Bağnazlar Kuran'da Olmayan Haramlar Uydurur, Bunlara Kendileri de Uymazlar
ucgen

Bağnazlar Kuran'da Olmayan Haramlar Uydurur, Bunlara Kendileri de Uymazlar

57293
 

(Bir bid'at olarak) Türettikleri ruhbanlığı ise, Biz onlara yazmadık (emretmedik). Ancak Allah'ın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. 

(Hadid Suresi, 27)

Bağnazlık, Allah’ın gönderdiği dini değil atalarından öğrendiği müşrikliği ve batıl hükümleri yaşamak üzerine kurulu bir sistemdir. Tarih boyunca tüm Peygamberler sadece dinsizliğe karşı değil, kendi dönemlerinin bağnazlarına, müşriklerine karşı da mücadele etmişlerdir.

Bağnazların en önemli özelliklerinden biri de haşa Peygamberleri beğenmemeleri, dinin kolay olmasına inanmamaları, Allah’ın haram kıldıkları dışında haramlar belirlemeleridir. Bir ayette müşriklerin bu özelliği şöyle bildirilir:

Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler. (Nahl Suresi, 116)

Oysa helal ve haram Kuran’da çok açık bildirilmiştir. Helal dairesi çok geniştir, din kolaydır. Müslümanlar Allah’ın bildirdiği sınırlar içinde alabildiğine özgür yaşarlar. Rabbimiz “Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez” (Bakara Suresi, 185) buyurmuştur. Bağnazlar için ise, din ne kadar zorsa o kadar makbuldür. Zorlaştırmak için de Peygamberimiz (sav) ve sahabeden gerçek dışı örnekler verirler. Bu gerçek dışı örneklere uymayanların da Peygamberimiz (sav)’in şefaatine nail olamayacağını, hatta kafir olacağını iddia ederler. Hatta kendi uydurdukları bu batıl sisteme uymayanlarla “harp edilmesi” gerektiğini söylerler. Böylece kendi kendini kilitleyen bir yapı oluşturmuş olurlar. 

Sünnet-i müekkedeyi (peygamberimizin sürekli yaptığı ameller) terk etmek harama yakındır. Şefaatten mahrum kalmayı gerektirir. Çünkü Rasûlullah (sav): “Her kim benim sünnetimi terk ederse şefaatime nail olmaz” buyurmuştur.

Sünneti ısrar ve devam üzere terk edenler hakkında İmam Muhammed; “harp edilir”, İmam Ebû Yusuf ise “tedip olunur (cezalandırarak terbiye edilir)” demiştir.

Ehl-i sünnet imamlarımız dediler ki; bir kimseye “tırnaklarını kes” denilse ve o kimse de sünnetten yüz çevirme kastıyla “yapmam” dese, kâfir olur. (İbni Hacer Heytemi)

Bağnazlar bu sözleriyle Peygamberimiz (sav)’e de iftira etmiş olurlar. Unutmamak gerekir ki, Peygamberimiz (sav)’in sünneti Kuran’dır. Resulullah (sav), Kuran’a uygun olmayan hiçbir şey asla söylemez ve yapmaz.

Bağnazların oluşturduğu bu batıl sistemin en kötü yanlarından biri ise kendilerinin de anlattıklarına uymamalarıdır. Kuran’da olmayan haramlar, yasaklar uydurur, bu yasaklara kendileri de uymaz, yasaklara uymadıkları için de sürekli eziklik  içinde yaşarlar. Çünkü kendilerinin samimiyetsizliklerine kendileri şahit olmuş olurlar. Bu duruma bazı örnekler verebiliriz: 

Bağnazlar gülmek haram derler, ancak kendi sohbetlerinde bol bol güler, şakalaşırlar

“Az gül. Çünkü çok gülmek kalbi öldürür (katılaştırır).” (Tirmizî, Zühd, 2; İbn Mace, Zühd, 19)

Kahkaha şeytandır.” (İman ve Küfür Kitabı / Usul-u Kafi kitabı / El-Kuleyni, S.1068)

 “(Aşırı) şakalaşmalardan, mizahtan sakının; çünkü o insanın yüzünün suyunu giderir.” (İman ve Küfür Kitabı / Usul-u Kafi kitabı / El-Kuleyni, S.1068)

Oysa az gülmek ve mutsuzluk Kuran’a göre Allah’ın kafirlere ve münafıklara verdiği bir beladır:

Öyleyse kazandıklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar. (Tevbe Suresi, 82)

Mutsuz olanlar ateştedirler, onlar için orada (kahırla ve acıyla) nefes alıp vermeler vardır. (Hud Suresi, 106)

Müminler ise Allah’ı çok sevmenin, Allah’ın verdiği nimetleri görüp şükretmenin sevincini yaşarlar. Allah’ın yarattığı her şeyin hayır olduğunu bilmenin neşesini ve konforunu yaşarlar. Hem dünyada hem ahirette mutluluk içindedirler.

Nimetin parıltılı-sevincini sen onların yüzlerinde tanırsın. (Mutaffifin Suresi,  24)

Bağnazlar kadın erkek bir arada bulunması haram derler. Ancak her gün otobüste, minibüste, okulda, iş yerinde kadınlarla iç içe yaşarlar. İnternette de hanımlar beylerle, beyler hanımlarla samimi sohbet eder, dostluklar kurarlar.  

"Bir erkekle (yabancı) bir kadın baş başa kalmasın ki onların üçüncüsü şeytan olmasın." (Tirmizî rivâyet etmiş, Elbânî de "Sahîhu'l-Câmi'; hadis no: 2165'de hadis sahihtir, demiştir.)

Gençlik, delilikten bir şubedir, kadınlar da şeytanın tuzağıdır. (E.Nuaym)

"Sizden birinizin başına demirden bir iğne batırılması, kendisine helal olmayan (yabancı) bir kadına dokunmasından daha hayırlıdır." (Taberânî ve Beyhakî, Ma'kal b. Yesar'dan rivâyet etmiş, Elbânî de 'Sahîhu'l-Câmi'; hadis no: 5045'de hadis sahihtir, demiştir.)

Kadınlarla tokalaşanın cehenneme gireceğini iddia ederler ancak iş yerlerinde, okullarda, toplantılarda kadınlarla tokalaşırlar.

 (kadınlar) toka edenin kolları ensesinden bağlanıp, Cehenneme sokulur. Lüzumsuz ve şehvetle konuşan, her kelimesi için, bin yıl Cehennemde kalır. (R. Nasıhin)

Kadının yüzüne dahi bakılması haram derler, pek çok yerde aynı ortamda bulunur, yüzüne bakarak konuşurlar, hatta şakalaşırlar. Televizyon programlarında hanımların yüzüne bakarak konuları anlatırlar.

Yabancı kadını görünce, yüzünüzü ondan ayırın! Ansızın görmek günah olmaz ise de, tekrar bakmak günah olur. (Ebu Davud, Darimi)

Kuran’a göre kadın ve erkeğin yan yana gelmemesi diye bir hüküm yoktur. Peygamberimiz (sav) döneminde de hanım ve erkek sahabe birlikte savaşa katılmışlardır. Hatta aynı kaptan abdest almışlardır. Hacda kadınlar ve erkekler bir arada ibadet etmektedir. Allah’ın haram kıldığı, kadın ve erkeğin aynı ortamda bulunmaması değil,  gayri meşru ilişkidir.

Nitekim Yusuf kıssasında, Hz. Yusuf Vezirin evinde yaşamakta, bu evde Vezirin eşi de bulunmakta ve Hz. Yusuf ile Vezirin eşi aynı ortamlarda yer almaktadır. Hatta Vezirin eşi şehrin önde gelen hanımlarını çağırdığı toplantıda Hz. Yusuf da da bulunmuş, hanımlar Hz. Yusuf’un güzelliğinden müthiş etkilenmişlerdir. Bu etkilenmeyle ellerindeki meyveyi yerine ellerini kesmişlerdir. Hz. Yusuf Vezirin eşi ile konuşmakta, sohbet etmektedir. Ancak gayri meşru ilişkiye asla tenezzül etmemiş bundan şiddetle kaçınmış, kendisini korumuştur.

Evinde kalmakta olduğu kadın, ondan murad almak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak: "İsteklerim senin içindir, gelsene" dedi. (Yusuf) Dedi ki: "Allah'a sığınırım. Çünkü o benim Efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez."

Andolsun kadın onu arzulamıştı, -eğer Rabbinin (zinayı yasaklayan) kesin kanıt (burhan)ını görmeseydi- o da (Yusuf da) onu arzulamıştı. Böylelikle Biz ondan kötülüğü ve fuhşu geri çevirmek için (ona delil gönderdik). Çünkü o, muhlis kullarımızdandı. (Yusuf Suresi, 23-24)

(Kadın) Onların düzenlerini işitince, onlara (bir davetçi) yolladı, oturup dayanacakları yerler hazırladı ve her birinin eline (önlerindeki meyveleri soymaları için) bıçak verdi. (Yusuf'a da:) "Çık, onlara (görün)" dedi. Böylece onlar onu (olağanüstü güzellikte) görünce (insanüstü bir varlıkmış gibi gözlerinde) büyüttüler, (şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve: "Allah'ı tenzih ederiz; bu bir beşer değildir. Bu, ancak üstün bir melektir" dediler. (Yusuf Suresi, 31)

Hz. Musa kıssasında da Hz. Şuayb’ın kızları Hz. Musa’nın yanına gelip onunla konuşmuşlar, ondan yardım istemişlerdir. Hz. Musa kendilerine yardım ettikten sonra, Hz. Musa’yı babalarıyla tanıştırmaya da onlar götürmüşlerdir. Babalarına Hz. Musa’nın güvenilir ve güçlü biri olduğunu anlatmışlardır.

Medyen suyuna vardığı zaman, su almakta olan bir insan topluluğu buldu. Onların gerisinde de (hayvanları su başına götürmekten çekinen) iki kadın buldu. Dedi ki: "Bu durumunuz ne?" "Çobanlar sürülerini sulamadıkça, biz sürülerimizi sulayamayız; babamız, yaşı ilerlemiş bir ihtiyardır." dediler.

Hemencecik onların sürülerini suladı, sonra yine gölgeye çekilerek dedi ki: "Rabbim, doğrusu bana indirdiğin her hayra muhtacım."

Çok geçmeden, o iki (kadın)dan biri, (utana utana) yürüyerek ona geldi. "Babam, bizim için sürüleri sulamana karşılık sana mükafaat vermek üzere seni davet etmektedir." dedi. Bunun üzerine ona gelip de olup bitenleri anlatınca o: "Korkma" dedi. "Zalimler topluluğundan kurtulmuş oldun."

O (kadın)lardan biri dedi ki: "Ey babacığım, onu ücretli olarak tut; çünkü ücretle tuttuklarının en hayırlısı gerçekten o kuvvetli, güvenilir (biri)dir." (Kasas Suresi, 23-26)

Hz. Süleyman Sebe melikesine tebliğ yapmış, aynı ortamlarda bulunup sohbet etmişlerdir. Hatta Hz. Süleyman Sebe melikesi için havuz görünümünde bir zemin hazırlamış, Sebe melikesi bu zemini görünce Hz. Süleyman’ın yanında eteğini yukarı doğru çekmiştir. Sebe Melikesi Hz. Süleyman’a “Süleyman” diye ismiyle hitap etmektedir.

Ona: "Köşke gir" denildi. Onu görünce derin bir su sandı ve (eteğini çekerek) ayaklarını açtı. (Süleyman:) Dedi ki: "Gerçekte bu, saydam camdan olma düzeltilmiş bir köşk-zemindir." Dedi ki: "Rabbim, gerçekten ben kendime zulmettim; (artık) ben Süleyman'la birlikte alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum." (Neml Suresi, 44)

Peygamberimiz (sav) de Ukaz Panayarında kadın erkek ayırt etmeden herkese tebliğ yapmıştır. Kadınlarla sohbet etmiştir. Müslüman olan kadınlar da her zaman Peygamberimiz (sav) ile çok rahat bir diyalog içinde olmuşlar, her konuyu rahatça onunla konuşmuşlardır. Dolayısıyla bağnazların öne sürdüğü kadını dışlayan ve kadınla konuşmayı, görüşmeyi haram kılan bir yapı Kuran’da yoktur.

Bağnazlar resim haram derler. Ancak okudukları ve yazdıkları tüm dergilerde, gazetelerde, internet sitelerinde resim vardır.

“Cehennemde en şiddetli azaba uğratılacak kişiler ressamlardır.” (Buhari-Tesavir, 89)

"Kim resim yaparsa, Allah onu Kıyamet günü, yaptığı resim sebebiyle, onlara ruh üfleyinceye kadar azap eder. Hiçbir zaman da ruh üfleyici değildir." (Kütübi Sitte, Hadis No: 2168)

Fotoğraf çektirmenin haram olduğunu söylerler, ama sürekli kendi fotoğraflarını çekip sosyal medyada paylaşırlar. Fotoğrafın asılmasının da haram olduğunu iddia ederler, ancak iş yerlerinde evlerinde, siyasi toplantılarda her yerde asılı fotoğraflar vardı.

Mevdudi diyor ki: Liderlerin fotoğrafları ya da posterleri, miting ve yürüyüşlerin fotoğrafları hiçbir şekilde caiz değildir ve hakiki gereksinim ve zaruret tanımı içerisinde bulunmamaktadır. Özellikle liderlerin fotoğrafları Allah'ın kullarını, fotoğrafın haram kılınmasına neden olan tehlikeye oldukça yaklaştırmaktadır.

“Allah'ın yanında azabı en şiddetli olan insanlar tasvircilerdir (resim yapanlar veya fotoğraf çekenler).” (Müslim 6:369).

Oysa Kuran’da resmin ve fotoğrafın haram olduğuna dair tek bir ayet yoktur. Resim de fotoğraf da Allah’ın sanatının güzel birer yansımasıdır. Eğer bir insan haşa ilahlık iddia ederek resim yapıyor veya fotoğraf çekiyorsa, bu o kişinin akıl zayıflığını ve ahlaksızlığını gösterir. Bir kişinin yanlış bir mantıkla hareket ediyor olması, Allah’ın sanatının milyonlarca insana ulaşmasına vesile olacak bir güzelliğin engellenmesine asla sebep değildir.

Bağnazlar müzik dinlemenin haram olduğunu iddia ederler. Ancak kendileri müzik dinler, hatta sosyal medyada paylaşırlar. Düğünlerde, asker uğurlamada vs hep birlikte müzik dinler, halay çeker, dans ederler.

“Her kim, bir mûsikî meclisinde bir şarkıcı kızın söylediği şarkıyı dinlerse ahiret günü onun kulaklarına erimiş kurşun dökülecektir.”

Musiki dinleyen bir kişiye cennette ruhanileri dinleme izni verilmez. (Kurtubi 14/53)

Allah şarkıyı, onun alışverişini, parasını, öğretmeyi ve dinlemeyi haram kılmıştır. (Muhammed Gazali, Nebevi Sünnet)

“Şarkı kalpte nifak bitirir.” (Ebu Davud)

Müzik-şarkı, zinaya götüren bir merdiven gibidir.”
(Bihar-ül Envar, C.79, S.247)

Müzik, Allah’ın insanlara sunduğu en güzel nimetlerden biridir. Ruha hitap eden bu güzellik, müminlerin şükrüne ve Allah’a yakınlaşmalarına vesile olur. Cennette de müziğin en güzeli olacaktır. Bir şarkının sözünde dine uygun olmayan ifadeler varsa o ifadeler elbette dinlenmez, ancak bu tüm şarkıların haram kılınmasını gerektirmez. Kuran’da da müziğin haram olduğuna dair ayet yoktur. 

Bağnazlar şiirin haram olduğunu söylerler, ancak kendileri de şiir okurlar.

 “Sizden birinizin içinin ... kanla dolu olması şiirle dolu olmasından daha hayırlıdır.” M. Mesabih 4/4809

Bağnazlar sakal kesmek haram derler, ancak her sabah işe giderken sakallarını keserler, çoğunun sakalı yoktur.

 

"Saç ve sakal keserek müsle yapanın (uzuv kesenin- sakal kesmeyi uzuv kesmek olarak değerlendiriyorlar) Allah Katında nasibi yoktur."

El-Menhelü’l-‘azbul Mevrud” isimli kitapta şöyle zikredilmiştir: “Sakal tıraşı müçtehid imamlar olan Ebu Hanife, İmam-ı Malik, İmam-ı Şafi ve İmam-ı Ahmed ve diğerleri indinde haramdır. Ayet ve hadislerden hüküm çıkarma görevinde bulunan bütün fukahanın sözleri sakal tıraşının haram olduğu hakkında açıktır.” (el-Menhel:1/186-188)

Sakalı kesmek Hz.Peygamber (sav) Efendimizin şekil ve şemalinden çıkmaktır. Allah’ın Resulü sakalını hiç kesmemiştir. Hz. Peygamber (sav) Efendimiz sakalsız elçilerden tiksinirdi. Bir seferinde, huzuruna çıkan Yemen elçilerinin sakalsız hallerini görünce tiksinmiş ve yüzünü çevirmiştir.

Görüldüğü gibi bağnazlık dinde olmayan yasaklar oluşturup bu yasaklara kendisi de uymayan bir sistemdir. Kendi elleriyle oluşturdukları batıl dini kendileri de gereği gibi yaşamazlar. Bu, kendilerini münafık gibi görüp, sürekli eziklik içinde yaşamalarına sebep olur. Bu sebeple samimi olarak dine ve Allah’a yönelmezler.

Bu batıl sistemin içinden çıkmanın tek yolu Kuran’a tam tabi olmaktır. Kuran’a tam uyan kurtulmuş olur. Unutmayalım, Allah’ın dini kolaydır, Allah kulları için zorluk ve zulüm sistemi dilemez:

Allah adına gerektiği gibi mücadele edin. O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gibi). O (Allah) bundan daha önce de, bunda (Kur'an'da) da sizi "Müslümanlar" olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize şahid olsun, siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a sarılın, sizin Mevlanız O'dur. İşte, ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcı. (Hac Suresi, 78)

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo