad etmek, evrimi kanıtlanmış bir teoriymiş gibi göklere çıkarmak yerine, iddialarını somut, bilimsel delillerle ortaya koymalarıdır. Eğer hala evrim teorisinin savunuculuğunu yapıyorlarsa, bilim adına beklenen ve yapılması gereken budur. Bunun dışındaki spekülasyonları, 19. yüzyılın köhnemiş bilim anlayışını ısrarla günümüze taşımaya çalışmaları boşunadır. Evrim aldatmacası konusunda tam anlamıyla bilinçlenmiş olan halkımız üzerinde evrimci telkinler artık hiçbir etkiye sahip değildir. Bilim ve Gelecek dergisinin bu gerçeği kabul etmesi ve bu doğrultuda Türk halkına gerçekleri anlatması gerekmektedir. Akla ve sağduyuya en uygun olan budur.
1. N.C. Gillespie, Charles Darwin and the Problem of Creation, 1979, s. 2 (Chicago üniversitesi kitabı)