Bir sevgi ve dostluk birliği olarak inşa edilecek olan Türk İslam Birliği'ne; Ermenistan'dan İsrail'e, Litvanya'dan Gürcistan'a, Rusya'dan Ukrayna'ya, Avrupa Birliği'nin ortalarından Çin'in içine kadar çok geniş bir coğrafya dahil olacaktır. Türk İslam Birliği herkesi kucaklayan bir birlik olacak, bölgedeki tüm ülkeler bu birliğin içinde yer alacaktır. Milyonlarca km2'lik dev bir alanı kaplayacak olan bu coğrafyada Ermenistan gibi küçük bir coğrafyaya sahip olan, arada sıkışıp kalmış, yokluk içinde yaşayan bir ülkenin acıya ve sıkıntıya terk edilmesi İslam ahlakına ve Türk örfüne uygun olmayan bir yaklaşımdır. Allah'ın Kuran'da bildirdiği şefkat, hoşgörü, anlayış, sevgi ve koruyuculuğun en güzel örneğini teşkil edecek olan Türk İslam Birliği, bu sınırlar içinde yaşayan her dinden, her düşünceden, her ırktan insanı en güzel şekilde koruyup kollayacaktır. Tüm bu topluluklar için bir kurtuluş vesilesi olacaktır.
Türk Milletinin dünyayı yönetecek süper bir güç haline gelmesini istemeyen, Türk'ün gücünü kırmak isteyen, Türk İslam aleminin birlik olmasından rahatsızlık duyan çevreler ise tarih boyunca olduğu gibi bugün de düşmanlık duygularını kışkırtmaya çalışarak, birbirine kardeş olan toplumları suni olarak birbirinden ayırmaya kalkışarak fitne oluşturmayı hedeflemektedir. Ancak bu oyunlar 1800'lerin karanlık dönemlerinde kalmıştır. Sevginin, hoşgörünün, Kuran'ın nuruyla aydınlanmanın dönemi olan bu yüzyılda, bu oyunların başarıya ulaşması mümkün değildir. Tüm bu çevrelerin çabalarının aksine Azeriler, Türkler, Ermeniler, Ruslar ve bölgede yaşayan tüm toplumlar dostlukla, kardeşce biraraya gelecek ve büyük Türk İslam Birliği tesis edilecektir.
Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan Türkiye ile kardeş olan ülkelerdir
Adnan Oktar'ın Eylül 2008 tarihli iftar yemeği konuşmasından
Dostluk ve sevgiyi temel almayan, Kuran ahlakında kesinlikle yasaklanmış olan ırk üstünlüğünü savunan, eski düşmanlıkların devam etmesini isteyen bir anlayışın ise başarı elde edemeyeceği, bu özlenen birlikteliği kuramayacağı açıktır. Geçmişte Kafkaslar'da ve eski SSCB topraklarında yaşanan tek işgal, tek savaş, tek haksızlık, tek kıyım Dağlık Karabağ'da yaşanmamıştır. Sovyetler dönemi Türk Müslüman halkların soykırımlarının örnekleriyle doludur. Bu dönemde milyonlarca Müslüman kanı dökülmüş, mazlum kadınlar, çocuklar, yaşlılar acımasız katliamlara maruz kalmış, on milyonlarca insan topraklarından sürülmüş, bu sürgünler sırasında milyonlarca insan hayatını kaybetmiştir. Bilindiği üzere, binlerce Azerinin şehit edildiği, Hocalı'da çok acı olayların yaşandığı Dağlık Karabağ'ın işgali de dönemin Rus yönetiminin kontrolü ve desteğiyle gerçekleşmiştir. 1928 ve 1953 yılları arasında (Stalin döneminde) toplama kamplarına toplam 30 milyonun üzerinde insanın gönderildiği hesaplanmaktadır. Bunların üçte ikisinden fazlası, yani en az 20 milyon insan bu kamplarda hayatını yitirmiştir. Bunların büyük bölümü Türk Müslüman halklardır. Yalnızca Stalin döneminde yaşanan katliamların rakamları şöyledir:
Yargılamadan hapsedilen on binlerce rehine ya da insanın kurşuna dizilmesi ve 1918-1922 yılları arasında ayaklanan yüz binlerce işçi ve köylünün katledilmesi.
5 milyon insanın ölümüne yol açan 1922 açlığı.
1920'de Don Kazakları'nın ortadan kaldırılması ve sürgüne gönderilmesi.
1918-1930 yılları arasında on binlerce insanın toplama kamplarında öldürülmesi.
1937-1938 yıllarındaki Büyük Temizlik sırasında 690.000'e yakın insanın ortadan kaldırması.
1930-1932 yılları arasında 2 milyon "kulak"ın (ya da kulak oldukları iddia edilen kişilerin) sürgüne gönderilmesi.
1932-1933 yıllarında 6 milyon Ukraynalının kasıtlı olarak meydana getirilen açlıktan kırılmasına seyirci kalınması.
1938: Çoğu Kırgız Türkleri’nden oluşan ve hiçbir suçu bulunmayan 138 mazlum kurşuna dizilmiş ve üzerleri de toprakla kapatılmıştır. Bu olay tarihe Kırgızistan Ata Beyt Katliamı olarak geçmiştir.
Önce 1939-1941 yılları arasında, ardından da 1944-1945 yıllarında yüz binlerce Polonyalı, Ukraynalı, Baltıklı, Moldavyalı ve Besarabyalının sürgüne gönderilmesi.
1941'de Volga Almanlarının sürgüne gönderilmesi.
1943'de Kalmık Türklerinin topyekun sürgün edilmesi.
1943'de Karaçay Türklerinin topyekun sürgün edilmesi.
1943-1944'de Sovyet Yönetimi, 2. Dünya Savaşı sırasında düşmanla işbirliği yapmak iftirasıyla Karaçaylılar, Malkarlılar, Çeçenler, İnguşlar, Kalmuklar, Kırım Tatarları ve Mesket Türkleri gibi yaklaşık 1.5 milyon Türk ve Müslüman halkı başta Sibirya ve Kazakistan olmak üzere öz topraklarından binlerce km. öteye sürgün etti. Bu insanların yaklaşık 600.000 kadarı sürgün sırasında ya da kamplarda hayatını kaybetti.
1944'de Kırım'dan sürgün edilmesi unutulan Arabat Köyü'ndeki bütün Kırım Türklerinin eski bir gemiye bindirilmesi ardından da denizin ortasına gelindiğinde ambar kapakları açılarak Kırım Türklerinin katliama uğratılması.
1944 Ahıska Sürgünü: Stalin 2. Dünya Savaşı sırasında Ahıskalı Türk gençlerini, Almanlara karşı savaşta kullanmak için zorla evlerinden aldırdı. Halkın geri kalanlarını ise tren vagonlarına doldurarak yurtlarından sürülmesi emrini verdi. Bu sürgün sırasında soğuk, açlık, hastalık ve havasızlık nedeniyle 20 bin Ahıskalı Türk hayatını kaybetti.
19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Çarlık hükümeti ardından da Sovyet rejimi Azerbaycan petrollerinin hemen tamamına yakınını kullanmış ve Azerbaycan halkına çok az pay bırakmıştır. Azerbaycan halkına sadece kullanacağı kadar hatta çoğu zaman daha da az petrol ve doğal-gaz bırakılmıştır.
1970'li ve 1980'li yıllara kadar Azerilerin dil, kültür ve millî tarihleri üzerinde Sovyet baskısı devam etmiştir.
1988 sonlarına kadar diğer Türki Cumhuriyetlerde olduğu gibi Azerbaycan’da da okullarda ateist eğitim devam etmiştir.
Ermenistan da Türk-İslam Birliği'nde yer alacaktır
Adnan Oktar'ın 18 Ocak 2009 tarihli Kanal 35 (İzmir) röportajından
Ebulfeyz Elçibey zamanında Azerbaycan'daki petrol ve doğalgaz gelirlerinden mahrum olmak istemeyen Moskova yönetimi Ermenileri gizlice kışkırtmaya başlamış, bu politikanın neticesinde Azeri Türklerinin 250.000'e yakını Ermenistan'dan zorla çıkarılmışlardır.
Trenler dolusu Ahıska Türkü'nü acımasızca katleden, binlerce Kırgız Türkü'nü katledip toplu mezarlara dolduran, Türk devletlerinin bayraklarını yasaklayan, dillerini konuşmasını engelleyen, dinlerini yaşamalarını baskı altına alan, camilerini kapatan, din adamlarını öldüren, Dağlık Karabağ'da yaşanan kıyımlara göz yumup destekleyen Rusya'nın, bugün Azerbaycan'la arasındaki ilişkiler son derece yakın ve iyidir. Böyle olması da son derece doğaldır. Çünkü geçmişte yaşanmış olanların geçmişte bırakılması, düşmanlıkların sürdürülmemesi, hataların affedilmesi, hakkın helal edilmesi İslam ahlakının gereğidir. Eğer geçmişte yaşananların hesabı sürekli gündemde tutulacak olsaydı, o zaman Azerbaycan'ın Rusya ile iyi ilişkiler kurması hiçbir zaman mümkün olmazdı. Oysa Sovyetler döneminde yaşanan katliamların ve sürgünlerin sorumlusu bugünkü Rus hükümeti değildir. Büyük bir devlet olan Rusya'nın geçmiş yöneticilerinin yaptıklarından bugünkü tertemiz insanlar sorumlu değildir. Biz onlara sevgi ve şefkatle yaklaşıyor, onları dost olarak görüyoruz. Dolayısıyla Azerbaycan'ın günümüz Rus Hükümetiyle iyi ilişkiler kurması da doğru bir harekettir. Benzer bir yakın ilişkinin Azerbaycan ve Ermenistan arasında kurulmaması için ise hiçbir sebep yoktur. Eski Rus yönetimlerinin milyonlarca Müslüman Türkü katletmesini affeden Azerbaycan, elbette Ermenistan'ın da geçmişte yaptığı yanlışları affetme büyüklüğünü gösterecektir.
Tekrar hatırlatmak gerekir ki, Ermeniler Kitap Ehli olan insanlardır. Tıpkı Ruslar, İsrailliler, Gürcüler, Ukraynalılar ve Türk İslam Birliği şemsiyesi altında yer alacak diğer devletler gibi. Müslümanlar Kitap Ehli'ne karşı şefkatle ve sevgiyle yaklaşmakla yükümlüdürler. Onlar bize Hz. İsa'nın ve Hz. Musa'nın emanetidirler. Bu emanet başta Peygamberimiz (sav) dönemini olmak üzere, 4 Halife döneminde, Selçuklular döneminde ve Osmanlı döneminde en iyi şekilde korunmuştur. Bugün de onları en iyi koruyacak olan Türk İslam Birliği olacaktır. Türkleri bölünmüş olarak tutmak isteyen, Türk İslam aleminin birleşmesinden müthiş çekinen, Türk Milettinin karşısına sürekli suni düşmanlar çıkarmak ve böylelikle Türk İslam Birliği'ni imkansız hale getirmek isteyenler bu gerçekleri unutmaktadır. Ancak Türk Milleti bu gerçekleri çok iyi bilmektedir ve bu oyunların hiçbirine gelmeyecek güçlü bir ferasete sahiptir. Türk İslam Birliği pek yakın gelecekte tesis edilecek, Türk İslam alemi tıpkı Asrı Saadet döneminde olduğu gibi dünyayı Kuran'ın nurunun, Allah sevgisinin, merhametin ve şefkatin ışığıyla yeniden aydınlatacaktır.