Geçtiğimiz aylarda Türkiye Papa Francis’in ziyaretiyle şereflendi. Farklı dine mensup olan, hatta aynı dinin farklı mezheplerine mensup insanlar arasında devam eden savaşlar nedeniyle dünya çok zor zamanlar geçiriyor. Dolayısıyla hepimiz Papa’nın ziyaretinin dünyanın tüm inananları için çok önemli olduğunu ve barış için samimi bir çağrı yapıldığını biliyoruz.
Tek bir gün geçmiyor ki düşünceleri ve inançları yüzünden öldürülen insanlarla ilgili bir haber okumayalım ya da seyretmeyelim. Bu savaşların hemen hemen tümü dini temellere sahip olduklarını iddia etseler de şiddetin ne İslam’da ne Hıristiyanlıkta ne de Musevilikte yeri olmadığı evrensel olarak bilinen bir gerçektir. Aslında dinlerin gerçek kaynaklarıyla hiçbir ilgisi olmayan fanatizm şu anda dünyada karışıklık meydana getiriyor. Türkiye tüm bu kargaşa içinde Batı ve Doğu arasında, farklı kültür ve inançlar arasında bir köprü görevi görmek üzere tarihi bir sorumluluğa sahip olduğunun bilincindedir. Papa Francis de bu sorumluluğun bilinciyle şöyle söylemiştir.
“Tarihi ve Doğu ile Batıya köprü olan konumu dolayısıyla farklı toplulukları bir araya getirmek ve barışa giden yolu desteklemek açısından Türkiye’nin ‘büyük bir sorumluluğu’ bulunuyor”.
Papa’nın çok güzel ve bilgece ifade ettiği gibi bu nefret ve şiddet dolu olaylara bir son vermek için Türkiye’nin büyük bir sorumluluğu bulunuyor. Modern bir demokrasiye sahip, sevgi ve merhametin tarihi kalesi olan Türkiye birlik ve dayanışmanın tesisi için çabalara öncelik vermede büyük bir rol üstlenmiş durumda. Ziyaretinin ilk gününde Papa Francis’in söylediği gibi “Fanatizm ve aşırıcılığın yanı sıra yanlış anlama ve ayrımcılığı besleyen irrasyonel korkulara tüm inananların dayanışması ile karşı konulmalıdır.”
Deccal tarafından körüklenen nefret ve karanlığın üstesinden gelmek için dünyamıza sevgi ve ışık getirme çabalarımız yılmadan devam ediyor ve Papa’nın da bu dünyayı Allah’ın yoluna, Cennet gibi bir yere çevirme amacımızda bizimle birlikte olduğunu düşünüyoruz. Bunu yapmak için iman edenlere Kutsal kitaplarda emredildiği gibi bilim, akıl, bilgi ve güzel ahlakla yanlışlara karşı mücadelede tüm dünyadaki inananlarla birleşmemiz gerekiyor. Hepimiz kıyamet gününde yaptıklarımızdan hesaba çekileceğiz.
Müslüman ya da Hıristiyan olsun hiç ayrım yapmadan, özellikle terörle dinin içiçe sayıldığı Orta Doğu’da masumların korunması tüm iman edenlerin görevidir. Çatışma bölgelerinde yaşayan Hıristiyan azınlık için de ateş altında yaşayan müslüman nüfus için duyduğumuz yakınlığı hissediyoruz. Müslümanlar olarak Osmanlı atalarımızın mirasını üstleniyor ve İslam ülkelerinde yaşayan Hıristiyan ve Yahudilerin haklarını koruma sorumluluğumuzu kabul ediyoruz.
Dolayısıyla ortak çabalarımızın günümüz dünyasını sarsan aşırıcılık ve terörle savaşta çözüm getireceğine inanıyoruz. Samimi müminlerin kalplerinde bulunan sevginin tüm kötülükleri yenecek güce sahip olduğunu biliyoruz.
Rabbimiz yücedir, herşeye kadirdir ve yerlerin ve göklerin Yaratıcısıdır. Allah’ın vaadi kesindir; Kuran’da, İncil’de ve Tevrat’ta vaat edildiği gibi Rabbimizin tarafında olan iyiler ve güzel ahlak Dünya’ya hakim olacaklardır.
Bu bakımdan doğrunun egemen olması için gösterilen çabada tüm dünyadaki inananlara katılıyoruz ve Papa Francis’in Türkiye ziyaretinin bu ortak çabanın güzel bir göstergesi olmasını umuyoruz.
Adnan Oktar'ın Urdu Times’da ki yazısı.