Tüm dünyada barışa büyük bir ihtiyaç olduğu herkesin farkında olduğu bir gerçek. Barışın sağlanması yolunda küçük büyük her çaba önem arz ediyor. Kuran’a uyan Müslümanların Musevilerle ilgili düşünceleri hakkında var olan karmaşayı gidermek de dünya barışı için son derece elzem.
Dünyanın belirli dini otoriteleri birtakım gelenekleri, batıl inançları ve sahte hadisleri kullanarak 'Musevilerden nefret eden Müslüman' imajı oluşturmuş, bunu da özellikle İsrail içindeki ve civarındaki Müslümanların yerleşik olduğu bölgelerde yaygınlaştırmışlardır. Hatta Musevilerin domuz soyundan geldiğini iddia edecek kadar ileriye gidilmiştir. (Musevi kardeşlerimizi tenzih ederiz.)
Gerek Müslümanların gerekse gayrimüslimlerin Kuran kaynaklı olmayan, tamamen safsatadan ibaret bu saygıdan, insaniyetten uzak, ırkçı yaklaşımın farkında olmaları çok önemlidir.
Gerçek şu ki Kuran’da en çok bahsedilen peygamber Hz. Musa (as)’dır. Kuran’ın pek çok ayetinde Hz. Musa'dan (as), imanlı Musevilerden ve Tevrat'tan övgüyle söz edilir.
Ancak radikal eğilimli kişiler bilinçli olarak ya da cehalet sebebiyle üç Kuran ayetinin anlamını saptırmaktadırlar. Bu ayetler Allah’ın emirlerine karşı gelen Musevi topluluklarının kınandığı ayetlerdir. Allah bu ayetlerde Musa kavminden isyankar bazı kişileri dindar Musevilere sıkıntı verdikleri için -mecazi anlamda- domuz ve maymuna benzeterek kınamıştır. Bununla birlikte Kuran’da isyankar Müslümanları da benzer şekilde kınayan pek çok ayet bulunduğu unutulmamalıdır.
Kuran'da Allah dindar Musevileri Müslümanların sevdiği ve koruduğu bir topluluk olarak tanıtmıştır. Musa kavmi içinde Allah’a başkaldıran ve birtakım kötülüklerde bulunan kişilerin kınandığı ayetlerin içeriğini tüm Musevilere atfetmek Kuran’a saygı açısından hiç uygun değildir. (Kuran’ı tenzih ederiz). Açıkça ırkçılık olan bu yaklaşımın Allah tarafından kesinlikle yasaklandığı Kuran’da açıkça belirtilmiştir.
Kuran’da bahsi geçen Museviler
Her şeyden önce Müslümanlar tüm peygamberlere saygı gösterir ve derin bir aşkla severler. Dolayısıyla Hz. Musa (as) Müslümanlar tarafından Allah’ın sevgili peygamberlerinden biri olarak büyük bir coşkuyla benimsenir. Öte yandan Müslümanlar Kuran’la mutabık olan Tevrat’ın tüm bölümlerini de kabul ederler. Radikal yaklaşımdaki kişiler ise aşağıdaki ayetleri son derece yanlış yorumlarlar:
De ki: "Allah Katında, 'kesinleşmiş bir ceza olarak' bundan daha kötüsünü haber vereyim mi? Allah'ın kendisine lanet ettiği, ona karşı gazablandığı ve onlardan maymunlar ve domuzlar kıldığı ile tağuta tapanlar; işte bunlar, yerleri daha kötü ve dümdüz yoldan daha çok sapmışlardır." (Maide Suresi, 60)
Kuran’daki ayetleri anlayabilmek için kimi zaman önceki ve sonraki ayetleri de okumak önemlidir. Ayetler açık bir anlatımla yazılmıştır ancak bütününden ayrılmış tek bir ayet bazen yanlış anlaşılmalara yol açabilir. İşte bahsi geçen bu ayette böyle bir durum söz konusudur. Ayeti izleyen diğer ayetlere bakıldığında, 60. ayette Hıristiyanlar ve Yahudiler arasındaki inkarcılardan bahsederken mecazi bir anlatım kullanıldığı görülmektedir. Allah bu toplumlar içerisinde suç işleyenlerin suçlarını belirttikten sonra doğrularla günahkarlar arasında net bir ayrım yapmakta, aralarında dindar olanlardan övgüyle söz etmektedir:
Gerçek şu ki, iman edenlerle Yahudiler, Sabiîler ve Hristiyanlardan Allah’a, ahiret gününe inanan ve salih amellerde bulunanlar; onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır. (Maide Suresi, 69)
Radikal eğilimli kişilerin anlamını saptırarak kullandıkları bir diğer ayet ise şöyledir:
Onlar, kendisinden sakındırıldıkları ‘şeyi yapmada ısrar edip başkaldırınca’ onlara: "Aşağılık maymunlar olunuz" dedik. (Araf Suresi, 166)
Açıkça görüldüğü gibi burada kınananlar Musa kavmi içinde Allah’ın buyruklarını dikkate almayan, dine başkaldıran kişilerdir. Yine önceki ayetlere bakıldığında doğru olanlar ile başkaldıran kimseler arasında kesin bir ayrım yapıldığı görülmektedir. 164. ayette Allah isyankarlık içindeki bu toplumu sürekli uyaran dindar Musevilerden şöyle bahsetmektedir: “Onlardan bir topluluk: 'Allah'ın helak etmek veya şiddetli bir azaba uğratmak istediği bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?' dediğinde 'Rabbinize karşı bir özür için ve bir ihtimal sakınabilirler, diye' dediler.” (Araf Suresi: 164)
Araf Suresi 159. ayette ise Rabbimiz Museviler içinde seçkin ve dindar insanların bulunduğunu şöyle açıklamaktadır: "Musa’nın kavminden hakka ileten ve onunla adalet yapan bir topluluk vardır." (Araf Suresi, 159)
Radikal eğilimli kişilerin kullandığı üçüncü ayet ise aslında Allah’ın emirlerine uymayan kişileri açıkça işaret etmektedir. Rabbimiz Bakara Suresi'nin 62. ayetinde Museviler ve Hıristiyanların içindeki doğru yolu benimsemiş kişilerden övgüyle bahsederken, aynı surenin 65. ayetinde Şabat gününe uymayan isyankarları kınamaktadır:
Şüphesiz, iman edenler(le) Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiiler(den kim) Allah’a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah Katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Bakara Suresi, 62)
Andolsun, sizden cumartesi (günü) yasağı çiğneyenleri elbette biliyorsunuz. İşte Biz, onlara: “Aşağılık maymunlar olun” dedik. (Bakara Suresi, 65)
Bu ayetlerde Allah bu kınamanın yalnızca Kendisine başkaldıranlara yönelik olduğunu açıklamaktadır.
Kuran’ı baştan sona okuduğumuzda Musevilere yönelik hiçbir olumsuz bakış açısının bulunmadığı net bir biçimde görülmektedir. Dahası, pek çok ayette Rabbimiz dindar Musevilerden övgüyle bahsetmektedir. Allah Musevilerin bu dindarlıklarına büyük mükafat vereceğini vadetmiştir.
Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav) Medine Sözleşmesi'nde Musevilere yönelik sevgi dolu ve kucaklayıcı üslubu da önemli bir örnek teşkil etmektedir. Medine Sözleşmesi Musevilerin canlarını, inançlarını, şereflerini ve haklarını garanti altına alan ve onları Müslümanların kardeşi olarak kabul eden tarihteki ilk yazılı anayasadır.
Rabbimiz Kuran’da Kitap Ehli olarak bahsettiği Musevi kardeşlerimizi sevmemizi ve korumamızı buyurmaktadır. Biz de Kuran ayetleri doğrultusunda, dünya üzerindeki tüm Müslümanların dindar Musevilere nefret beslemekten vazgeçmelerini ümit ediyoruz.
Dinimiz bize barış yolunu emrederken kendimizi öfke ve nefret duygularına teslim etmemeli, bir grup insanın yaptığı hatalar sonucunda bir toplumun tamamından nefret etmenin yanlışlığını birbirimize hatırlatmalıyız.
Adnan Oktar'ın Arutz Sheva'da yayınlanan makalesi:
http://www.israelnationalnews.com/Articles/Article.aspx/18253
Not: Dr. Babuna ve Dr. Gündoğdu Sayın Adnan Oktar’ı temsilen İsrail’e giderek Başbakan Netanyahu ve diğer bazı hükümet görevlileriyle, gazetecilerle ve akademisyenlerle görüşmelerde bulundular. Sayın Adnan Oktar’ın İslam dininin barış mesajını açıklayan bazı kitaplarını Sayın Netanyahu’ya hediye ettiler ve bölgede yaşanan problemlerin çözümü için barış ve sevginin önemine değindiler. Daha sonra Haham Yehuda Glick ile birlikte Savunma Bakanı Moshe Ya'alon, Enerji Bakanı Yuval Steinitz, Kültür Bakanı Miri Regev, Kudüs İşleri Bakanı Ze'ev Elkin, Bölgesel İşbirliği Bakan Yardımcısı Ayoob Kara ile Dr. Anat Berko, Avi Dichter, Miki Zohar, Sharren Haskel, Naava Boker, Shuli Mualem-Rafaeli gibi bazı milletvekilleriyle görüştüler ve i24 News adlı programa konuk oldular.
Bu ziyaretin fotoğrafları aşağıda yer almaktadır: