İkinci vazifesi:
HİLAFET-İ MUHAMMEDİYE (A.S.M.) ÜNVANI İLE (Peygamberimiz (sav)'in halifesi –Müslümanların manevi lideri- ünvanı ile) ŞEAİR-İ İSLAMİYEYİ (İslam ahlakının esaslarını) İHYA ETMEKTİR (yeniden canlandırmaktır) ALEM-İ İSLAM’IN VAHDETİNİ (İslam aleminin birliğini) NOKTA-İ İSTİNAD EDİP (dayanak noktası yapıp) BEŞERİYETİ (İNSANLIĞI) MADDİ VE MÂNEVİ TEHLİKELERDEN VE GADAB-I İLÂHİ’DEN (ALLAH'IN AZABINDAN) KURTARMAKTIR. BU VAZİFENİN, NOKTA-İ İSTİNADI (dayanak noktası) VE HADİMLERİ (hizmetkarları), MİLYONLARLA EFRADI (fertleri) BULUNAN ORDULAR LAZIMDIR. (Emirdağ Lahikası 1, 206. Mektup, s. 259)
Bediüzzaman Hz. Mehdi (a.s.)'ın, kuracağı İslam Birliği'ni dayanak edinerek, ‘tüm insanlığı maddi ve manevi tehlikelerden koruyacağını ve insanların, Allah'ın gazabından sakınmalarına vesile olacağını’ bildirmiştir. Bediüzzaman'ın da vurguladığı gibi, tüm bu gelişmeler Hz. Mehdi (a.s.)'ın tanınmasını sağlayacak en önemli alametlerden biri olacaktır.
Bilindiği gibi Bediüzzaman kendi döneminde dünya çapında tüm insanlığa yönelik böyle önemli bir görev üstlenmemiştir. Bediüzzaman'ın bizzat kendisi ve talebeleri dahi hayatlarını güvenli şartlar altında sürdürmemişlerdir. 30 yılı aşan bir dönem içerisinde Bediüzzaman ve birçok talebesi çeşitli defalar hapis, sürgün, baskı ve sıkıntılarla iç içe yaşamışlardır.
Bunun yanı sıra Bediüzzaman, “tüm insanlığın Allah'ın gazabından sakınmalarına vesile olacak şekilde tüm dünya insanlarının imanlarını kurtarmış değildir.” Bediüzzaman tebliğini ancak belirli ve kısıtlı bir kesime ulaştırabilmiş; dünya çapında tüm insanların imanına vesile olacak şekilde bu görevi yerine getirmemiştir.
Dolayısıyla Bediüzzaman'ın, Hz. Mehdi (a.s.)'ın bu özelliğini taşıdığına yönelik bir iddiada bulunabilmek mümkün değildir. Bu da Bediüzzaman'ın ‘kendisinin neden ‘Mehdi’ olamayacağına dair sunduğu bir başka önemli delildir.
'Bediüzzaman kendisinin 'Ahir zamanın büyük Mehdisi' olmadığını delilleriyle birlikte açıklamıştır' makalesine geri dönmek için tıklayın <<<<<<