Bizler rahat koltuklarımızda otururken televizyon kanallarında sadece 3 gün içinde 700 insanın ölümünü endişe dolu gözlerle izledik. Çoğunun yanında herhangi bir aile büyüğünün bile bulunmadığı küçük yaştaki 700 mülteci, daha çığlık atmaya bile fırsatları olmadan Akdeniz’in soğuk sularına gömüldüler.
Ne var ki bu tür üzüntü verici olaylar artık çok sık meydana geldiğinden, bu son yaşanan olay dünyayı içinde bulunduğu duyarsızlıktan silkeleyip çıkarmaya yetmedi. Hatta Cannes Film festivali, son çıkan müzik albümleri veya ünlülerin boşanma haberleri çoğu kişi için çok daha ilgi çekici olmaya devam etti.
Sonunda bu olay basında yer aldığında da, yardım etmek için her türlü imkana sahip bir çok kişinin tepkisi yine soğuk ve temkinliydi. Tüm bu felaketlerin bir daha yaşanmaması için yapılabilecek birçok şey varken ve hala fırsat varken, hiç bir önlem alınmadığı için bu insanlar hayatlarını kaybettiler. Ne var ki söz konusu kazaların ve dolayısıyla hayatını kaybeden mülteci sayısının olağanüstü şekilde artması insanları etkileyip harekete geçireceğine, gitgide daha duyarsız hale getiriyor.
Bu ilgisizlik ve umursuzluğu normal kabul etmemiz hiç bir şekilde mümkün değil; içinde bulunduğumuz dönem şüphesiz kollektif belleğimizin en utanç verici, en öfke uyandırıcı bölümü. Öyle gözüküyor ki dünya insanlığını kaybedip gerçeklerden uzaklaşırken bu tür olayları sadece istatistiksel bilgilere ve rakamlara indirgiyor. Ne var ki burada sözünü ettiğimiz varlıklaryaşama hakkı olan çok değerli insanlar. Akdeniz sularında hayatını kaybeden bu 700 kişinin her biri, birinin bebeği, kızı, yada anne-babasıydı. Bu insanlar, şüphesiz magazin haberleri , moda defileleri, siyasi programlar yada televizyon dizilerinden çok daha önemliydiler. Hepsi dostları, aileleri olan değerli birer bireydi. hiç şüphesiz basında gördükleri bu dehşet verici olayları sadece seyretmekle yetinenler kadar saygıyı, değer verilmeyi ve sevilmeyi hakediyorlardı. Ne var ki sözde din, etnik köken yada kültürel fark gözetmeyen insan hakları konu Müslümanlar olunca bir türlü uygulamaya geçirilmiyor.
Batı dünyasında görülen kronik duyarsızlığın ve çoğu kez Müslüman oldukları için mültecilere duyulan hoşnutsuzluğun gittikçe artan Batı-karşıtlığınazemin hazırladığı unutulmamalıdır. Bu durumu daha iyi anlamak için, kendimizi bu insanların yerine koymak yeterli olacaktır.
Düşünün ki yakınlarınız savaş, yoksulluk ve zulmden kaçarken Batı ülkeleri kapılarını açmadığı için açık denizde boğulmuş olsunlar. Dünya istese onlara çok rahat yardım elini uzatıp her türlü ihtiyaçlarını karşılayabilir ama Müslüman oldukları için böyle bir girişimde bulunulmadığını çok iyi biliyorsunuz. İçin için bu duruma kızıyorsunuz ama elinizden de gelen bir şey yok. İşte yardım etmek için en ufak bir hamlede bulunmayan Batı dünyasını seyretmekten başka bir şey yapamayan mülteci ailelerinin, dostlarının durumu bu.Öfke ve nefretin terörü daha da şiddetlendirdiği bilinen bir gerçek. Şiddet ve terör hiç bir zeminde meşrulaştırılamaz. Ne var ki, belli bir dine mensup kişilerin sadece bencil ve ayrımcı nedenlerden dolayı ölüme terk edilmesikaçınılmaz olarak düşmanlık duygularını alevlenlendirecektir.
İşte bu nedenle sorunlarla dolu dünyamıza biraz olsun huzur getirmek istiyorsak, mültecilere karşı bu tutumun değişmesi gerekiyor.
Bu utanç verici duyarsızlığın artık bir son bulması gerekiyor. Dünya kaynakları herkese yeter. Herşeyden önemli olan insan hayatı, siyaset, ulusal çıkarlar yada para ile kıyaslanmayacak kadar değerli. Artık insan olma görevimizi hatırlama vakti. Artık harekete geçip yardıma ihtiyacı olan herkese elimizi uzatma vakti.
Adnan Oktar'ın Gulf Daily News & Morocco World News & Jefferson Corner'da yayınlanan makalesi:
http://www.gdnonline.com/Details/92008/700-just-a-number
http://www.moroccoworldnews.com/2016/06/188478/700-migrants-just-a-number/
http://www.jeffersoncorner.com/700-just-a-number/