Bir yarış atının, özellikle dörtnala koşarken, bacak kemiklerine çok fazla yük biner. Bu kadar fazla basınca maruz kalan bacak kemiklerinin de zayıf yerlerinden kolaylıkla kırılabileceği düşünülebilir. Ancak böyle bir şeyin gerçekleşmez. Bu, atın yaratılışındaki üstün tasarımdan kaynaklanmaktadır.
Bir at hareket ettikçe bacaklarına binen yükün çoğu bacaktaki üçüncü metakarp kemiği tarafından karşılanır. Yaklaşık 25 cm. boyundaki bu kemiğin bir yüzünde damarların kemiğe giriş yaptığı, fasulye büyüklüğünde bir delik bulunur. Bir malzemede delik bulunması normalde onu zayıflatan bir etkendir. Katı cisimlerin üzerine kuvvet uygulandığında kırılmanın başlayacağı ilk yer deliğin bulunduğu noktadır. Metakarp kemiği ise fizik kurallarını sanki altüst edercesine bu delikten kırılmaz. Bu kemik laboratuvarda defalarca kırılmış, ancak delik kısmının daima sağlam kaldığı görülmüştür. Çünkü deliğin etrafındaki doku mikroskobik ölçekte öyle özel bir şekilde düzenlenmiştir ki, deliğe uygulanan basınç adeta emilerek kemiğin geneline yayılır. Atın bacağını koruyan bu özel tasarım uçak mühendislerinin de dikkatini çekmiştir. Çünkü uçakların gövdesinde bulunan ve elektrik kablolarının, yakıt ve hidrolik borularının geçirildiği delikleri güçlendirmek önemli bir sorundur. Bu sorunu aşmanın yollarını arayan Doç. Dr. Andrew Rapoff, bir plaka üzerinde atın kemiğindeki deliği taklit etmiş ve defalarca denemesine karşın plaka delikten kırılmamıştır.
Rapoff artık uçak gövdelerindeki delikleri kemikteki delikler gibi tasarlıyor. Atlardaki bu mükemmel sistem yaratılış gerçeğinin bir örneğidir. Ve etrafımızda bunun gibi Rabbimiz'in üstün sanatını gösteren daha pek çok örnek vardır. (Harun Yahya, Doğadaki Mühendislik)