PKK ile müzakere süreci olarak adlandırılan süreç içinde, PKK’nın asla silah bırakmayacağını, daha güçlenerek ve silahlanarak saldırılarına yakın zamanda yeniden başlayacağını, şehirlerde silah depolayıp, militanlarını yenilediğini ve şehir içlerinde yapılanarak alan hakimiyeti sağladığını sürekli olarak dile getirmiştik. Bu süreç içinde bir kısım uyarılarımızın dikkate alınmamış olması, şu anda ülkemizin karşılaştığı vahim durumu ortaya çıkarmıştır. Fakat elbette hiçbir şey için geç değildir ve Türk devleti, PKK terör örgütünü susturacak oldukça büyük bir caydırıcı güce sahiptir. Fakat geçmiş zamanı telafi edebilmek için, kahpe PKK saldırılarının tekrar başlamış olduğu şu günlerde, dikkatle tespit edilmiş aşağıdaki önlemlerin acilen alınması ve uygulamaya geçirilmesi gerekmektedir.
· Acilen seferberlik ilan edilmelidir. Kısa süre içinde asker sayısının artırılması ve askerlerin Güneydoğu’da şehir içlerinde de konuşlandırılması, PKK’yı moral olarak ciddi şekilde çökertecektir.
· Güneydoğu bölgesine gönderilecek asker sayısının oldukça fazla olması gerekmektedir. Kan dökülmesi isteyeceğimiz veya destekleyeceğimiz bir şey değildir, fakat caydırıcılık Kuran’da farz kılınmıştır. Dolayısıyla caydırıcı bir askeri gücün bölgede kendisini göstermesi, düşmanın şevkini ve azmini kıracak, ona korku verecek önemli bir etkendir. Rabbimiz ayetinde şöyle bildirir:
Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın. Bununla, Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında sizin bilmeyip Allah'ın bildiği diğer (düşmanları) korkutup-caydırasınız... (Enfal Suresi, 60)
· Güneydoğu’da riskli bölgelerdeki asfaltlar derhal sökülmeli ve kapsamlı bir bomba araştırması yapılmalıdır.
· Özellikle Cizre gibi riskli bölgelerde asker sayısı on binlere çıkarılmalıdır.
· Ülkede acil bir durum söz konusu olduğu için, PKK’ya yönelik olarak acilen yeni kanunlar çıkarılmalıdır.
* Çözüm süreci kapsamında değiştirilen kanunlara göre, yakalanan KCK’lıların serbest bırakılması mevzu bahis hale gelmiş, bu durum ülkemiz üzerindeki riski artırmıştı. Şu anda acilen kanun değişikliği yapılması ve KCK-PKK üyelerinin, PKK destekçiliği veya propagandasını yapan veya hatta PKK paçavrasını taşıyan herkesin tutuklanması ve en az terör sorunu devam ettiği süre boyunca hapiste tutulması sağlanmalıdır.
* Asker ve polis şu anda PKK’ya karşı sadece savunma konumundadır. Şüpheli gördüğü durumda asker ve polis PKK’lılara karşı gerekli tedbiri alma özgürlüğüne sahip olabilmelidir. PKK bu hakkı kendinde buluyorsa, askerin de bu hakka sahip olması gerekir. Bu konuda kanun değişikliği yapılmalıdır.
* Kanun değişikliği ile halka kendini savunma hakkı verilmelidir. Halk, PKK tehdidi altında kaldığında ve asker ve polise ulaşamadığı durumlarda kendi savunmasını yapabilmeli, bundan dolayı sorumlu tutulmamalıdır. Halka böyle bir hak verilmesi, PKK açısından da oldukça caydırıcı olacaktır.
* Çözüm süreci kapsamında PKK bayraklarının ve Öcalan posterlerinin serbest hale getirildiği malumdur. Bu konuda acilen düzenleme yapılması ve bu paçavraları taşıma ve kullanmanın tekrar suç kapsamına alınması gerekmektedir.
· PKK’nın silah yığdığı depolar birer birer ele geçirilip, silahlara, TSK’nın zimmetine geçirilecek şekilde el konulmalıdır.
· Tüm dünyayı Türkiye’deki durum hakkında doğru şekilde bilgilendirecek, dünya çapında yaygın olan dezenformasyonun önüne geçecek bir haber ve bilgi ağının organize şekilde yapılandırılması gerekmektedir. Başbakanlığa bağlı Enformasyon Genel Müdürlüğü ve Anadolu Ajansı gibi medya organları bu konuda hemen harekete geçmeli ve olaylar hakkında bütün bilgileri anında bütün dünya basınına yayacak şekilde çalışma yapmalıdırlar. Bilgilendirme toplantıları ile dezenformasyonu engellemelidirler.
· Türkiye, PKK konusunda İran ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ittifak anlaşması imzalamalıdır. Tarih boyunca PKK, Türkiye-İran ittifakından daima korkmuştur. Özellikle İran ile gerçekleştirilecek bir saldırmazlık ve dayanışma paktı, bir ülke saldırı altında olduğunda, diğerinin müdahalesini mümkün kılacak ve söz konusu ittifak PKK için büyük bir darbe olacaktır.
· ABD’nin bölgede, bir PKK yapılanması olan PYD’ye açıkça destek verdiği ve PKK’ya bu yolla sınırımızda bir alan hakimiyeti sağlamakta olduğu açıktır. ABD derin devleti bu konuda pervasız davranmakta ve hedeflediği Büyük Kürdistan için PKK’nın devlet kurmasına Türkiye’nin izin vermesini beklemektedir. Diğer aşama Türkiye’den toprak istemek olacaktır. Türkiye, kendi topraklarının bütünlüğü söz konusu olduğunda ABD derin devletine boyun eğmeyeceğini göstermeli, NATO üyesi olmamızın, topraklarımızdan taviz vermemiz anlamına gelmeyeceğini kararlı bir üslupla göstermelidir. Suriye ve Irak üzerinde oynanan oyunların Türkiye’de başarılı olamayacağı ispatlanmalıdır.
· Güneydoğu’da belli bölgelerde PKK’ya karşı bir beceriksizlik havasının mevzu bahis olmaması oldukça önemlidir. Söz konusu bölgelerde başarısız olan tüm yetkili kişilerin yerine, bu konuyu hakkıyla başarabilecek başka idareciler getirilmelidir. Bu konuda zaman kaybedilmemelidir.
· Kandil Dağı’nda mağaraların bulunduğu alan düz ova haline getirilmelidir. Bunun için bir ay kadar öncesinden uyarılar başlamalı, bölgede geniş çaplı bir patlatma çalışmasının yapılacağı önceden belirtilmeli ve bölgenin boşaltılması sağlanmalıdır. Bu sağlandıktan sonra teröristlerin yerleştiği ve silah depoladığı tüm mağaralar yerle bir edilmeli ve söz konusu alan düz ova haline getirilmelidir. Bilindiği gibi bu, pek çok gerekçe ile pek çok dağda denenmiş ve başarılı olmuş bir sistemdir.
· Türkiye’nin en büyük sorunu, ideolojik yönden güçlü, milli değerlere sahip bir gençliğin tam anlamıyla yetiştirilememesidir. Asker ve polislerimizin şehit edildiği şu günlerde bile, bir kısım gençler sadece evlenme veya okul bitirme derdine düşmekte, kendi gelecekleri üzerine planlar yapmakta, adeta terör felaketinin mahiyetinden habersiz yaşamaktadır. PKK teröristlerinin ise hiçbir zaman hedefleri okul bitirme veya evlenme olmamakta, dağda, mağaralarda, zor şartlar altında sadece sapkın ideolojileri uğruna savaşmayı seçmektedirler. Şu durumda kirli avantaj PKK’nın üzerinde olmaktadır. Bunun önlenmesi için ACİLEN gençlerimize bir milli bilinç dersi verilmesi gerekmektedir. Bu, 5-6 ay gibi kısa bir sürede okullarda verilecek bir eğitim ile oldukça kolay bir şekilde sağlanabilir.
Asıl Sorun: Eğitim Sistemi
Çarlık sistemi Rusya’da hakim ve güçlü bir yapı iken, Lenin ve yanındaki birkaç destekçisinin savunduğu Marksist zihniyet ciddi bir tehdit olarak görülmemişti. Fakat bu zihniyet, beklenmedik bir anda çarlık sistemini yıkacak, tüm Rusya’ya komünizmi hakim edecek ve milyonlarca kişinin canına mal olacak şekilde güçlendi. Bunun en büyük sebebi, Lenin ve destekçilerinin, sapkın da olsa bir ideolojiye sahip olmaları, Çarlık Rusya’sının ise, sayıca çok kişi tarafından desteklenmesine rağmen herhangi bir ideolojisinin olmayışıydı.
Komünist-anarşist PKK’nın da faaliyetlerine küçük bir dergi çıkararak başladıklarını hatırlayalım. Stalinist ideoloji ile ortaya çıkmış bu kalleş örgüt, şu anda Türk devleti ile müzakere edecek bir aşamaya gelmiş, ABD’den destek alır konuma gelmiştir. Bunun tek sebebi ise örgütün, sapkın da olsa, bir ideolojiye sahip olması ve bu ideoloji için savaşmasıdır.
Milletimizin kalabalıklar halinde, Türk bayrakları ile teröre karşı birlik gösterilerinde bulunması güzeldir. Fakat Türkiye’de felsefi ve ideolojik anlamda bir mücadele şekli olmadığı müddetçe, PKK gibi örgütler bu kalabalıklardan etkilenmeyeceklerdir. Çünkü Marksizm zaten daima kalabalığa, çoğunluğa meydan okumuştur. Dolayısıyla karşılarındaki sayıca fazla olan topluluk, Marksist teröristleri caydırmak için yeterli değildir.
Onları caydırmak, daha doğrusu zihinlerindeki yanlış inancı külliyen yok etmek ancak ideolojik bir çalışma ile mümkündür. Marksizm’in ideolojik kökeni, tümüyle bir aldatmaca olan Darwinizm’dir. Darwinizm’in ise, bilimsel delillerle çökertilmesi oldukça kolaydır. Fakat ne acıdır ki, ülkemizin okullarında Darwinizm, adeta bir gerçekmiş gibi okutulmakta ve PKK’nın dağda aldığı eğitimi kendi çocuklarımız okullarda almaktadır. PKK işte bu nedenle savunduğu sapkın felsefeden şüphe etmemekte, kendi savunduğu felsefenin okullarda, neredeyse her derste bilimsel bir gerçekmiş gibi okutulduğunu görmektedir. Bu dehşet verici durum, PKK’nın ideolojisini yok edecek bir gençlik yetiştirmek bir yana, aksine onlara destekçi sunmaktadır. Verilen bu eğitim neticesinde Türkiye’de üniversitelerimizin büyük bir çoğunluğu sol hakimiyetine girmiş durumdadır.
Şu konuya dikkat verilmelidir. Türkiye’nin başında bir bela dolaşmaktadır. Bunun başlıca sebebi, derslerde “atamız mikrop” denmesi, canlıların yaratılışının tesadüflerle olduğunun iddia edilmesidir. Yani açıkça “Allah yok” denmekte ve Allah’a meydan okunmaktadır (Allah’ı tenzih ederiz). Bu devam ettiği müddetçe Allah ülkemizin üzerindeki bu büyük belayı kaldırmayabilir. Okullarda evrim bir genel kültür olarak öğretilmeye devam edebilir ama mutlaka bilimsel deliller ile buna cevap da verilmelidir. Öğrenciler, evrimin bir safsata olduğunu, hiçbir yönlendirme olmaksızın, sadece fosillere ve diğer bilimsel delillere bakarak anlayabilmelidirler.
Evrime bilimsel cevap verme yeteneğine sahip olmadığı için alttan alta evrime teslim olmuş veya “evrim kalmış mı ki?” diyerek bir kenara çekilmiş kişiler bu bilimsel mücadeleyi gerçekleştiremezler. Bunun için, söz konusu bilimsel mücadeleyi hakkıyla yapacak kişilerin devrede olması gereklidir. Bunun için daima desteğimiz hazırdır.
Yine bunun için, okul müfredatlarında yapılacak değişiklik ile birlikte TRT’nin ve devletin tüm yayın organlarının da özellikle devreye girmesi ve bu bilimsel çalışma için tüm imkanların seferber edilmesi beklenmektedir. Gençlerimiz ancak ve ancak, Marksist ideolojiye bilimsel olarak cevap verebildikleri, milli ve manevi değerleri güçlü şekilde yetiştirildikleri müddetçe PKK’nın ideolojisine karşı koyabilirler. PKK da, ancak ve ancak ideolojisi çürütüldüğü takdirde sona erecektir.
Unutulmamalıdır: Bir teröristin hayatı zordur. O, geniş imkanlarla, zenginlikle, geleceğine dair vaatlerle aldatılmamıştır. Onu terörist yapan tek sebep ona sunulan ve inandığı sapkın felsefededir. PKK, bu eğitim felsefesine her bulduğu fırsatta, eğitim kampları ve propagandalarla devam etmektedir. Türk devleti, çok hızlı davranmalı ve ideolojiye ideolojiyle cevap verecek bir sistem geliştirmelidir. Aksi taktirde PKK’nın kalıcı anlamda yok edilmesi mümkün olmayacaktır.