"Beğeni" İçin Yaşamak, Sosyal Medyanın Yeni Hastalığı
ucgen

"Beğeni" İçin Yaşamak, Sosyal Medyanın Yeni Hastalığı

49347

Bugün sosyal medya da 2 milyar Facebook ve 1.4 milyar Youtube kullanıcısı var. Instagram kullanıcısı sayısı ise 700 milyon civarında. Bu rakamlara 350 milyon Snapchat ve 330 milyon Twitter kullanıcısını da eklersek dünyamızın üçte birinin sosyal medya üzerinden iletişimde olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.(1) Bu topluluk her gün hayal gücümüzün çok üstünde bir sayıda paylaşım yapmakta. Facebook kullanıcıları 24 saatte 8 milyar içerik yüklüyorlar. Youtube’a bir gün içinde yüklenen videoların toplam süresi ise 400.000 saat. Aynı sürede 500 milyon Tweet atılırken, İnstagram’a 350 milyon fotoğraf yükleniyor.

Bu devasa iletişim ağı zaman içinde kendi kurallarını da oluşturdu. Instagram’da ya da Facebook’ta “Like” almak, Twitter’da “RT”’lenmek, Youtube’da seyredilmek insanlar arasında yeni bir başarı ölçüsü haline geldi. Facebook’ta ilk kullanıldığı günden bu yana “Like” tuşuna 1.2 trilyon kez basılmış. Instagram ise günde 4.5 milyar kez “like” alıyor. Bu istatistikler insanlık için yeni bir bağımlılık tehlikesinin kapımıza geldiğini gösteriyor. (2) Sosyal Medyada beğenilmek, kabul görmek ve diğer kullanıcıların önüne geçebilmek insanlık için yeni bir saplantı haline gelmiş durumda. Sosyal medya kullanıcılarının %60’ının 30 yaşın altında olduğunu düşünürsek bu yakın zamanda dünyamızın en önemli sorunlarından bir haline gelecek. (3)

Birçok sosyal medya kullanıcısı sanal alemdeki yaşantılarını gerçek hayatlarının önüne koymuş haldeler. Hayatlarının her anını hiç tanımadığı on binlerle paylaşıyorlar. Dijital toplumda kabul görmek ve beğenilmek için yani “Like” alabilmek için her türlü riski göze alıyorlar. Dağlara tırmanıyor, gökdelenlerin üzerine çıkıyor, yerin altında, denizin derinliklerinde, dünyanın en tehlikeli noktalarında selfie çekiyorlar. Bu uğurda hayatlarını dahi tehlikeye atabiliyorlar. Tüm bu ekstrem yaşam tarzının tek bir amacı var; sosyal medyada mümkün olduğunca çok “Like” alabilmek. “Like” yarışında öne geçebilmek için gerçekleri saptırmaktan ve hayatlarını olduğundan daha iyi göstermekten de geri kalmıyorlar. Kaspersky Lab'in araştırmasına göre, her 10 kişiden biri sosyal medyada beğeni alabilmek için gerçeği çarpıtıyor; olduğundan farklı bir insan gibi görünmeye çalışıyor.(4) Yani "Like" alma, bir araç olmaktan çıkmış adeta bir amaç haline gelmiş. Birçokları için internet sanal bir dünyadan ibaret değil; tümüyle sosyal bir gerçeklik haline gelmiş; sosyal medyada beğenilmek, gerçek hayatta beğenilmenin önüne geçmiş durumda.(5) Bu sanal beğenilme isteği Facebook kullanıcılarının günde 4.5 milyar kez yani dakikada 3.2 milyon kez "Like" tuşuna basmasını sağlıyor. Bugün artık “Like” tuşunun olmadığı bir dünyayı hayal etmek bile zor.

Sanal dünyanın gerçek hayatın önüne geçmeye başlaması ile birlikte psikolojik rahatsızlıklarda dijitalleşmeye başladı. FOMO ya da açık haliyle “Önemli bir hadiseyi kaçırma korkusu” (Fear of Missing Out) birçok önemli akademik çalışmaya konu oldu.(6)(7) TIME gibi önemli uluslararası dergiler, sosyal medyanın ortaya çıkardığı bu psikolojik rahatsızlıkla mücadele yöntemlerini anlatan makaleler yayınladılar.(8) Oxford English Dictionary, FOMO rahatsızlığını “başka bir yerdeki daha heyecanlı muhtemel bir olayı kaçırma endişesi“ olarak sözlüğüne ekledi. FOMO özellikle sosyal medyanın ana kullanıcıları olan Z kuşağı için önemli bir tehlike oluşturuyor. 18 yaş altı bu genç kuşak, Tweet’leri RT yapılmadığında veya Facebook'da beğeni alamadıklarında kendilerini kötü hissetmeye başlıyorlar; daha popüler hesapların varlığından dolayı depresyona giriyorlar. Kopenhag Üniversitesi bu rahatsızlığı “facebook kıskançlığı” (facebook envy) olarak da isimlendirdi.(9)

Sosyal medyanın bu karanlık yönü sorunlu kişilikleri daha da uçuruma sürüklüyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) ortaya koyduğu tabloya göre geçtiğimiz yıl her 40 saniyede bir kişi intihar etmiş. Bu, dünya genelinde kendi eliyle hayatına son veren 800 bin kişi demek.(10). Bu sayının önemli bir kısmı 19-24 yaş arasındaki gençlerden oluşuyor. İntihar, bu yaş grubundaki ölüm sebepleri arasında ikinci sırada. Yani dünya gençliğinin büyük bir kısmı, intiharın çözüm olarak görüldüğü bir ruh hali içinde sınırda bir yaşam sürmekte.

Sosyal medya da bu ateşe körükle gidiyor. İntiharların sosyal medyada canlı olarak yayınlanması yaygınlaşmaya başladı. 2008 yılında Japon bir mesaj panosunda hidrojen sülfit gazının intihar için uygun olduğu bilgisi paylaşıldıktan sonra 220 kişi bu yolla intihar etti. Bir diğer olayda Yeni Zelanda'da bir kişi intihar ettikten sonra hazırlanan anma sayfasından etkilenen 8 kişi daha canına son verdi. "Mavi Balina" isimli oyun ise sadece Rusya’da 130 gencin intiharına sebep oldu. Suicide Challange (İntihar Meydan Okuyuşu) olarak adlandırılan bu sosyal medya çılgınlığı, bir Facebook grubu olarak ortaya çıkmıştı. Bir grup hastalıklı karakter, gençler üzerinde baskı oluşturarak, kendi kendilerine zarar vermekle başlayan, intihar ile sonuçlanan bir psikolojik süreç oluşturdular. Mavi Balina oyununun etkisiyle Hindistan’da, İngiltere’de, Avrupa’da da 15-18 yaş arasında birçok genç hayatına son verdi. Bugün araştırmalar, sosyal medyanın intiharı teşvik eden bir yönü olduğunu açıkça ortaya koymaya başladı. 

Sosyal medya ile insanlar arasında iletişimin hızla artması gerçekte sevindirici bir gelişme. Büyüklerimizin bir ömür boyu göremedikleri teknolojik gelişmeler, sadece birkaç yıl içinde gerçekleşiyor. İnsanlar birbirlerini tanıyor ve kaynaşıyorlar. Ortak bir insanlık kültürü gelişiyor; insanlar birbirlerini, doğru ve güzel olana daha etkili şekilde davet edebiliyorlar. Dünyamız daha güzel bir geleceğe hep birlikte hazırlanıyor. Kuşkusuz sosyal medya, bu bakımdan önemli bir tebliğ ve dostluk ortamı. Bu ortamın farklı amaçlarla kullanılmaması, gençlere kötülük ve depresyon yöntemlerini gösteren bir yol olmamasını sağlamak elimizde.

Önümüzdeki dönemde bizlere düşen en önemli görev bu büyük imkanın doğru yoldan çıkmasını engellemek ve medeniyetimizin gelişmesine katkıda bulunmasını sağlamaktır. Dünyanın ihtiyacı, sosyal kurallar ile düzene konulmuş, iyiliğin ve barışın yollarını gösteren ve insanları ittifaka davet eden bir dijital hayattır. 

  1. http://www.smartinsights.com/social-media-marketing/social-media-strategy/new-global-social-media-research/
  2. https://www.statista.com/statistics/274829/age-distribution-of-active-social-media-users-worldwide-by-platform/
  3. https://www.omnicoreagency.com
  4. https://www.kaspersky.com/about/press-releases/2017_one-in-ten
  5. https://www.entrepreneur.com/article/243924
  6. http://www.apa.org/monitor/2017/03/cover-disconnected.aspx
  7. http://www.apa.org/gradpsych/2016/01/missing-out.aspx
  8. http://time.com/4358140/overcome-fomo/
  9. http://www.independent.co.uk/life-style/gadgets-and-tech/facebook-social-media-make-unhappy-jealous-people-particularly-sad-copenhagen-university-study-a7490816.html
  10. http://www.who.int/mental_health/prevention/suicide/suicideprevent/en/

Adnan Oktar'ın BERNAMA (Malezya) & Riyadh Vision'da (Suudi Arabistan) & The Malaysian Times (Malezya) yayınlanan makalesi:

http://www.bernama.com/bernama/v8/fe/newsfeatures.php?id=1396729

http://www.riyadhvision.com.sa/2017/10/12/living-for-likes-a-new-pressure-on-the-society/

https://www.themalaysiantimes.com.my/living-likes-new-pressure-society/

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER