Sapiens Kitabı ve Yuval Noah Harari’nin Evrimci Tarih Yanılgısı
2012 yılında satışa sunulan ve ilk Türkçe baskısı 2015’te yapılan “Sapiens” kitabı, “İnsan türünün kısa bir tarihini anlattığı” iddiasıyla ortaya çıktı.
Ateist altyapıya sahip pek çok bilimsel ve felsefi yayında olduğu gibi, bu kitap da sözde evrimsel süreçle insanın tarihini anlatmaya başlıyor. Kitabın adı olarak seçilen “Sapiens” kelimesi de, insanın tarihsel, politik ve sosyal yönünü vurgulamak yerine, evrim iddialarını öne çıkarmak için bilinçli olarak seçilmiş. Kudüs İbrani Üniversitesi’nde tarih profesörü olan Harari’nin yazdığı bu kitabın, bir tarih kitabı olmadığı çok açık. Kitapta insanın sözde evrimsel gelişimi ve devamında sosyal Darwinizm’in anlatıldığı bir ateist ideoloji propagandası hakim.
Kitap akademik yönden insanlık tarihini anlattığı iddiasında ancak başından sonuna kadar kitabın her cümlesinde Darwinist düşüncenin izleri görülüyor. Üstelik kitapta Darwinizm, bilimsel kanıtlar sunulmadan bir ön kabul olarak okuyucuya sunuluyor. Bu ön kabul üzerine inşa edilen sözde insanlık tarihinin gelişimi, adeta bir masal havasında canlandırılıyor. Bu sebeple KİTAP, TARİH KİTABI ÖZELLİĞİ İÇERMEDİĞİ GİBİ, BİLİMSEL TEK BİR KANITI OLMAYAN SÖZDE EVRİMCİ MANTIĞA DAYANDIĞI İÇİN BİYOLOJİ AÇISINDAN DA BİLİMSEL BİR DEĞER TAŞIMIYOR. Yazarın ateist düşünce yapısı ile yazdığı kitap felsefe kitabı olmaktan öte değil.
Kitabın tek olumlu yanı, “Darwinist düşünce topluma hakim olsa dünyanın nasıl bir kargaşa içine düşeceği” gerçeğine yer vermesi. Darwinist düşüncenin bir sonucu olan vahşi kapitalizm, faşizm ve komünizmin yol açtığı bozuk sosyal yapının mutsuzluk getireceği kitapta açıklanıyor açıklanmasına ancak bu soruna herhangi bir çözüm önerisi sunulmuyor.
Kitap tarihi bilgilerden çok evrimci felsefe üzerine bina edildiğinden, içinde geçen sözde evrimsel yorumlara cevap vermek son derece önemlidir. İnsanın evrimle değil Allah’ın yaratması ile var olduğunun açıkça ortaya konması, kitabın tüm felsefesini çökertecektir. DÜNYAYI ETKİSİ ALTINA ALMIŞ OLAN MUTSUZ VE ÇARPIK DÜZENDEN KURTULMANIN TEK YOLUNUN ALLAH İNANCININ dünyaya hakim kılınması ile mümkün olabileceği de bir kere daha hatırlatılmış olacaktır.
YUVAL NOAH HARARI’NİN SAPIENS KİTABINDAKİ BAZI İDDİALARA CEVAP 1
“6 Milyon Yıl Önce Yaşamış Ortak Ata” İddiası
Evrimci mantıkta, “insanın diğer hayvanlardan farklı olmadığı” telkini yapılır ve “insanın hayvanlarla ortak ataya sahip olduğu” masalı empoze edilir. Harari de bu iddiayı kitabının ilk sayfalarında masalsı bir üslupla vermiştir:
“Sevelim ya da sevmeyelim büyük maymunlar adı verilen gürültücü ve büyük bir grubun üyesiyiz... Yalnızca 6 milyon yıl önce tek bir dişi maymunun iki kızı oldu. Bunlardan biri tüm şempanzelerin atası olurken, diğeri de bizim büyükannemiz oldu.” (Yuval Noah Harari. Sapiens İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi. Kolektif kitap, 2015, sayfa 19)
Hikaye tarzı bir anlatımla, bilimsellikten son derece uzak şekilde ortaya atılan bu iddia, bir delil olmaksızın evrimci ön kabul ile yazılmıştır. Öncelikle günümüze kadar, Darwinistlerin bu iddiasını kanıtlayacak tek bir ara fosil daha bulunamamıştır. Bulunması da imkansızdır, keza şu ana kadar elde edilen 700 milyondan fazla fosil, hiç değişmemiş, dolayısıyla evrim geçirmemiş canlılara aittir. “Ortak ata” iddialarını kanıtlayacak, bilimsel hiç bir delilleri olmayan evrimcilerin bu batıl inançlarının kaynağı, “Homoloji” olarak isimlendirilen farklı canlı türlerinde bulunan benzer fiziksel özelliklerdir. Evrimcilere göre maymunların da bizim gibi ellere sahip olmalarının nedeni, sözde "evrimsel akrabamız" olmalarıdır.
Evrimciler, birbirine benzer gördükleri canlıları, birbirinin atası veya ortak bir atadan gelen akrabalar olarak göstermeye çalışırlar. Bilimsel delillerle desteklenmeyen bu iddia ancak batıl bir inanç olarak değerlendirilebilir. Farklı canlı türleri arasındaki yapısal benzerlikler biyolojide "homoloji" olarak adlandırılır. Evrimcilerin homoloji konusundaki iddialarının ciddiye alınabilmesi için benzer organların benzer DNA şifreleri tarafından kodlanmış olması gerekirdi, oysa benzer organlar çoğunlukla çok farklı genetik kodlar tarafından belirlenir. Farklı canlıların DNA'larındaki benzer genetik kodlar da, çok farklı organlara karşılık gelir. Bundan başka ortak ata iddiasının geçerli olabilmesi için evrimin sözde mekanizması, ortaklıktan çeşitlenmeye (divergent) doğru gitmelidir. Halbuki evrimcilerin kendi yaptıkları evrim ağacı senaryolarında bile aralarında akrabalık bağı kuramadıkları canlıların benzer özellikler gösterdiği görülmüştür. Bu da evrimin divergent olması gerektiği mantığına tamamen terstir. Bütün teorileri çıkmaza giren evrimciler bu noktada farklı bir hipotez hayali daha kurarak adına “convergent (çeşitlilikten ortaklığa) evrim” derler. İşte bu, evrim mantığının iflas ettiği noktadır. Richard Dawkins gözün 40 ayrı kez evrimleştiğini iddia eder ki bunun mantıksızlığı herkesin malumudur. Bir organ tesadüflere dayalı olarak 40 kere evrimleşerek aynı noktaya ulaşamaz. Bu ancak bilinçli bir üst aklın yaratması ile mümkündür.
Canlılardaki benzerliklerden yola çıkarak teorilerini kanıtlamaya çalışan evrimciler için büyük sorunlardan biri de tamamen farklı gen yapısından aynı fiziksel özelliğin ortaya çıkmasıdır. Örneğin kamuflaj ustası bir çok canlı, üzerinde yaşadığı ortamın yapısına mükemmel derecede uyum gösterir. Burada gördüğünüz böcek türlerinin hiç birinin genetik dizilimleri, üzerinde bulunduğu bitkinin genetik dizilimleri ile benzerlik göstermez. Farklı gen yapısından böylesine birebir aynılıkta fiziksel özelliklerin ortaya çıkabilmesi elbette ki hayranlık uyandırıcıdır. Hem bitkinin hem de böceğin gen yapısına hakim üstün bir Yaratıcı olmadan böyle bir sanatsal harikanın ortaya çıkması mümkün değildir. Kamuflaj özelliği gösteren bu canlılar homoloji temelli ortak ata iddiasında olan evrimcilerin hipotezlerini de çürütür.
Homolojiye dayalı bir evrim mantığı kurmak ancak teknolojinin yetersiz olduğu ve genetik bilginin varlığının hiç bilinmediği Lamarck ya da Darwin zamanlarında ortaya atılabilecek bir hipotezdir. DNA, RNA ve proteinin yapılarının ince ayrıntılarının bilindiği, canlı varlıkların gelişiminin çok hassas dengelerle ilerlediğinin ortaya konduğu günümüz yüksek bilim seviyesinde, böyle bir iddianın sürdürülmesi ancak eski evrim inançlarının inatla devam ettirilmesi şeklinde yorumlanabilir.