Yaşanan uçak krizi sonrasında Rusya ve Türkiye’de sular durulmuyor. Yaşanan facianın ardından her iki ülke liderinin yaptığı ilk açıklamalara baktığımızda; konunun yatışmasına yönelik demeçler verdiklerini görüyoruz. Ancak daha sonra bu ılımlı mesajlar yerini sert bir üsluba bıraktı ve birtakım ekonomik yaptırımlar da peş peşe sıralandı.
Bana göre bu konunun iki eski dost ülke arasında gittikçe tırmanan bir krize dönüşmesi pek de yakışık almıyor. Ayrıca krizi bu denli derinleştirmenin iki ülkeye de hiç bir yararı olmadığı gibi her iki ülkenin halkına da acı çektirmenin pek mantığı bulunmuyor. Yıllardır dost olan iki ulusun sıkıntı içinde yaşaması hiç de akılcı değil.
Elbette ki o Rus uçağı kesinlikle düşürülmemeliydi. Sınırı ihlal ettiklerine dair yapılan uyarıları pilotların tam olarak anladıklarına emin olunana kadar uyarı verilmeye devam edilmeliydi. Ayrıca şu da unutulmamalıdır ki, pilotlar uyarıları yanlış anlamış da olabilirler, sesler birbirine karışmış olabilir, hava sahasını farkında olmadan ihlal etmiş olabilirler. Eğer pilotlar uyarıları anlamış olsalardı belki de akabinde rotayı düzeltecekler ve uçağın düşürülmesine gerek kalmayacaktı. Bütün bu ihtimaller düşünülse bu durumu, uçağı düşürmeden çözmenin pek çok yolu bulunabilirdi. Hemen hemen her ülkede hava ihlalleri yaşanabiliyor. Benim kişisel düşüncem her ne kadar uluslararası hukukun kabul ettiği bir durum olsa da bunu mutlaka uygulamak ve uçağı düşürmek zorunlu değil.
4 Aralık’ta da Rus Donanması’na ait bir geminin İstanbul Boğazı’ndan geçişi sırasında güvertedeki Rus askerinin omzunda füze taşıması dikkat çekmişti. Dışişleri Bakanımız ve pek çok gazeteci bunun Möntrö Boğazlar Sözleşmesine aykırı olduğunu ifade ettiler. Biz isteseydik o füzeyi taşıyan askerin Türkiye’yi tehdit ettiğini iddia edebilirdik. Türkiye, Möntrö sözleşmesine göre Rusya’ya Boğaz geçişini kapatacağını bildirebilirdi. Ancak konunun üzerinde durmamayı tercih ettik ve olayı görmezden geldik. Burada da görüldüğü gibi hukuk sınırları içerisinde sorunları halletmenin birkaç alternatifi her zaman bulunmaktadır. Böyle durumlarda ilk akla gelen hemen saldırıya kalkışmak olmamalıdır.
Şimdi ise, her şeyi geriye sarıp yaşananları değiştirmemiz mümkün olmasa da geleceğe odaklanarak ilişkilerimizi iyileştirmenin yollarını aramalıyız.
İşbirliğinin önemi
Hem Rusya hem de Türkiye uzun soluklu bir tarihe ve kültüre sahip ülkelerdir. Türkiye devasa bir dünya imparatorluğunun mirasçısı iken, Rusya da görkemli bir çarlığın mirasçısıdır. Liderlerin üslubu daima sakin olmalı ve dostça mesajlar içermelidir. Her iki ülke de ekonomiden sosyal hayata kadar pek çok alanda birbirlerini tamamlamaktadır. Türkiye Rusya için adeta Batıya ve İslam dünyasına açılan bir köprü görevi görmektedir. Her ne kadar uluslararası ilişkilerde bu tip olaylarla zaman zaman karşılaşılıyor olunsa da, yaşanan bu son olayın her iki ülkenin ilişkilerini etkilemesine kesinlikle izin verilmemelidir.
Geçmişte yaşanan bir olaydan dolayı, bir tarafın diğer tarafı sürekli suçlaması kalıcı ilişkiler kurulmasını engeller. İnanıyorum ki; Rusya ve Türkiye bu yaşanan acı olayın yaralarını saracak güçtedir. Geçmişte Osmanlılar ve Ruslar 13 farklı savaş geçirmiş olsalar da Türkiye’nin Bağımsızlık Savaşı esnasında birbirleriyle siyasi ilişkiler kurmaktan geri kalmamışlardır. İki ülke de saldırmazlık paktı imzalayarak kültürel bağlarını kuvvetlendirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin kuruluşu ile bilimden spora pek çok alanda ilişkilerini geliştirmişler ve 1925 yılında da yeni bir saldırmazlık ve dostluk paktı imzalamışlardır.
Türkiye ve Rusya son 15 yıldır ilişkilerinde altın çağı yaşamaktadırlar. Her iki ulus da birbirine güçlü bağlarla bağlıdır. Ruslar, Türkiye’yi ve Türk insanını gerçekten çok seven güzel huylu insanlardır. Her yıl yaklaşık dört milyon Rus turist Türkiye’yi ziyaret etmektedir ve hatta 300.000’den fazla Rus, Antalya şehrimize yerleşmiş bulunmaktadır. Ruslar tüm aileleri ile beraber Türklerle çok yakın ilişkiler geliştirmişler ve adeta bizden biri gibi olmuşlardır. Aynı şekilde pek çok Türk, Rusya’ya taşınmış ve orada aile kurmuştur. Şimdi ortaya çıkan bu kriz, bazı yaptırımları da beraberinde getirdiğinden; bu insanların hayatlarını ciddi şekilde etkilemiş ve birbirlerini ziyaret edemeyecek hale getirmiştir.
Bu durumu nasıl düzeltiriz?
Burada atılması gereken en acil adım her iki ülke liderinin arasını düzeltmenin bir yolunu bulmaktır. Beklenmedik şekilde ortaya çıkan bu olay, Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak için çok emek veren Rusya Devlet Başkanı Putin’i derinden yaralamıştır. Diğer taraftan Ruslarla kurdukları değerli dostluğu kaybetmek istemeyen Türk vatandaşlar da, siyasi liderler de acı çekmektedir. Zira krizden sonra iki taraf arasında sevgiden ve merhametten yoksun bir üslup gelişmiştir.
Bundan sonrasında, iki taraf da aralarındaki ilişkinin kopma noktasına gelmemesi için azimli olmalıdır. Unutulmamalıdır ki iki ulus da güçlü kardeşlik bağları oluşturmak için zamanında çok çaba sarf etmiştir. Gelinen bu sıkıntılı noktayı düzeltmek adına hem Cumhurbaşkanımız Erdoğan hem de Başbakanımız Davutoğlu bir kere daha bu olay yüzünden duydukları üzüntüyü ve pişmanlığı dile getirmelidirler. Türkiye, Rusya’yı rahatlatacak şekilde iyi niyet gösterisinde bulunmalıdır. Artık her iki tarafı da barıştırmak ve ilişkilerimizi daha geç olmadan düzeltebilmek için çaba harcamalıyız.
Adnan Oktar'ın Pravda.ru yazısı:
http://www.pravdareport.com/opinion/columnists/11-12-2015/132840-russia_turkey_relations-0/