Vaat siyaseti! Yüzlerce yıldır başarılı olamamış solcu politikanın başvurduğu yegane yöntemdir bu. Sol veya daha gerçekçi bir anlatımla Marksist zihniyetin yıllardır özellikle ekonomiye vurgu yaparak geliştirdiği bu siyaset, ekonomik kriz dönemlerinde bazı akılları hep çelmiştir. Çünkü Marksizm’in hiçbir zaman hayata geçiremediği ve daima hezimete düştüğü bir sosyal eşitlik rüyası vardır. Zenginden alıp yoksula verme, haksızlıkları ortadan kaldırıp eşit bir sistem getirme görünürde haklı, bir o kadar da cazip bir hedeftir. İşte bu vaadin cazibesine kapılanlar, gerçekte Marksizm’in sosyal eşitlikle neyi hedeflediğini hep sonradan anlamışlar ve pişman olmuşlardır.
İçinde bulunduğumuz dönemde tarih, aynı içerik fakat farklı görünüm ile tekerrür ediyor. Ekonomik krize çözüm için yine sola umut bağlanıyor. Özellikle Avrupa’da.
Ekonomik kriz sonrasında ciddi bir buhran yaşayan Eurozone ülkelerinin bazıları, hatırlanacağı ve bu satırlarda daha önce belirttiğim gibi, maddi anlamda zayıf halka gördükleri ülkeleri pek çok açıdan fazlalık olarak değerlendirdiler. Bu furyaya, kısa süre içinde göçmen karşıtları da katıldı. Ülkelerindeki mali krizin faturasını, çaresizlikten bu ülkelere sığınmış olan birkaç yüz zavallıya ödetmek istiyorlardı. Bazı Avrupa ülkelerinde, %40’lara varan işsizlik oranının düşmesi için göçmen karşıtı gösteriler başladı. 2014 Mayıs ayındaki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde göçmen karşıtı radikal partiler oy patlaması yaşadı. Fakat aynı tarihlerde bünyesine yaklaşık iki milyon mülteciyi almış olan GSMH oranı Avrupa’dan çok daha düşük olan Türkiye’de işsizlik oranı %9’lardaydı. Demek ki halkın işsiz kalmasının veya refah içindeki Avrupa’nın maddi zorluk yaşamasının birkaç yüz misafirle alakası yoktu.
Ekonomik krize karşı bir kısım Avrupalılar yanlış bir strateji izlediler. Böyle dönemlerde bir kurtarıcı gibi ortaya çıkan sosyalist ve Marksist kesimlerin sosyal eşitlik söylemlerine inandılar. Ekonomik çöküş içindeki Yunanistan’daki Syriza zaferi belki de bunu en net örneği olmuştu. Marksist ve ateist kimliği ile ortaya çıkan Çipras’ın seçim başarısı çok konuşulsa da aslında, özellikle Avrupa’da sosyal eşitlik vaatleriyle liderlik koltuğunda bulunan başka ateist liderler de var. %90’ı dindar olan Hırvatistan başbakanı Zoran Milanović, Fransa cumhurbaşkanı Francois Hollande, Belarus cumhurbaşkanı Alexander Lukashenko bunlardan bazıları. Slovakya başbakanı Robert Fico ve sonsuz hayat, cennet ve cehenneme inanmayan Danimarka başbakanı Helle Thorning-Schmidt ise kararsızlar arasında.1
Her insan inancında özgürdür. Buradaki amacımız insanları inançlarından dolayı yargılamak değil, Avrupa insanının Marksist ve ateist odaklı politikalardan çözüm bekliyor olmasını eleştirmektir. Çünkü Marksizm’deki sosyal adalet kavramı gerçekte bir nevi sömürü uygulamasına dayanır. Bu sistemde genel olarak devleti eline geçirmiş olan bir azınlık ve kazancı ve emeğini devlete veren bir çoğunluk politikası vardır. Halk, kendi emeğinin karşılığını alacaktır elbette; bunun anlamı ise, bireyin kesintisiz olarak ve en zor şartlarda çalışması; çalışma imkanına sahip olamayan yaşlı, sakat, hasta ve güçsüzlerin ise emek gösteremedikleri için karşılık almamalarıdır. Sovyet Rusya’sı ve Mao’nun Çin’inde yaşlı ve sakatların birer fazlalık olarak görülmüş olmalarının temel nedeni budur.
Bu sistemde halk, eşit bir statüye ulaşır ulaşmasına; fakat yoksullaşarak eşitlenirler. Halk ile eşit olmayan tek zümre, yönetenlerin oluşturduğu azınlıktır. Marksist temellerle oluşturulmuş ülkelerde halk sürünürken, bu azınlık bir nevi sefahat yaşamıştır. Dolayısıyla Marksizm’in hedefindeki sosyal eşitlik ideali, uygulandığı her ülkede halkın sömürülmesi, yoksullaşması ve perişan hale gelmesi ile sonuçlanmıştır. Anlaşılabileceği gibi, burada kullanılan sosyal eşitlik kavramı, ciddi anlamda aldatıcıdır.
Bu sistemin olduğu gibi Avrupa’ya yerleşmesi zordur, fakat zihniyet benzerliği ve yaşanan tecrübelerden yola çıkarak, Avrupa ekonomisine çözümü Marksist partilerden beklemenin mantıksızlığı açıktır. Güzel Avrupa’nın gitgide bölünme belasına sürüklenmesi, halkın mutsuzluk oranının artması, dejenerasyon ve protestoların çoğalması gerçekte zannedildiği gibi ekonomik sıkıntının sonucu değildir. Bilakis, bu ekonomik krizi, bölünme söylemlerini ve mutsuzluğu getiren; Avrupa toplumlarının hakareti fikir özgürlüğü, ahlaki dejenerasyonu ve dinsizliği modernliğin en üst sınırı zanneden yanlış liberalizm anlayışıdır. Avrupa’nın genel olarak sorunu, dinden uzaklaşarak daha fazla çağdaşlaşacağını zanneden bir zümrenin etkisi ve hatta baskısı altında kalmış olmasıdır. Yanlış liberalizm anlayışının getirdiği sorunların çözümünü Marksizm’den beklemek ise, açıkça, abesle iştigal etmektir.
Şunu belirtelim: Allah, kendisine meydan okunan sistemlere asla ve asla bereketini vermez. İşte bu nedenle Marksist temelli devletler daima çöküşe ve yıkıma uğramışlardır. Avrupa, kendi özü ve varlık sebebi olan dinden uzaklaşarak bir refah ve huzur elde edeceğini sanıyorsa yanılıyor. Din, ahlak ve değerlerden uzaklaşarak oluşturulan hatalı çağdaşlaşma modasının Avrupa’ya faturası ağır olabilir. Sevgisizlik can yakıcı, vicdansızlık çözümsüz bir hal alabilir. Fikir özgürlüğü kisvesi altında hakaret, modernlik kisvesi altında sapkınlık yaygınlaşabilir. Bu, tüm dünyaya örnek olması gereken güzel Avrupa’yı şiddetle kasıp kavurabilir.
İnsanlar ahlaki değerlerini güçlü tuttukça değerlenir ve insani bir toplum oluşturabilirler. Aranan sosyal eşitlik ise, asıl olarak Kuran’da tarif edilmiştir. Bu eşitlik sisteminde haksızlık yoktur, herkes, yardımlaşarak, vererek ve fedakarlıkta bulunarak birlikte zenginleşir. Eğer aranan böyle eşitlik anlayışıysa o zaman insanların dinsiz, Marksist sistemlere değil, tam aksine dine ihtiyacı vardır. Tarih bize hataların nelere mal olduğunu göstermiştir. Güzel Avrupa bu büyük hataya tekrar düşmemeli. Kültürü, kalitesi ve demokrasisiyle bir Avrupa örneğine dünyanın ihtiyacı var.
Adnan Oktar'ın Arab News & MBC Times & Eurasia Review'da yayınlanan makalesi:
http://www.arabnews.com/columns/news/704021
http://www.eurasiareview.com/14022015-europe-chasing-mirage-oped/
http://www.mbctimes.com/english/europe-chasing-a-mirage