KONU 1. :
Bir davanın görüldüğü yerel mahkemenin hakimlerinden biri 7 ayrı yargılananına karşı AÇTIĞI 7 TAZMİNAT DAVASI İLE, YARGILANANLARDAN TOPLAM 127.000 YTL TALEP ETMİŞTİR. Çok açıktır ki bu hakim o davalardan 127.000 YTL gelir beklemektedir. Bu hakim, tazminat talep ettiği bu kişileri mahkum ederse 127.000 YTL’yi alabilecek, beraat kararı vermesi halinde ise bu tazminatı alamayacaktır. Yine aynı hakim ve mahkeme heyeti başkanı birçok yargılanan hakkında ceza davası açmışlardır.
Bu hakimlerin sanıklarla davalı olmalarına rağmen davaya bakmaya devam etmeleri, söz konusu hakimlerin hukuka bağlı, tarafsız ve adil olduklarına dair kuşkuların doğmasına neden olmuştur.
KONU 2. :
Bir yerel mahkeme, Yargıtay Başsavcılığı dava dosyasını 2 kere istemiş olmasına rağmen dosyayı 1.5 yıl göndermemiş ve Yargıtay’ın arada oluşan uyuşmazlığı ceza genel kurulunda değerlendirme talebine rağmen dava hakkında karar vermiştir.
KONU 3. :
Bir davada, verilen zamanaşımı kararı temyiz incelemesi için Yargıtay Savcılığına ulaştığında savcılık o dönemde zamanaşımı kararının onanması talebinde bulunmuştur.
Ancak daha sonra zaman aşımı kararı bozulan ve yeniden görülen davanın yine temyiz incelemesi sebebiyle Yargıtaya ulaşan dava dosyası, sıraya girmesi ve ilgili yere ulaşması normal şartlarda en az 3 ay sürerken Yargıtay’a gider gitmez ilgili makama gelmiştir. Yargıtay’a bir önceki gelişi ile arada geçen zaman zarfında hacmi öncekinin iki katına yani 90 klasöre ulaşan dava dosyası bu sefer sadece BİRKAÇ SAAT incelenmiş ve bu BİRKAÇ saatin sonunda savcı karara varmıştır. En sıradan davaların bile incelenmesi birkaç yıl sürerken bu davanın ne özelliği vardır da bu kadar kısa sürede bitmiştir?
Yerel mahkemede kararın hükme bağlanması sebebiyle zamanaşımı süresi 2015 yılına kadar olan davada zamanaşımı riski de bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu süratin hukuki ve mantıki hiçbir açıklaması bulunmamaktadır. Zamanaşımı riski bile bulunsa bir dosya hakkında okunmadan karar verilemez.
Daha önceden 45 klasörlük dava dosyasını aylarca inceleyen Yargıtay Savcısı, Yerel mahkemenin zamanaşımı kararını onama talebinde bulunmuştu. Ancak savcılık makamı bu sefer, 90 klasörün birkaç saat incelenmesi sonucunda tam tersi yönünde karar vermiştir. Bir insanın bu kadar kısa bir süre zarfında 90 klasörlük hukuki delil ve belgeyi incelemesinin mümkün olmadığı açıktır.
Sayın Bakanım,
Bir Yargıtay Savcısının birden bire dosyayı incelemeye dahi gerek duymayacak şekilde kanaatinin değişmesine ne sebep olmuştur? 90 klasörden oluşan böylesine mühim bir dava dosyasının Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir şekilde birkaç saat gibi akıl almaz bir hızla incelenmesinin nedeni nedir? Savcı dava ile ilgili ne bilmektedir? Bu kararı verebilmek için hangi delile ulaşmıştır? Daha önce davada verilen zamanaşımı kararının onanmasını isterken birdenbire görüşü değişmiş ve bir kaç saat içinde sanıkların suçlu olduğuna kanaat getirmiştir.
Daha önce Yerel Mahkemenin savcısı 3 yıllık incelemesi sonucunda davanın TCK 313. Madde kapsamında görülmesi gerektiğini, TCK 220. Maddenin unsurlarını içermediğini belirtmiş ve tüm yargılananlar hakkında beraat talebinde bulunmuştur. Ayrıca Cumhuriyet savcısı sanıklar aleyhinde dava dosyasında bir delil olmadığını söylemiştir. Mahkeme heyetinden de daha önce aynı davanın bir bölümünü içeren kısmında beraat verdiklerini söyleyerek yine berat vermelerini talep etmiştir.
Ancak Yerel Mahkemenin Savcısı tüm bu kanaatlere 3 yıl içinde varırken Yargıtay Savcısı 90 klasörü inceleyerek bir kaç saat içerisinde cezanın onanmasına karar vermiştir. Sayın Yargıtay Savcısının 90 klasörü bu kadar kısa sürede incelemesi ve aceleciliği dikkat çekicidir.
Ayrıca davayı inceleyen 14 yerli 20’ye yakın yabancı hukuk profesörü Yerel Mahkeme Savcısı ile aynı görüşü belirtmiş ve davanın 313. Madde kapsamında görülmesi gerektiğini, TCK 220. Maddenin unsurlarını içermediğini ve dolayısıyla zamanaşımı olduğu yönünde mütalaa vermişlerdir. Davanın 313. Madde kapsamında ele alınması gerektiğini söyleyen toplam 9 ayrı yargı kararı vardır. Aynı zamanda çok fazla sayıda hukukçu ve akademisyenin de bu konuda bilimsel görüşleri bulunmaktadır. Davaya daha önceden bakan yerel mahkeme Hakiminin de kanaati bu yöndedir.
Ancak ne olduysa olmuş bir yerlerden bir şey olmuş ve bütün olaylar bir anda tersine dönmüştür. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine sunulan 75 hukuk ihlali de görmezden gelinmiştir. Takdir edersiniz ki Sayın Başbakanım, bu tarz haksızlıklar susularak geçiştirilecek şeyler değil. Bu gün bu davalarda olanlar bir başka gün başka insanlara da olabileceği açıktır. Bu bütün Türkiye’nin sorunudur. Bu davada olayların neden kaynaklandığını bütün Türkiye biliyor, biz de biliyoruz. Ancak biz yine de söylemek istiyoruz.
Sayın Başbakanım,
Bu olağanüstü ve şaşırtıcı durum nasıl gelişti anlayamıyoruz. Böyle bir olayın her hangi bir dış etki veya baskı altında gelişip gelişmediğinin sizin tarafınızdan incelenmesini talep ediyoruz.
Sayın Başbakanım,
Bazı davalar hakkında birilerine “Bu davanın hakkının beraat olduğunu ayrıca zamanaşımına girdiğini de biliyorum ama yukarıdan baskı gelirse aksini yapamam” diyen insanlar var. “Bu davanın zamanaşımından düşmesi gerekiyor ancak benim çoluğum çocuğum var. Bir baskı durumunda başka türlü davranamam.” diyenler var. “Beni burda barındırmazlar işten atarlar” diyenler var.
Sayın Başbakanım,
Zat-ı alinizden bu konulara ilgi göstermenizi, bu gibi durumların engellenmesini, mahkemeler tarafından verilecek kararların adil ve kamu vicdanını tatmin eden kararlar olmasını sağlamanızı ve bu konuda da soruşturma açılmasını talep ediyoruz. Yargı sistemimiz içinde var olmaya devam eden bu akıl almaz kilitlenmiş durumun mutlaka çözüleceği bir sistem gerekiyor. Bu gibi hukukdışı yaklaşımların ortadan kaldırılması konusunda gerekli tedbirleri almanızı talep ediyoruz.
Sayın Başbakanım,
Devletin hiçbir kurumu içindeki küçük azınlık bir çete devleti zaafa düşüremez. Bu çete, elindeki meşru gibi görünen imkanlarla devletin bir kurumunu adeta esir alamaz. Dev bir menfaat şebekesine çeviremez. “Bize müdahale ederseniz biz de size müdahale ederiz” tarzında meydan okuyamaz. Devleti yıldıramaz, korkutamaz ve susturamaz. Türk devleti çok büyük ve çok güçlüdür.
Sayın Başbakanım,
Eğer arzu ederseniz huzurunuzda tüm bu olayları şahitleri ve belgeleriyle detaylı olarak Zatı Aliniz’e sunabilir ve anlatabiliriz.