İman eden bir insan Rabbimiz'e samimi bir kalple iman etmiş ve derin bir Allah (cc) korkusuyla boyun eğmiştir.Allah (cc)'tan başka bir ilah olmadığını, O'nun tüm varlıkların tek hakimi ve herşeyin üstünde, sonsuz güç sahibi olduğunu kavramıştır.Bu nedenle yalnızca Allah (cc)'tan korkar ve yalnızca O'nun rızasını hedefler.Yalnızca Allah (cc)'a ibadet eder, O'nu dost edinir ve sadece O'ndan yardım ister. Kendisine isabet edecek bir güzellik varsa bunu ona ancak Allah (cc)'ın verebileceğini ve aynı şekilde kendisine ulaşacak bir kötülük varsa bunu da Allah (cc)'ın engelleyebileceğini, kendisini ancak Allah (cc)'ın koruyabileceğini bilerek yaşar. Sadece Allah (cc)'a muhtaç olduğunu, kendisini hayatta tutan, ona nimetini ve yardımını ulaştıran, koruyup kollayan tek gücün Allah (cc) olduğunu bilir. Dolayısıyla hiçbir zaman için temelde insanlara yönelik bir beklenti içerisinde olmaz.
Allah (cc)'a, kalbinde hiçbir kuşkuya yer vermeden iman eder. imanındaki bu samimiyetini hayatının sonuna kadar, her an sürdürür; hayatının her aşamasında, her ne zorlukla karşılaşırsa karşılaşsın, bu samimi inancından vazgeçmez. Nimet içerisinde olduğunda Allah (cc)'a karşı nasıl şükredici, hoşnutluk dolu bir yakınlık içerisindeyse, şartlar aksine döndüğünde de aynı teslimiyeti göstermeye devam eder. Rabbimiz'in kullarına olan sonsuz sevgisinden, rahmetinden, esirgeyiciliğinden ve bağışlayıcılığından emin, tevekküllü bir tavır içerisinde olur.
Bir zorlukla karşılaştığında, Allah (cc)'ın Kuran'da her zorlukla beraber bir kolaylık kılacağını bildirdiğini, önemli olanın ise bu zorluk anında kişinin Allah (cc)'a olan sevgisinde, teslimiyetinde ve güveninde kararlılık göstermesi olduğunu bilir. Allah (cc)'ın adaletinden, her olayı hayır ve hikmetle yarattığından emindir ve Allah (cc)'ın vaadinden asla dönmeyen olduğunu bilir.Karşılaştığı zorluklar uzun süre devam etse bile, hiçbir zaman için ümitsizliğe kapılmaz, Allah (cc)'ın yardımından asla şüpheye düşmez.Güzel bir sabır ve teslimiyetle, Allah (cc)'ın kendisine verdiğiyle yetinir ve bunda kendisi için bir hayır olduğunu kesin olarak bilir.Allah (cc)'ın bu konuda Kuran'da bildirdiği örnekleri aklından çıkarmaz; zorluklarla karşılaştıkları zaman ümitsizliğe kapılanların teslimiyetsizliğini bilir. Kendisine, her ne zorlukla karşılaşırlarsa karşılaşsınlar Kuran`da "... Şüphesiz Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir" (Şuara Suresi, 62) diyerek Allah (cc)'a tevekkül ettikleri bildirilen peygamberlerin üstün ahlakını örnek alır. Hayatı boyunca karşısına çıkan her olayda Allah (cc)'ın rahmetini, yakınlığını, sevgisini, yardımını ve dostluğunu görebilen bir iman derinliği içerisinde olur.
Müminlerin gösterdiği bu ahlakın üstünlüğü, cahiliye inançlarıyla şekillenen bakış açısı ile kıyaslandığında çok daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Cahiliye ahlakını benimseyen kimi insanlar, hayatları boyunca karşılaştıkları her detayı yaratanın Allah (cc) olduğunu ve bunların her birinde pek çok hayır ve hikmet gizlendiğini düşünmedikleri için yaşadıkları olaylar karşısında gereken teslimiyeti gösteremezler. Zorluk ve sıkıntılar karşısında tahammülsüz, sabırsız tavırlar gösterebilirler. Allah (cc)'a güvenip teslim olmadıkları için, zorluklara, sıkıntılara karşı koyabilecek gerçek sabrı ve gücü kendilerinde bulamazlar.
iman sahibi bir insan ise gücünü imanından ve Allah (cc)'ın rızasını kazanma konusundaki kesin kararlılığından aldığı için, dayanıklılığı çok kuvvetli olur. Allah (cc) Kuran'da müminlerin, bu ahlaklarını "... Hiç şüphesiz Allah'ın yolu, asıl yoldur. Ve biz alemlerin Rabbine (kendimizi) teslim etmekle emrolunduk." (Enam Suresi, 71) sözleriyle dile getirdiklerini bildirmektedir. Buna karşılık Rabbimiz, tam bir teslimiyetle Kendisi'ne teslim olan kullarını şöyle müjdelemektedir:
"Kim ihsanda bulunan (biri) olarak yüzünü (kendini) Allah'a teslim ederse, artık gerçekten o kopmayan bir kulpa yapışmıştır. Bütün işlerin sonu Allah'a varır. " (Lokman Suresi, 22)