Avrupa Ülkeleri Yaşadıkları Mülteci Akını  Karşısında Neler Yapabilir?
ucgen

Avrupa Ülkeleri Yaşadıkları Mülteci Akını Karşısında Neler Yapabilir?

1152
 

Açık denizin ortasında küçük bir tekneye sığışan aç ve susuz onlarca insan…

Bir nehri ya da dikenli telleri geçmek pahasına verilen canlar…

Tam kurtulduk dedikleri anda karşılaştıkları küçük düşürücü muamele...

Son birkaç yılda Avrupa’ya iltica etmeye çalışanların yaşadıklarının kısa bir özeti bu cümleler. Son yıllarda Avrupa büyük bir göç dalgasına maruz kalıyor. Bunun nedeni kimi zaman ekonomik kimi zaman güvenlik.

Yaşadıkları yerlerdeki geçim zorlukları güvenlik endişesi ile birleşince, insanlar daha müreffeh, daha güvenli gördükleri yerlere göçüp buralarda yaşamak istiyorlar. Çoğu zaman bu göç ülke içlerinde yaşanıyor, ancak Arap baharı ve küresel kriz gibi faktörler bu göçlerin giderek daha fazla miktarda sınır aşırı olmasına yol açıyor.

İspanya, Malta ve İtalya Kuzey Afrika’dan, Yunanistan Ege Denizi ve Trakya’dan,  Almanya ise Balkanlardan çok sayıda göçe maruz kalıyor. Türkiye ise Suriye ve Irak’tan rekor seviyede göç almış durumda.

Türkiye İspanya, İtalya, Yunanistan ve Almanya’dan daha az gelişmiş olmasına karşın mültecileri reddetmiyor ve onlara çok daha iyi imkanlar sunuyor. Yakın geçmişte Türkiye’deki mülteci kamplarını ziyaret eden BM’in iyi niyet elçisi Angelina Jolie “Türkiye'nin, bu insanların gelmesine izin vermesi ve geri dönmeye zorlanmayacakları güvencesi vermesini sağlayan açık kapı politikasından dolayı minnettarım"1 diyerek bu durumu takdir etmişti. Papa Francis de Kasım ayı sonunda Türkiye’ye yaptığı ziyarette Türkiye’nin bu tavrını övmüş ve uluslararası camiayı Türkiye’ye yardım etmeye davet etmişti.

Avrupa ülkelerine baktığınızda benzer durumu görmek neredeyse imkânsız. İtalya artık açık denizde mülteci taşıyan teknelere kurtarma operasyonu yapmayacağını açıklarken, Yunanistan Türkiye sınırında oluşturacağı hendekler ve duvarlar ile mültecilere engel olmayı planlıyor. Almanya ise Balkan ülkelerinden gelen mültecilere engel olmak için mülteci yasası ve kabul koşullarında değişiklik yaptı. Benzer bir değişiklik İsviçre’deki iltica yasasında yaşandı. İsviçre’de sertleştirilen yasa %78,5 gibi büyük bir oranla halk tarafından onaylandı.

Mülteci konusunda yaşanan tek sorun iltica başvurularının ve kabulünün zorlaştırılması değil. Türlü zorluklar çekerek sınırları ve denizleri aşan mülteciler kendilerini bir Avrupa ülkesine attıklarında da sıkıntıları sona ermiyor. Birçok Avrupa ülkesi kapasitesinin çok üstünde gelen mülteci akını nedeniyle baskı altında. Ancak bu durum oralarda yaşanan insan hakları ihlâllerini, hiçbir şekilde haklı göstermeye yetmiyor.

Pek çok mülteci Avrupa ülkelerinde kötü muameleye, hakarete ve aşağılamalara maruz kalıyor. Uluslararası Af Örgütü’nün bir tanıtım filmindeki mültecinin Siz Avrupalılar hayvanlara iyi davranıyorsunuz. Lütfen bize hayvanlarınıza davrandığınız gibi davranın. Biz ölüyoruz”2 sözü yaşanan gerçekleri özetliyor.

Avrupa Adalet Divanı, geçtiğimiz haziran ayında Malta’yı Somalili bir mülteciye tazminat ödemeye mahkûm etti. Bu kararın gerekçesi ise mültecinin, sınır dışı edilmek amacıyla tutulduğu hapishanede, aylarca aşırı sıcağa veya soğuğa katlanmak zorunda kalması, mültecinin dışarı çıkmasına da izin verilmemesiydi. Adalet Divanı, yargılama sonunda kararın, aşağılayıcı ve insan onuruna yaraşmayan muameleden dolayı verildiğini açıklamıştı.3

Avrupa’da mültecilerin yaşadıklarına bir diğer örnek Euronews’in internet sitesinde “Avrupa’da mültecilere içler acısı muamele4 başlığı ile yer aldı. Olay Almanya’da bir mülteci kabul ofisinden elde edilen görüntülere dayanıyor. Görüntülerde iki güvenlik görevlisi kahkaha atarken içlerinden biri ayağıyla, elleri kelepçeli Cezayirli göçmenin kafasını eziyor. ‘Vurmayın’ diye bağıran mülteci pislik içindeki bir yatak üzerine zorla yatırılıyor.

Avrupa’daki demokrasi ve insan hakları seviyesi ile uyuşmayan bu durum yargı organlarınca verilen kararlar sayesinde ortadan kaldırılabilir. Gerek ulusal mahkemeler, gerekse Avrupa İnsan hakları Mahkemesi gibi uluslararası mahkeme kararlarının mültecilerin durumunun iyileştirilmesine yardımcı olacaktır. Tabi bunun içi bilhassa ulusal mahkemelerin adil ve tarafsız çalışması gerekiyor.

Bir diğer çözüm yolu ise Malta gibi küçük ülkelerin diğer AB ülkelerince desteklenmesi. AB göçmenler için insan onuruna yaraşır konaklama yerlerini finanse etmeli, gözetim evleri açmalı. Göçmenlerin içindeki kadınlar, çocuklar ve bakıma muhtaçlar, insani kriterlere uygun biçimde AB ülkelerine dağıtmalı. Ayrıca mültecilere sınırlarını kapatmak yerine, denetimli yasal geçiş yolları açılmalı. Bu sayede her yıl yüzlerce insanın açık denizleri ya da nehirleri geçerken ölmelerinin önüne geçilebilir. Ayrıca mülteciler hakkında yapılan ilk iş onları hapse atmak olmamalı. Bunun için de mevzuatların ve yasaların değiştirilmesi gerekiyor. Ancak sorunun kökten çözümü, bu gibi maddi tedbirlerin manevi eğitimle güçlendirilmesiyle mümkündür. Sadece kendi rahatını, kendi huzurunu düşünen bencil ahlakın, paylaşmayı, fedakarlığı temel alan, insanlara sevgi ve şefkatle yaklaşan bir bakış açısıyla değiştirilmesi gerekiyor. Bunun için de hem devlete, hem sivil toplum kuruluşlarına hem de medyaya çok büyük bir görev düşüyor. Çok yönlü bir kampanyayla sevgi ve yardımlaşma ahlakını diriltmek mülteci sorununu çözmede en önemli adım olacaktır.

Referanslar:

1.    http://www.sabah.com.tr/gundem/2011/06/19/turkiyeye-minnettarim

2.    http://www.sosyalhizmetuzmani.org/avruba_birligi_unutmamali.htm

3.    http://www.dw.de/abnin-m%C3%BClteci-sorunu/a-17015520

     4. http://tr.euronews.com/2014/10/03/avrupa-da-multecilere-icler-acisi-muamele/
 
Adnan Oktar'ın Daily Mail'de yayınlanan makalesi:
 
PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo