Avrupa ülkelerinin büyük umutlarla kurmuş oldukları Avrupa Birliği, belki de soğuk savaş yıllarından beri en sıkıntılı süreçten geçmekte. Terör saldırıları, göçmen sorunları, ekonomik krizler ve İngiltere'nin Birlik'ten ayrılma ihtimalinin doğmasıyla birlikte Avrupa Birliği, zorlu bir döneme doğru sürükleniyor.
Birliğin en güçlü iki üyesi Fransa ve Almanya, 1950'lerde Şansölye Konrad Adenauer va Başkan Charles de Gaulle önderliğinde çok önemli bir işbirliğine girişmişti. Temel mantık Fransa'nın Avrupa'daki yeni politik yapılanmayı yürütmesi, Batı Almanya'nın ise ekonomik kalkınmayı desteklemesiydi. Bu şekilde çıkılan yolda Ortak Pazar, Avrupa çapında vizesiz seyahat ve ortak bir para birimi oluşturma konularında önemli yollar kat edildi. Bundan 40 yıl kadar önce bu topluluk tüm dünya ekonomisinin %40'ını oluşturuyordu.
Ancak 2005 yılında Fransız vatandaşları gerçekleştirilen referandumda Avrupa Birliği Anayasası yolunda olumsuz oy kullandılar. Hollanda onları takip etti. Bu gelişmeler ışığında üç üye ülke; Finlandiya, Slovakya ve Almanya kısmen tamamlanmış olan halkoylaması sürecini iptal etme kararı aldı. Yedi üye ülke de, oylama sürecini daha sonra herhangi bir tarihte yapılmak üzere erteledi. Böylece Avrupa Birliği'nin çatısında önemli bir çatlak ortaya çıktı.
Bu krizi 2007 yılında ortaya çıkan ekonomik kriz takip etti. Almanya'nın başı çektiği endüstriyelleşmiş Kuzey Avrupa ülkeleri ile daha fakir konumdaki Güney Avrupa ülkeleri arasında uçurum açıldıkça, Avrupa Birliği tarafından ekonomisi zayıf ülkelere yapılan yardımlar gittikçe daha fazla tepki çekmeye başladı. Yunanistan ve İspanya gibi ülkeler iflasın eşiğine kadar geldiler.
2011 yılında Arap Baharı olarak adlandırılan halk hareketlerinin başlaması önce küçük çapta mitingler, yürüyüşler ile sesini duyurdu. Daha sonra Arap halkları demokrasi, özgürlük ve insan hakları taleplerinde seslerini yükseltmeye başladılar. Bu defa çeşitli ülkelerde ayaklanmalar, çatışmalar ve iç savaşlar patlak verdi. Bunun neticesinde, özellikle Suriye iç savaşıyla birlikte göçmen krizi Avrupa ülkelerini etkilemeye başladı. Savaştan kaçmaya çalışan yüzbinlerce masum sivil, çeşitli yollarla Avrupa ülkelerine ulaşmaya ve iltica etmeye başladılar. Bu durum karşısında Avrupa Birliği ülkelerinin tepkileri farklı oldu. Çoğu ülke çok sıkı tedbirler uygulanmasını, jiletli teller ve duvarların yükseltilmesini savunurken Almanya'da Merkel bu insanlara daha sıcak yaklaşan ve kucak açan politikalar tercih etti.
Son olarak İngiltere muhtemelen bu yılın Haziran ayında bir referanduma gitmeye hazırlanıyor. Bu referandum İngiltere'nin Avrupa Birliği üyeliğinden ayrılmasına kadar gidecek neticeler doğurabilir. Başbakan David Cameron bir taraftan İngiliz halkını Avrupa Birliği'nden ayrılmama yönünde iknaya çalışırken, öte yandan halkın talepleri doğrultusunda Avrupa Birliği'nden bazı tavizler talep ediyor. Ancak bu talepler Avrupa Birliği'nin temel yapı taşları ile çelişiyor. İngiltere'nin Euro'ya geçmeyip kendi para birimi Sterlin ile devam etmiş olması zaten yeteri kadar sıkıntı doğurmuşken, şimdiki talepler Avrupa Birliği'ne üye diğer devletler tarafından pek sıcak karşılanmıyor. Fakat taleplerin karşılanmaması da İngiltere'nin birlikten ayrılmasıyla neticelenebilir. İngiltere, Birlik içindeki 3. büyük ekonomi konumunda; fakat karar alma mekanizmaları dahilinde en küçük Birlik üyesinin dahi görüşünü almak zorunda. Bunun gibi detaylar İngiltere'nin Avrupa Birliği çerçevesinde çeşitli revizyonlar istemesine yol açıyor.
Öte yandan kültür çatışmaları, Protestan inanca sahip kuzey ülkeleri ile Katolik ağırlıktaki güney ülkeleri arasındaki inanç ayrışmaları, 500 milyona yaklaşan nüfus içinde 24 farklı dilin konuşulması, demografik çeşitlilik, 28 üye ülkeden sadece 19'unun ortak para birimini kullanıyor olması gibi başkaca etkenler de Avrupa Birliği'nin karşısına dikilen zorluklar arasında sayılmakta.
Tüm bu gelişmeler doğal olarak şu soruyla neticeleniyor: Avrupa Birliği dağılıyor mu?
Bu konudaki yorumlar genel olarak Birliğin bu şekilde devam etmesinin son derece güç olduğu yönünde. Örneğin Almanya'nın Die Welt gazetesine konuşan Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, “Bundan 10 yıl sonra AB'nin şimdiki gibi var olup olamayacağını kimse söyleyemez" sözleriyle Avrupa Birliği'nin dağılma riskiyle karşı karşıya olduğunu ifade etti.1
ABD merkezli düşünce kuruluşu Stratfor'un 2015-2025 yılları arasında dünyada neler olacağına yönelik öngörülerinin yer aldığı "On Yıl Tahmini: 2015-2025" isimli raporda, Avrupa Birliği'nin ayakta kalmasının zor gözüktüğü dile getirilerek, "Avrupa Birliği bir kriz içerisine girdi ve bu kriz yoğunlaşarak devam ediyor. Bu kriz sonucunda AB bir daha birlik zamanlarına geri dönemeyecek ve bir şekilde birliği muhafaza etse bile kısıtlı ve bölünmüş bir alanda çalışmaya devam edecek" yorumu yapılıyor.2
AB Konseyi Başkanı Donald Tusk da benzer bir ifadede bulunarak Avrupa Birliği'nin geleceğinin tehlikede olduğunu ve birliğin dağılabileceğini söylüyor.3
Avrupa Birliği, büyük zorluklarla inşa edilmiş güzel bir birliktir. Böylesine güzel bir birliğin bölünmeye doğru gitmesi asla istemeyeceğimiz bir şeydir. Avrupa Birliği'nin karşı karşıya kaldığı bu bölünme tehlikesinin karşısındaki en önemli tedbir, sevgiyi yaygınlaştırmak ve sosyal politikaların temeli haline getirmek olmalıdır. Dağılıp parçalanmak değil birlik olup güçlenmek, kol kola tüm güçlüklere karşı gayret etmek daha güzeldir. Hem yöneticilere hem de halklara düşen önemli vazife, kavgacı üsluplardan, nefret ve öfkeden kaçınmak, egoizm ve bencillikten uzak durmak, vefa ve sadakate önem vermektir. Dünyada ve Avrupa ülkelerinde yaşanan ekonomik sıkıntıların temelinde egoizm ve bencilliğin hakim olduğu unutulmamalıdır. Sürekli tedirgin vaziyette olan kesimler "ne olur ne olmaz" yaklaşımıyla nakit akışını bloke etmekte, sirkülasyondaki para, ya bankalara ya da yastık altına çekilmekte ve bunun doğal sonuçlarıyla ekonomiler zora girmektedir. Ticareti sevgi, dostluk ve güven ile birleştirmek bu problemin baş çözümü olacaktır. Bencillikten uzak, kıvrak, hareketli, esnek bir hayat beraberinde hem ekonomik hem de politik başarıyı ve mutluluğu getirecektir. Manevi heyecanın yeniden kazanılmasıyla her alanda tekrar atılıma geçilecek ve Avrupa Birliği halkları özlemle bekledikleri müreffeh hayata kavuşabileceklerdir.
1- www.zaman.com.tr/dunya_ap-baskani-schulz-avrupa-birligi-dagilabilir_2331706.html
2- www.maksimumgumruk.com.tr/index.php/tr/t%C3%BCm-haberler/stratfor-ab-bitecek,-rusya-da%C4%9F%C4%B1lacak.html
3- www.ensonhaber.com/donald-tusk-avrupa-birligi-dagilabilir-2016-02-15.html
Adnan Oktar'ın American Herald Tribune'de yayınlanan makalesi: