Allah Sevgisi
Sevgi Sürekli Hissedilmesi Gereken Lezzetli Bir Gıdadır
Son günlerde “dünyanın tadı tuzu kaçtı” kelimesini çok sık duyar olduk. İnsanlar sürekli şikayet ediyor, çok sıkıldıklarını söylüyor, kendileri için hayatın bir anlamı kalmadığını ifade ediyorlar. Dünyada da olaylar bir türlü durulmuyor. Mazlum halkın katledilmesi, çoğu Müslüman olan ülkelerde yaşanan olaylar, ekonomik krizin olması, intiharların artması, bilimsel icatların çok olmaması, sanatın gittikçe yozlaşması gibi sorunların hepsinin arkasında aynı neden vardır: Sevgisizlik...
İnsanların büyük kısmı sevgisiz ve bomboş bir hayat yaşıyor. Bunun temel nedenlerinden olan hasetlik, kıskançlık, güvensizlik, rekabet ruhu, gelecek korkusu, Allah’a teslimiyetsizlik gibi olumsuzluklar birleşince gerilime neden oluyor. Böyle bir duruma ise insanların ne gözleri, ne ruhları, ne de bedenleri dayanabilir. Doğal olarak insanın hücreleri de buna isyan eder, insanın bakışı, sesi, sağlığı, mantığı da bozulur. Böyle bir insan hayattan zevk alamaz hale gelip herşeye öfke duymaya başlar.
Sevgisizlik batağındaki bu gibi kişiler, yaşamları boyunca kendilerine ve çevrelerine hem maddi hem de manevi yönden zarar verirler. Böyle kişilerin bakışları sevgisiz, ruhsuz, sanki robotlaşmış gibi olur. Çünkü insanın ruhunun sevgiyle beslenmesi gerekir.
Hücreleri Besleyen Sevgidir
Her ne kadar çok sahiplenilse de ruhu alındığında “ben” sanılan beden çaresizce olduğu yere yığılıp kalır. Çünkü ruh, tüm bedene hakimdir. İşte bu noktada metafizik bir durum yaşanır. Çünkü hücrelerimiz sadece kanla beslenmez, sevgi de onlar için en az kan kadar hayati bir ihtiyaçtır. Aynı şekilde ruhumuz da hücrelerimiz gibi iman ve sevgiyle beslenir. -Allah’ın izniyle- ruhumuz sevgiyi yakıt olarak kullanıp hücrelerimizi ve bedenimizi besler, canlı ve zinde tutup, hayatta kalmalarını sağlar. Ama nedense insanların çoğu bu gerçeği göz ardı ederek yaşamayı tercih ederler.
Sevgisiz bir yaşamda, insanın fıtratı bozulur, ruh mahvolur. Sevgiyi bir gıda gibi en acil ihtiyaçlardan biri olarak görmeyen bu insanlar istedikleri mutluluğu yanlış yerlerde ararlar. Bu tarz kişiler bir anlamda ruhlarını öldürerek, zamanla sinirsel ve bedensel bozukluklar da yaşamaya başlarlar. Bu zihniyet ve bakış açısına sahip kişilerin bir süre sonra eti, kemiği çürür, saçı zayıflar, sağlığı bozulur, Aklı gidip, beyni çalışmaz hale gelir. Yaşadığı sevgisizlik, şefkatsizlik hücrelerini öldürüp toksin etkisi yapar. En sağlam vücut bile bu sevgisizliğe dayanamaz. Beynin fonksiyonları bozulur ve hatta insan düşünme kabiliyetini bile yitirebilir.
Müslüman Allah İçin Sever
Müslüman bir insan için sevmek ve sevilmek çok büyük bir nimettir. Çünkü Müslüman inceliklerden ve güzelliklerden zevk almayı bilen, çok iyi gözlem yapan, detayları çok iyi fark edebilen, estetik sahibi kaliteli bir ruha sahiptir.
Müslüman hep sevgi isteği içinde olur. Allah’ın sevgisine, rızasına duyduğu derin ihtiyaç, yarattıklarına karşı da doğal olarak sevgi ile pozitif, olumlu yönelmesine vesile olur. Sürekli cennet özlemi içerisinde olduğu için, tavırlarında, ruhunda, bedeninde, etrafında hep en yüksek kalitede güzelliği arar.
Sevgi, sevgiyi getirir. En katı kalpli insanda dahi sevginin mutlaka çözücü etkisi olur. Her iki tarafta da, karşılıklı kalplerde sevgi kılan Allah’tır. Sürekli olumlu ve pozitif, anlayışlı, sevgi dolu tavrı olan bir insan, sabırlı tavrına karşılık yaptıklarının meyvesini mutlaka bir yerden sonra toplamaya başlar. En katı insan dahi bir yerden sonra mutlaka çözülür. Kalbinde yumuşama olur. Devamlı olgun, anlayışlı bir tavır karşısında kendi gösterdiği olumsuz, sevgisiz ve aksi tavrından utanıp geri adım atar.
Sevgi ciddiyetle son nefesine kadar insanın yaşayacağı, iman gibi asla kaybetmeyeceği, emek verilmesi gereken bir konudur. Sevgi için sürekli akıl kullanılır. Devamlı sevgiyi besleyen detaylar düşünülerek geliştirilir. Çünkü dinin özü sevgidir. Dünyanın anlamı sevgidir. Bir Müslümanın dünyada başlıca sorumlu olduğu konulardan bir tanesidir sevgi. İmanının, ibadetlerinin, yaşamasının amacı zaten sevgidir.
Aksi bir durumda, yani sevginin olmadığı, hoşgörünün olmadığı, sıcaklığın, olmadığı bir ortamda ise çatışma çatışmayı getirir. Herkes nefis sahibidir. Nefis terbiye edilmez, nefse emir verilip güzel olan zorla yaptırılmazsa, nefis Allah’ın ayette bildirdiği gibi ‘var gücüyle kötülüğü emreder’ (Yusuf Suresi, 53). Bir insanın kötü bir tavır, kötü bir mimik, hoşnutsuz negatif bir tavır gösteren insana güzellikle karşılık vermesi kolay değildir. Bu bir zorluktur, irade kullanılır. İşte bunu insan Allah sevgisiyle, Allah korkusuyla, Allah’a duyduğu derin saygıyla yapar. Ancak imanla güç yetirir. Yoksa iman olmadan, Allah sevgisi olmadan gücü kırılır. Hepsinin özü, temeli, besini Allah sevgisidir, imandır, Allah aşkıdır.
Sevginin olmadığı bir dünyada barışın, huzurun, adaletin egemen olmasını nasıl bekleyebiliriz?
Sevgisiz toplumda dünyanın güzel ve huzurlu bir yer olmasını sağlayamayız. Bu nedenle derin imanlı olan herkesin öncelikle üzerinde durduğu konu SEVGİYİ SEVDİRMEK olmalıdır. Müminler her ne görüşten olursa olsun insanlara sevmeyi öğretmekle sorumludur. Merhamet göstermekten zevk alan, fedakarlık yapmayı bir saflık olarak görmeyen insanlara, toplumda ihtiyaç vardır.
Bunun tek yolu da gerçek din ahlakını yaygınlaştırmaktır. Allah sevgisini kalplere yerleştirmek gerekir. Allah’ı sevmeyen birinin Allah’ın yarattıklarını sevmesi beklenemez.
Tüm dünyaya sevgiyi sevdirecek, sevgiyi öğretecek kişi ise Hz. Mehdi (a.s.)’dır. Eğer dünyada olan bitene dikkatlice bakacak olunursa Hz. Mehdi (a.s.)’ın görev başında olduğu ve dünyaya sevgiyi sevdirmeye başladığı görülecektir. O’na yardımcı olmak için müminlerin de kendi çevresinden başlayarak sevgiyi sevdirmeye ve yaymaya çalışması elzemdir.
www.Allahinrizasi.imanisiteler.com
Sevgisiz ve imansız kişiler hiçbir şeyden zevk alamaz çevresindeki nimetleri göremez hale gelirler. Yaptıkları tek şey içlerindeki sıkıntıdan kurtulmaya çalışmak olur. İman olmamasıve sevgisizlik tüm vücudu kaplayıp insanın bünyesini bu şekilde kolaylıkla çökertir. Sevgisizlik ve imansızlık insanların hücrelerini öldürür, kanını dondurur, aklını örter. Böyle insanlardan oluşan toplumda sevgi, saygı kalmaz, sanat ölür, demokrasi yok olur, ekonomi bozulur.
Müslüman Rahmani Bir Bakış, Bir Nur Gördüğünde Sever
Allah, pek çok duygu gibi insanların kalplerine sevgi hissini de yerleştirmiştir. İnsanın yapması gereken, bu özelliğini Allah’ın Kuran’da bildirdiği güzel ahlak özellikleri doğrultusunda en doğru şekilde yönlendirmesidir. Müminler Kuran’ı rehber edindikleri için sevgilerini; kendilerini ve sahip oldukları tüm nimetleri yaratan Rabbimiz’e ve O’nun rızasını hedefleyen müminlere yöneltirler.
Dünya hayatının süsüne kapılanlar ise Allah’ın kendilerine imtihan için verdiği nimetlere tutkulu bir sevgi ile bağlanırlar; örneğin insanları “Allah’ı sever gibi severler”. Allah, Kuran’da inkar edenlerin bu çarpık sevgi anlayışını şöyle bildirmektedir:
İnsanlar içinde, Allah’tan başkasını ‘eş ve ortak’ tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah’a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah’ın olduğunu ve Allah’ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi. (Bakara Suresi, 165)
Bir insan toplumda daha çok sevilmek için güzel ahlaklı olmak isterse buna belki belli bir oranda güç yetirebilir. Ama kendisi güzel ahlaklı olmaktan zevk alarak, insanların tavırları olumsuz dahi olsa güzel ahlakta irade göstermekten sevinç duyarak bu ahlakı yaşarsa o zaman müthiş bir hayat kalitesi elde eder. Elbette bunu yapabilmenin tek yolu insanların rızasını değil Allah’ın rızasını arayanlardan olmaktır. Ancak o zaman karşısındaki alaycı da olsa o çirkin üslubun içine girmeyen, karşısındaki kavgayı körüklese de itidalli davranan, karşısındakinin tüm cehaletine, bilmişliğine, kibirine rağmen şefkatle ve sevecenlikle ona yaklaşan bir insan oluşabilir.