Irak'ta hükümet kurma çabaları hala devam ediyor. 30 Nisan’da yapılan seçimlerden sonra eski Başbakan Maliki zaferini ve yeniden başbakanlığını ilan etse de, başta ABD ve İran olmak üzere yurt dışından gelen tepkilere daha fazla direnemedi. Irak’taki Şii Ayetullahı Sistani de Maliki’nin artık çekilmesi gerektiğine destek verenlerden. Maliki, Anayasa Mahkemesi’nin kararı olmadan başbakanlıktan vazgeçmeyeceğini dile getirse de, baskılar sonucu 14 Ağustos’ta bu hakkından feragat ettiğini ve “kardeşim” diye bahsettiği Abadi’yi destekleyeceğini duyurdu. Şii Ulusal İttifakı tarafından başbakan adayı olarak ilan edilen Haydar el-Abadi, yeni Irak Cumhurbaşkanı Fuat Masum tarafından 11 Ağustos’ta başbakan olarak görevlendirilmişti.
Irak’ta Saddam sonrası oluşan siyasi ortamda Cumhurbaşkanı Kürtlerden, Başbakan Şiilerden ve Meclis Başkanı da Sünnilerden seçiliyor.
Abadi ve Maliki arasındaki fark
Abadi ve Maliki ikilisi, Saddam Hüseyin döneminde BAAS’a karşı politikalar üreten İslami Davet Partisi üyesiydi. Her ikisi de Saddam döneminde Irak’ı terk etmek zorunda kalmış, onun devrilmesinden sonra ise Irak’a geri dönmüşlerdi. Abadi’nin erkek kardeşlerinden ikisi, 1982’de, Davet üyesi oldukları için BAAS Rejimi tarafından idam edilmiş, bir diğer kardeşi de 10 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmıştı. Bu yaşadıkları Abadi’nin de nasıl büyük çileli bir dönemden geçtiğinin kanıtlarındandır. Kendisi de o dönemlerde İngiltere'de Manchester Üniversite’sinde mühendislik doktorasını yapıyordu. Sürgündeki bir başka siyasi Maliki ise 80’lerde İran’daydı ve BAAS’ı zayıflatmak için faaliyet yürütüyordu.
Aynı ikili şimdi de Şiilerin en büyük partisi olan Dava Partisine üyeler. Başbakanlığa Maliki yerine Abadi’nin tercih nedeni ise bu ikilinin aslında birbirlerine zıt olan karakter yapılarından kaynaklanıyor. Maliki daha kavgacı ve baskıcı bir yapıya sahipken Abadi, yapıcı ve uzlaşmacı tavrıyla becerikli bir müzakereci olarak ortaya çıkıyor. Maliki güçleri hakkında birçok şiddet, yolsuzluk ve işkence suçlaması mevcut. Abadi’nin de bu suçların önlenmesine sıcak baktığı biliniyor.
ABD’nin 2007’den beri Irak’taki mezhep çatışmalarını azaltmak için Şii milletvekillerini, Sünni BAAS partisine koyulan yasağı hafifletmeleri için iknaya uğraştıkları biliniyor. Maliki ise sert ve Sünni aşiretleri dışlayıcı tutumuyla bir sevgi ortamı kuramadı. Sert ve baskıcı tutumu, mezhep çatışmalarının körüklenmesine neden oldu. Fakat Abadi ılımlı profiliyle, Sünni siyasetçilerin müttefik aramalarına her zaman açık kapı bırakan bir görüşü savunuyor. İşte bu yönleriyle de Maliki’ye göre daha az ideolojik ve daha ılımlı bir görüşe sahip. Irak’ın bütünlüğü için iktidar paylaşımı gibi kritik meselelerde dahi mezhep taassubunu bir kenara bırakabilen bir yapıda olduğu belirtiliyor. Maliki hem yönetimde, hem de ekonomide devletçi bir anlayışa sahipken Abadi, özel teşebbüsü destekleyen bir görüşte oldu.
Irak siyasi bütünlüğünü koruyabilecek mi?
Abadi’nin önünde çok zor bir dönem var. IŞİD ülkenin orta bölümünde hakimiyeti ele geçirirken petrol bölgesi olan Musul’u da aldı. Ordu birliklerinin birçok yerde IŞİD’le savaşmadan silahlarını bırakarak kaçtığı, Sünni aşiretlerin de onlara destek olduğu biliniyor. Carnegie Vakfı’nın Beyrut Bürosu’nda Ortadoğu siyaseti konularında çalışan Profesör Yezid Sayigh’in de üzerinde durduğu gibi, IŞİD’in gücünü kırmanın yollarından biri de Sünni gruplarla sevgiyle kucaklaşmak ve onlarla bir bütün olmak. Çünkü bu grupların birçoğu Bağdat’ın Şii politikalarına karşılar, ama Birleşik Irak’ta kalmak istiyorlar.
Abadi de işte bu ortamdaki Irak’ın bütünlüğü için, kuzeyde Kürtler ve ülkenin orta bölümüne hakim olan Sünniler başta olmak üzere farklı gruplarla diyalog kurmak için çaba sarf edecek. Sünnileri ve Kürtleri hükümete ortak etmek de en önemli görevi olacak. Kürt Bölgesinden çıkan petrolünse ülkeyle paylaşımını savunan Abadi’ye Bölgesel Kürt Yönetimi şimdilik mesafeli bakıyor.
Çözüm sevgi politikaları
Irak, kucaklayıcı ve birleştirici politikalara muhtaç. Hangi inançtan ve hangi ırktan olursa olsun herkesin hakkının gözetilmesi, sevgiyle kucaklanması çözümün anahtarı. Yüzyıllardır bir arada yaşamış, bir bütün olarak zorluklara göğüs germiş insanlar şimdi nefret yüklü politikalarla iç savaşın eşiğinde. Savaş ise insanların ölümü, şehirlerin yıkılması, ülke ekonomisinin çökmesi ve parçalanma demek. Oysa çatışarak değil, sevgi, hoşgörü ve anlayışla uzlaşmaya gayret etmek, mezhep farkı gözetmeden paylaşmak, yardımlaşmak, bir sorunla karşılaşıldığında ortak çözüm yolları üretmek Irak’ı hızla yayılan bu ateşin karşısında güçlü kılacak olan güçtür.
Adnan Oktar'ın News Rescue ve Arabian Gazette'de yayınlanan makalesi:
http://www.arabiangazette.com/what-will-change-with-abadi/